Dilan Alp, 2013 yılında 1 Mayıs kutlamasına katılmak için Tarlabaşı’ndan Taksim’e gitmek isterken kafasına atılan biber gazıyla yaralandı. O sırada 17 yaşındaydı. Üniversite sınavına girecekti. Kafatasında kırıklar oluştu, iki kez beyin ameliyatı geçirdi, uzun yıllar tedavi gördü. Özel üniversitede okumak durumunda kaldı. Hukuk mücadelesi, o gün bugündür sürüyor. Olay, soruşturma geçirip aklansa da hayatını etkilemeye devam ediyor. Belediyelerdeki taşeron işçilere yönelik, nisan ayında yapılan güvenlik soruşturmasına takıldı. Aynı durumdaki işçilerle belediye önünde eylem yaparak işine dönebildi.
Korkunç savunma
Cumhuriyet’ten Hilal Köse’nin haberine göre, Alp’in İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı tazminat davası, İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nde görüldü. İçişleri Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Ahmet Saraç, 2013 yılında dosyaya sunduğu savunmada, “Hem devletin kamu düzenini bozmak için eylemde bulunacaksınız, hem de yaralanınca devletten tazminat talebinde bulunmak hakkaniyete, hak ve nefasete aykırıdır. Hiç kimse kendi hukuka aykırı eylemine veya tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemez... Güvenlik güçleri kamu düzenini sağlamak için yasaların kendilerine verdiği zor kullanma yetkisini kullanmışlardır, tamamen görev sınırları içerisinde davranmışlardır” demişti.
Dilan’ın avukatları ise savunmaya itiraz etmişti: “Dilan, elinde sirke şişesiyle atılan gazlardan korunmak için güvenli bir yer ararken polisin hukuksuz şiddetine maruz kalmıştır. Görüntülerde, gaz bombasının kaçan bir kitleye karşı kullanıldığı görülecektir. Müvekkilin üzerine doğru ateşleme yapılmıştır. Bırakalım hizmet kusurunu, ortada, müvekkilin canına kasteden insanlık dışı bir eylem, suç vardır.” Mahkeme ise davayı 22 Haziran’da reddetti. Alp’in yetkili mercilerin izin vermediği bir alanda, valiliğin müdahalede bulunulacağı uyarılarına rağmen kendi iradesiyle bulunduğunu, gösterilere katıldığını belirterek, yaralanmasına neden olan cismin ne olduğunun da tıbben ayırt edilemediğine karar verdi.
Mahkeme üyesi Selim Albayrak ise karara muhalefet etti. Karşı oy kullanan yargıç, “Her ne kadar davacının kendi iradesiyle gösteri yasağı bulunan bir bölgede gösterilere katıldığı, bu yönüyle kusurlu olduğu anlaşılsa da orantısız müdahale nedeniyle tarafların kusur durumu tespit edilerek, davacının kısmen de olsa zararının karşılanması gerekirdi. Davacı, olay tarihinde 18 yaşından küçüktü ve sabıkasızdı” dedi. Yargıç, Alp hakkındaki, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun, “yaşı küçük olan davacının biber gazı kurşunuyla yaralanmasında hatalı davranıldığını” kabul eden tavsiye kararına, savcılığın takipsizlik kararına ve Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun sağlık raporuna da dikkat çekti.
Denetçi şiddeti gördü
Kamu Denetçiliği Kurumu, 5 Kasım 2013 tarihli kararında, polis saldırısının hem ulusal hem de uluslararası mevzuat uyarınca hukuka aykırı olduğunu tespit etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da 2013 yılında, Dilan hakkında 1 Mayıs’a katıldığı için açtığı soruşturmada, herhangi bir yasadışı eylemi bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermişti. Dönemin valisi Hüseyin Avni Mutlu tarafından “marjinal, örgüt üyesi” açıklamasıyla hedef gösterilmişti. Alp, bu açıklamalar üzerine İstanbul Valiliği aleyhine açtığı davada 10 bin TL tazminat kazanmıştı.
'Haklılığımızı savunacağız'
Dilan Alp, kararı şöyle değerlendirdi: “Şunu belirteyim; yaralandığım süreçte henüz tedavim devam ederken, başta dönemin İstanbul Valisi olmak üzere kendilerini aklama girişiminde ve asılsız iddialarda bulundular. Karşılaştığım polis şiddetini meşru göstermeye çalıştılar ve hakkımda gerçeği yansıtmayan beyanlarda bulundular. Bizler de bunun üzerine Valilik makamına dava açtık ve kazandık. Bu davanın reddedilmesi ise elbette şaşkınlık yarattı. Çünkü yaşadığım mağduriyet ve karşılaştığım şiddet hastane raporları, video görüntüleri gibi kanıtları ile ortada. Bunlara rağmen davanın reddedilmesi elbette ülkemizde hukuka olan güveni zedeleyecek boyutta. Fakat itiraz ettik ret kararına. Vazgeçmeyeceğiz. Yaşadığım olay örnek teşkil ediyor. Devlet hukuksal alanda bizleri sindirmeye çalışıyor. Biz bunlar karşısında tüm haklılığımızla dik duracağız. Bu yüzden bu ret kararı bizde vazgeçmişliğe sebep olmadı. Haklılığımızı savunmaya devam edeceğiz.”