HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ tutuklandıktan 244 gün sonra hakim karşısına çıkarken beraat talebi reddedildi.
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nin baktığı duruşma için daha büyük salonu olan 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşma görüldü.
HDP milletvekilleri ve avukatların yanı sıra çok sayıda kişi destek için duruşma salonuna girmek isterken polisin provokatif tutumları ve engellemeleriyle karşılaşıldı.
Salonun dışında kalan çok sayıda kişi sloganlarla Yüksekdağ’a destek verirken uluslararası heyetlerin mahkemeyi izlemesi de engellendi.
Kolluk ablukası altında başlayan duruşmada ilk olarak Av. Emin Aktar
söz alarak duruşmaya sadece 3 avukatın katılması dayatmasını teşhir etti. Avukat Hasip Kaplan da sınırlandırmaya tepki gösterdi.
Avukat Öztürk Türkdoğan, müvekkili Figen Yüksekdağ'ın savunma hakkının, hapishanede sesli ve görüntülü avukat görüşmesiyle aylarca kısıtlandığına dikkat çekti.
Avukat Ruken Gülağacı, Yüksekdağ hakkındaki bu davanın siyasi ve tarihi bir dava olduğunu söyledi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şube Başkanı Avukat Murat Yılmaz, siyasal iktidarın KHK'lara bazı maddeler koyarak savunma hakkını ihlal ettiğine dikkat çekti.
Avukat Abdullah Koç, savunma hakkının KHK ile kısıtlamasının yargıya müdahale anlamına geldiğini söyledi.
Avukat Yıldız İmrek de 3 avukat sınırlamasına tepki gösterdi, savcı ise 3 avukat sınırını savundu.
Ancak mahkeme heyeti, örgüt suçlarında 3 avukat sınırlaması olduğunu, ancak dosyada başka suçlamalar da olması nedeniyle 3 avukat sınırlaması uygulanamayacağı yönünde karar verdi.
Ardından ise mahkeme heyeti iddianamenin ana hatlarını okudu. Av. Yıldız İmrek, Anayasa'nın 83. maddesine göre yasama sorumsuzluğu kapsamına giren fiillerin yargılama konusu olamayacağını belirterek davanın düşürülmesi gerektiğini söyledi.
Ancak savcının itirazı üzerine avukatların mahkemenin reddi istemi mahkeme heyeti tarafından kabul edilmedi.
“Dava hukuki değil, siyasi”
Sonrasında ise Figen Yüksekdağ’ın savunmasına geçildi. Davanın hukuki değil siyasi bir saldırı olduğunu belirten Yüksekdağ, AKP’nin OHAL saldırılarını ve baskılarını teşhir etti. Yüksekdağ, tutuklanmasına gerekçe olarak sunulan konuşma ve eylemlerini sahiplenerek bunların suç olmadığını savundu. “Karşımızda şöyle bir siyasi yapı var; tek adam, tek yargı, tek düşünce ve dışında kalan herkes terörist” diyerek anayasa değişikliği sürecini teşhir etti. Tutuklanmaları ve dokunulmazlıklarının kaldırılması sürecindeki hukuksuzluklara değinen Yüksekdağ, bunun doğrudan AKP tarafından gerçekleştirildiğine işaret ederek şu ifadeleri kullandı: “Bu yargılama tarihte anılacak bir yargılama ve bu süreç yarını belirleyecek bir süreçtir. Biz bu süreçte söylediğimiz sözlerin değil bizleri bu mahkeme salonuna getiren anlayışın yargılanması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'deki yargıda, siyasette bu tavrı hak etmiyor. İktidar çözemediği bütün sorunları yargının önüne boca ediyor, maşa olarak kullanıyor. Yargıyı da siyaset kurumunu da kurban ediyor. Geriye dönüp baktıklarında sarayları, tek başına iktidarları kalıyor. Bu da demokrasi değildir.”
Yüksekdağ “Duruşmanın devamında her iddia karşısında ayrıntılı, somut kanıtlarıyla, hatta tanıklarıyla değerlendirmelerimi yapacağım” diyerek ifadesini tamamladı.
Avukatların savunmalarının ardından mahkeme heyeti Urfa ve Van'daki dosyaları inceleyerek birleştirme yönündeki kararını bir sonraki celsede vereceğini belirterek Yüksekdağ’ın tutukluluğunun devamına hükmetti. Davayı 18 Eylül’e erteledi.