Dinci faşizme anayasal kılıf: AKP tipi başkanlık sistemi

İşçi ve emekçiler yalnızca burjuva demokratik bir tepki sınırlarında kalmakla yetinemezler. Çünkü asıl sorun, sermaye iktidarı/diktatörlüğüdür. Sermaye diktatörlüğü devrilmeden, bugünün Türkiye’sinde burjuva sınırlarda bir demokrasi bile mümkün değil.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Ocak 2017
  • 10:18

Sermayenin meclisi “partili cumhurbaşkanlığı” adıyla başkanlık anayasasının ilk turunu tamamladı. Kuvvetle muhtemel, ikinci turda da 18 madde kabul edilecek. Basına yansıyanlara göre de Nisan ayında anayasa değişikliği referanduma götürülecek.

Referandumda “hayır” çıkarsa, mevcut yönetim biçimi devam edecek. Fiili olarak süren mevcut biçim görüntüde bile burjuva demokrasisi değil. Referandum sonucunda “evet” çıkarsa, ki kuvvetle muhtemel öyle olacak, AKP/Erdoğan tarafından uygulanan fiili diktatörlük, tüm yüklerinden kurtulacak ve anayasal dayanaklara kavuşacak. Fakat rejim krizi her halükarda devam edecek.

18 madde fiili diktatörlüğü yasalaştırıyor

18 maddenin ilki, TC’yi “bağımsızın” yanı sıra, “tarafsız” olarak tanımlıyor. “Demokrasicilik” oyunundan kalan tek kırıntı gibi gözükse de bu madde, aslında bugüne kadar olduğu üzere, TC’nin keser misali “hep sermayeye” diye yontan “tarafsızlığını” vurguluyor.

2. madde milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkarıyor. 3. madde seçilme yaşını 18’e indiriyor. 4. madde, cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinin 5 yılda bir aynı gün yapılmasını düzenliyor. 5. madde “affın” nasıl çıkarılacağını düzenliyor. 6. madde cumhurbaşkanına gensoru verilme(me)sini düzenliyor. 7. madde ise cumhurbaşkanı olabilme koşullarını sıralıyor.

8. maddede cumhurbaşkanının yetkileri sıralanıyor. Özetle, cumhurbaşkanı, başkandan öte, padişah yetkileriyle donatılıyor. Kuşkusuz feodalizme geri dönülmüyor. Cumhurbaşkanı sermayenin çıkarları için karar verecek tek kişi haline getiriliyor. Elbette yasa maddesinde böyle yazmıyor, ama kapitalizmin işleyiş yasalarında bu var. Başkanlığa geçildikten sonra, sermayenin çıkarına bir yasanın çıkarılması için mecliste oyalanılmayacak, cumhurbaşkanı tek kişi olarak kanun çıkarabilecek.

9. madde cumhurbaşkanının sadece görev yaparken değil, emekli olduğunda dahi ceza almamasını düzenliyor. Yani cumhurbaşkanının aldığı kararı sonraki cumhurbaşkanı değiştirip, suç olduğunu söylese dahi, önceki cumhurbaşkanının ceza almak üzere yargılanmasına karar verecek milletvekili sayısına ulaşmak deveye hendek atlatmaktan daha zor. Ceza teorik olarak düzenlemede var ama pratikte olmaması güvenceye alınarak yer verilmiş.

10. madde cumhurbaşkanının hükümet kurmadaki yetkilerini düzenliyor. Ayrıca cumhurbaşkanı yardımcılarının ve bakanlığın ceza alma(ma) koşullarını belirliyor.

11. maddede ise cumhurbaşkanının meclisi feshedebilme süreci açıklanıyor. Teorik olarak meclis de cumhurbaşkanını görevden alabilir, ama pratik olarak bu da neredeyse imkansız. Çünkü her iki seçimin de birlikte aynı gün yapılması şartından kaynaklı, biri diğerini feshederse, kendini de feshetmiş olacak.

12. madde cumhurbaşkanının OHAL, savaş, seferberlik ilan edip KHK’lar çıkarabileceğini belirtiyor. Tıpkı bugünkü gibi…

13 ve 14. maddelerde yargı kelimenin tam anlamıyla cumhurbaşkanına bağlanıyor. Bunun yargının bağımsızlığını ortadan kaldırdığı söyleniyor ama zaten yargı çoktandır tümüyle mevcut iktidara bağlı. Ayrıca sınıflı toplumda yargının bağımsız olduğu nerede, ne zaman görülmüştür ki?

15. madde, ekonominin de cumhurbaşkanına bağlanmasını düzenliyor. Son yıllarda Erdoğan ile Merkez Bankası (MB) başkanı arasında faiz arttırımı gerginliği yaşanır gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan 15. maddeyle, MB’nin faiz arttırıp arttırmamasına karar verebilecek dolaysız yetkilere kavuşacak. Bu durumda değişen tek şey, Erdoğan’ın kamuoyu önünde artık MB’ye “faiz arttırma” demek ihtiyacı duymayacak olmasıdır. Çünkü zaten her emrine uyulacak.

16. maddede deyim yerindeyse tashih yapılıyor. “Bakanlar Kuruluna” ibareleri yerine “Cumhurbaşkanına” ibaresi getiriliyor, şimdiki anayasanın birçok maddesinde.

17. maddede ilk başkanlık seçiminin 2019’da yapılacağı belirtiliyor ve başkanın yetkilerinde yeni ekler düzenleniyor.

18. maddede ise cumhurbaşkanının parti genel başkanı olabileceği vurgulanıyor. Erdoğan nezdinde bu madde üzerine çok tartışıldı. Bugün AKP’nin fiili genel başkanının Erdoğan olduğunu kimse yadsımıyor.

Başkanlık özgülünde sermaye diktatörlüğüne karşı mücadele

Kısacası 18 maddelik anayasa değişikliği, fiili olanı yasallaştıracak. Halihazırda “başkanlığa hayır” demek, burjuva sınırlarda demokratik bir tepkidir yalnızca. Ama başkanlığa karşı sadece Erdoğan’la sınırlanan bir muhalefetle, sadece sermaye sınıfı kazanır. Kuşkusuz bu anayasa değişikliğinden sonra, daha faşizan uygulamalar gelecek. Fakat bu, referandumda “hayır” çıksa bile faşizan uygulamaların artmaya devam edeceği gerçeğini değiştirmiyor.

İşçi ve emekçiler yalnızca burjuva demokratik bir tepki sınırlarında kalmakla yetinemezler. Çünkü asıl sorun, sermaye iktidarı/diktatörlüğüdür. Sermaye diktatörlüğü devrilmeden, bugünün Türkiye’sinde burjuva sınırlarda bir demokrasi bile mümkün değil.