Etlik Şehir Hastanesi, AKP iktidarının “sağlıkta dönüşüm” yalanının örneği olan şehir hastanelerinden biri. Hastane İzmir Bayraklı ve Kocaeli Şehir Hastanesi gibi yandaş Türkerler Holding tarafından inşa edildi. Yandaş Türkerler, kendisine bağlı taşeron şirketlerle de hastanenin temizlik, teknik, güvenlik, yemek gibi birçok işini de sürdürüyor. İnşaat, enerji, sağlık, tekstil gibi birçok alanda varlık gösteren holding, Melih Gökçek’in Ankara Büyükşehir Belediye başkanı olduğu dönemlerde; Ulus-Keçiören metro hattı, Ankara Spor Salonu, Kuzey Ankara TOKİ’leri, Mahal Ankara gibi projeler yapmış, iktidarla kol kola sermayesini büyütmüş şirketlerden biri olarak da öne çıkıyor.
Melodi Taş’ın Evrensel’de yer alan haberine göre, açılışından bu yana hastanenin sahip olduğu imkanlar, hastalara verdiği sağlık hizmetinin “kalitesi” ve “biricikliği” iktidar eliyle sürekli propaganda ediliyor. Yapı itibarıyla 8 kulenin planı değişse de genel olarak eksi 3. katta yemekhane ve şirket odaları, eksi 1 ve 0’da mağazalar, kafeler ve poliklinikler, üst katlarda yataklı servisler ve yoğun bakımlar, en üst katlarda ise VİP odalar bulunuyor.
Hastanenin övgüyle bahsedilen büyüklüğü hastalar için sağlık hizmetine ulaşmayı zorlaştırırken sağlık çalışanları için artan iş yükü anlamına geliyor.
Büyük hastane işçiye iş yükü getiriyor
İşçilerin 15’er dakikalık iki çay molası ve bir de 45 dakikalık yemek molası var. Bu aralarda oturup dinlenebilecekleri, başka ihtiyaçlarını karşılayabilecek alanları olup olmadığı sorulan ameliyathanede çalışan bir işçi, “Molalarımızı düzenli bir şekilde kullanamıyoruz, ben en yoğun yerlerden birindeyim. Düşündüğünüzden çok daha fazla yoğun. Ameliyathanenin tam ortasında bir yer var bizim oturmamız için. Ama bizim oraya gitmemiz bile 10 dakika. Kamu çalışanlarının verdiği bir yer var. Orada kullanıyoruz molalarımızı. Ama iş o kadar yoğun ki bu molalar yeterli gelmiyor, dinlenebilmiş hissetmiyoruz” diyor. Özellikle son zamanlarda artan işten çıkma ve çıkarılmaların iş yükünü artırdığına değinen işçiler, 4 bloka birden baktıkları zamanların olduğunu anlatıyor.
Hastane içerisinde kıyafetlerini değiştirebilecekleri, kendilerinin özel kullanabilecekleri lavabolar dahi olmadığını anlatan bir kadın işçi ise şöyle diyor:
“Üstümüzü giyinip geliyoruz işe. Başımıza bir şey geldiğinde, üzerimize bir şey döküldüğünde kıyafetlerin üzerimizde kurumasını bekliyoruz. Yedek kıyafet bile alamıyoruz.”
Molalar ya boş odalarda ya otoparkta
Hastanenin dış alanında da işçilerin kullanacağı, çalışma yerlerinin etraflarında molalarında kolayca ulaşabilecekleri çardak, oturma alanı gibi yerler bulunmuyor. Erkek işçiler çoğunlukla otoparkta, kadın işçiler ise hastane içindeki boş odalarda veya kapının önünde molalarını geçiriyor. Sağlık çalışanları için bir servis de bulunmuyor. Hastanenin metro gibi ulaşım araçlarına uzaklığı özellikle üç vardiya çalışan taşeron işçiler için ulaşım sorununu beraberinde getiriyor. Ayrıca hastanenin kurulu olduğu arazinin büyüklüğü ve ışıklandırmanın yetersizliği nedeniyle kadın işçiler vardiya çıkışında güvende hissetmediklerini ifade ederken kendi kulelerindeki çalışma arkadaşlarını beklediklerini, hastane çıkışına kadar birlikte yürüdüklerini anlatıyor.
Yemekhanenin durumu hakkında bir işçi şunları anlattı:
“Ben doyduğumu hissetmiyorum, yemekler çoğunlukla temiz ama porsiyonlar küçük. Hele erkeklerin bu yemeklerle doyması imkansız.”
"Kreş gibi bir imkanımız olsaydı"
Hastanede çalışanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Ancak hastanede bir kreş bulunmuyor. Nöbet usulü çalışan sağlık çalışanlarıyla birlikte taşerona bağlı çalışan kadın işçiler çalışma saatleri dolayısıyla çocuklarının yanında olamadıklarını ifade eden kadın işçiler şunları söyledi:
“Kreş gibi bir imkan hepimiz için çok iyi olurdu. Burada hepimiz aynı sorundan mustaribiz. Böyle bir söylenti dolaşıyor ama bir adım görmedik.”