Devrimci faaliyet engellenemez!
Sevgili yoldaşlar,
Sizleri Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’nden mücadelenin kızıştığı sıcak günlerin tam ortasında devrimci duygularımla selamlıyorum. Bildiğiniz gibi 2 Temmuz sabaha karşı İzmir'de sermayenin kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdiği operasyonla iki sınıf devrimcisi olarak gözaltına alınarak tutuklandık.
Burjuva hukuk kurallarına dahi uymayan operasyonlarına kılıf bulmak için her zamanki gibi “terör demagojisine” sarılıp düzmece bir senaryoyu hızla kaleme alarak polis basını gibi çalışan burjuva medyaya servis ettiler. “İzmir'i kana bulayacaklardı!”, “Yakalanmasalardı patlatacaklardı!” vb. gibi manşetlerle yaptıkları yalan haberlerle devrimci sınıf faaliyetini hedef göstererek pervasız saldırılarını meşrulaştırmayı amaçladıkları ortadadır. Hiçbir somut delile dayanmayan bu suçlamalar açık bir polis komplosu ile yüz yüze olduğumuzu gösteriyor. Ve aynı zamanda sermaye iktidarının devrimci faaliyete karşı tahammülsüzlüğünü kanıtlıyor. Operasyonlarının bu şekilde reklamını yapıp büyük yaygara kopardıkları baskınlarının bir dayanağı olduğu izlenimini yaratmaya çalışıyorlar. Böylece kendilerini aklamaya çalışıyorlar.
Haziran Direnişi’nden sonra toplumsal muhalefete yönelik fiziki ve ideolojik saldırılarını derinleştirenlerin hareketin öncü güçleri olan devrimci özneleri ezerek yok etmek istedikleri açık bir gerçek. Bu sayede polis devleti uygulamaları dizginlerinden boşaltılıyor, ‘90'lı yılları aratmayan sınırsız baskı ve zor devreye sokuluyor. İşçi sınıfının grev hakkına saldıran, sınıfın anayasal hakkı olan sendikal hak ve örgütlenmeye fiilen engel olan sermaye düzeni azgın emek sömürüsünün önündeki tüm engelleri temizlemek için dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışıyor. Bunalımların ve savaşların derinleştiği bir süreçte hakları için sokağa çıkan işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, Kürt halkı, Alevi emekçiler hedef tahtasına çakılarak susturulmaya çalışılıyor. Öte yandan çözüm aldatmacası ile Kürt halkının oylarını avlamaya çalışırken İŞİD çetelerini Rojava'nın üzerine salıp eşitlik ve özgürlük mücadelesini zorla bastırma çizgisini kararlılıkla sürdürmeye devam ediyorlar. İsrail ile stratejik ortaklıklarını sürdürüp Filistin'e yönelik katliam için timsah gözyaşları dökmekten ise geri durmuyorlar. Demokratik hak ve özgürlüklere yönelik bu bitmek tükenmek bilmeyen müdahale politikasının gerisinde sosyal mücadelenin büyüyerek devrimci sınıf hareketinin patlamasından/gelişmesinden duyulan korku yatıyor. Bu çerçevede sol hareketin tasfiyecilik rüzgarı karşısında savrulduğu bir süreçte Marksist-Leninist dünya görüşüne dayanan devrimci sınıf çizgisi sermaye cephesince büyük bir tehlikeyi ifade etmiş oluyor. Kapımızın henüz havanın aydınlanmadığı saatlerde şafak baskını ile zorbaca koç başı ile kırılmasının gerisindeki asıl neden budur.
Sorgusuz sualsiz, sinsice, biz uykudayken evi basıp gümbürtü nedeniyle yataktan kalkar kalkmaz üzerimize gece görüşlü silahları ile çullanıp “yere yat” haykırışlarına direnince ise bizi zorla yere yatırıp arkadan kelepçelediler. Benim kollarımı biri plastik biri demir iki kelepçe ile bağladılar. Evden çıkana kadar çift kelepçe ile tuttular. Defalarca kez neden bu baskını gerçekleştirdiklerini sormamın ardından yakalamam olduğunu söylediler. Eve kameralar, olay yeri inceleme ekipleri, TEM polisleri ile kalabalık bir şekilde geldikleri gibi evin etrafını abluka altına alıp mahalleyi terörize ettiler. Sonrasında Onur yoldaşın İnterpol tarafından arandığı, benim üyelikten 6 yıl 3 ay kesinleşmiş cezam olduğu üzerinden burjuva basına yaydıkları durumu krimanilize etmeye dönük bilgiler de, bize yönelik düzmece ihbar olduğuna dönük evraklar da, polis fezlekesine ev araması sırasında basit ev aletleri arasında bulunan küçücük kargaburnunu ‘bomba yapımında kullanılacak bir malzeme’ olarak yazmaları da düzenin içinde bulunduğu aczi gösteriyor. Eski davalarımız olmasa bizi tutuklayacakları ya da gözaltı yapacakları hukuki gerekçeleri olmadıkları ve sırf bu nedenle sessiz sedasız zorla ev baskını yapmayacakları halde düğmesine bastıkları operasyon ilerici-devrimci güçlere, devrimci sınıf faaliyetine yönelik tahammülsüzlüğü gösteriyor. Evi didik didik aramaya devam ederken bizi çıkarıp ayrı ayrı Ford minibüslere koydular. Evden çıkarken ve sonrasında, Konak Emniyeti’ne parmak izine ve mahkemeye götürülürken “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganları ile keyfi ve hukuksuz polis operasyonunu teşhir ettik. Ağızlarımızı kapatmaya ya da yerine göre bizi çekiştirerek slogan atmamıza engel olmaya çalıştılar. Emniyette devrimci tutum olarak hiçbir ifade vermedik, hiçbir şeye imza atmadık. Kronik astım bronşit olduğumu bildikleri halde, kabul etmememe rağmen zorla asetonla ellerimden swap aldılar. Bu nedenle kriz geçirmeme neden oldular. Savcılığa dahi çıkarılmadan ben infaz bürosuna, Onur yoldaş hakkında açılan eski davası için mahkemeye götürüldük. Hangi hukuki gerekçeye dayandığı belli olmayan bir şekilde muhtemelen hukuksuz bir şekilde DNA için kanımızı aldılar. Akşam saatlerinde hapishaneye götürdüler. Gözaltında tuttukları saatler dışında yaklaşık 7-8 saat boyunca arkadan kelepçeli bir şekilde bekletildik. Tüm bunlar polis devleti uygulamasının boyutlarını gözler önüne seriyor.
Ben Mamak İşçi Kültür Evi, Mamak Kültür Sanat Festivali, Kızıl Bayrak, Eksen Yayıncılık ve BDSP şahsında Ankara'da devrimci sınıf faaliyetini engellemeye dönük gerçekleştirilen (2009-2010 yıllarında) operasyon ve davaların sonucunda TKİP'ye üyelikten hakkımda verilen hüküm nedeniyle Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutsak edilmiş durumdayım. 2009-2010 yıllarında pek çok sınıf devrimcisinin göz altına alınmasına, tutuklanmasına ve ceza almasına neden olan bu davalardan bir başkasından da yargılanmaya devam ediyorum. Sermaye düzeninin süreklileşen bir tarz izleyerek komünist ve devrimci güçleri tarafından dişe diş mücadele ile kazanılan devrimci mevziler olan sosyalist basın ve devrimci kitle örgütlerinin siyasal yaşamda bir odak olarak güçlenmesine engel olmaya çalışılıyor. TMY’ye dayanarak açtıkları sayısız davalar, tutuklamalar ve sayısız baskı aracı ile devrimci mevzileri krimanilize ederek işçi ve emekçi kitlelerden tecrit etmeyi hesaplıyorlar. Çünkü sınıfın hak ve özgürlükler mücadelesinin militanlaşarak devrimcileşmesinin Soma Katliamı ile tüm çıplaklığı ile ifşa olan vahşi kölelik düzeninin sonu demek olduğunu gayet iyi biliyorlar. Yasal ve yasa dışı baskı ve engellemelerin sonunun gelmemesi bu yüzdendir. Sınıf devrimcilerine ve tüm devrimci güçlere yönelik açılan davalara verilen cezalar bu tabloyu tamamlamaktadır. Demokratik eylem ve örgütlenme hakkı sınırlarını yasal çerçevede dahi aşamayan suçlamalarla örgüt üyeliği ya da propaganda cezaları vererek hukuksal değil siyasi kararlar veriyorlar. İzmir'de de bu davaları bahane ederek bizi derdest edenlerin çelişik ve mesnetsiz suçlamaları da aynı zihniyetin yansımasıdır. Asıl hedefi işçi ve emekçiler olan bu siyasal saldırıları ancak geçmişteki gibi DGM'leri kapattıran sınıf hareketi püskürtebilir. Gerçek özgürlük ve adalet için, sınırsız söz, basın, örgütlenme hakkı için mücadeleye!
Devrimci faaliyet engellenemez!
Baskılar bizi yıldıramaz!
Evrim Erdoğdu
22 Temmuz 2014
Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi