Dershane tartışmaları ve ötesi... - Haydar Baran

Özel okulların teşviki ve eğitimin özelleştirilmesi (dershaneleştirilmesi) sürecinin kaybedeni ne AKP iktidarı ne de Gülen Cemaati olacaktır. Kaybedenler emekçiler ve çocukları olacaktır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Aralık 2013
  • 10:27

AKP iktidarı ile Gülen Cemaati arasındaki dershane tartışması devam ediyor. Elbette ki, düzen cephesinde tartışmanın sarsıntıları yaşanıyor. Sermaye medyası tartışmanın tarafları arasında bölünmüş bulunuyor. Medyanın bir kısmı AKP iktidarı arkasında saf tutarken, sermaye medyasının bir kısmı ise Gülen Cemaati’ni güçlendiren bir çizgi izliyor. Gerilimin taraflarını “uzlaşmaya” çağıranlarla tablo tamamlanıyor.

AKP iktidarı, dershanelerin kapatılması adımı ile, devlet bürokrasisi içinde ciddi bir güç haline gelmiş olan ve bazen bu gücünü AKP iktidarını zayıflatacak işlerde kullanan Gülen Cemaati’ni sınırlamayı hedefliyor. En son 2004 MGK tartışmalarının, Gülen Cemaati’nin geriletilmesine yönelik belgelerin gün yüzüne çıkarılması, AKP iktidarını sarsmaya yönelik yaklaşımın tipik bir örneğidir.

 

Tartışmanın iktisadi temeli...

Siyaset ekonominin yoğunlaşmış halidir. Bu nedenle yaşanan tartışmanın iktisadi bir temeli var. dershaneler sermaye açısından önemli bir kazanç kapısı haline gelmiş bulunuyor. Gülen Cemaati’nin eğitim sektöründe, özellikle de dershanecilikte devasa bir güç haline geldiği artık bir sır olmaktan çıkmıştır.

Tartışmanın tarafları, eğitimi özelleştirme hedefi çerçevesinde tam bir anlayış birliği içinde hareket ediyorlar. Bu yanıyla dershane tartışması eğitimin özelleştirilmesi saldırısını perdelemek için ustaca kullanılmaktadır. AKP iktidarı sözcüsü yaptığı açıklama ile eğitimin tümünün dershaneleştirilmesi, başka bir ifadeyle eğitimin özelleştirilmesi hedefini tüm açıklığı ile ortaya koymuştur.

Peki, Bülent Arınç’ın yaptığı açıklamalar neler içeriyor? Birincisi özel okulların önü açılıyor. Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi hedefleniyor. İkincisi dershanelere 2015 yılına kadar dönüşüm süresi tanınıyor. Özel okula dönüşen dershanelere öğrenci sağlama garantisi veriliyor. Özel okullar için arsa tahsisi ve inşaatlar için devlet desteği garantisi veriliyor. Ayrıca, özel okul sahipleri özel okula kayıt yapan öğrenci başına devletten 4500 TL destek alacaklar.

Tüm bu açıklamalar AKP iktidarının eğitime ilişkin plan ve projelerinin eğitimde özelleştirme sürecine hız kazandırma amaçlı olduğunun açık göstergesidir. Eğitim ve sağlıkta özelleştirmeci politikalar kapitalizmin uluslararası eğiliminin, politik tutumunun ifadesidir. Yani eğitim ve sağlığın özelleştirilmesi Türkiye’ye özgü bir yaklaşım değildir.

Eğitimin özelleştirilmesi konusunda AKP iktidarı dünya ile uluslararası sermayenin koyduğu hedefler ile uyumlulaşma çerçevesinde 11 yıldır adımlar atıyor. Eğitimin ticarileştirilmesi politikalarına kan taşıyor. AKP iktidarının tüm çabalarına rağmen özel okulların payı yüzde 3’ü aşamıyor.

Özel okulların eğitimde yüzde 3’ü aşamaması Türkiye’nin imzaladığı Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) kriterlerine de aykırı olduğu biliniyor. GATS’a göre Türkiye’nin durumu iç açıcı bulunmamaktadır.

GATS’ın tutumunun ve talebinin farkında olan AKP iktidarı özel okulların eğitimdeki payını büyütmek istiyor. İkinci aşamada özel okulları eğitimin belirleyici öğesi haline getirmeyi hedefliyor. Üçüncü aşamada eğitimi kamusal bir hizmet olmaktan çıkarıp tamamen özel kapitalist eğitim tekellerine devretmeyi planlıyor. Bu durumda devlet okullarının ve tüm eğitim alt yapısının yeni sahipleri kapitalistler olacaktır.

AKP iktidarının attığı adımlardan biri olan 4+4+4 eğitim sistemi, içinde birçok saldırı maddesini barındırıyor. Öğrenciler arası eşitsizliği derinleştiren, kapitalistlere ucuz işgücü kapısını açan, eğitimi gericileştirmeye yönelik birçok madde 4+4+4 eğitim yasasında yer alıyor. Ama 4+4+4  bunlardan ibaret değildir. 4+4+4 yasası ile fırsat eşitsizliğine güçlü bir zemin hazırlanmıştır. Eğitimde “Paran kadar eğitim, paran yoksa ucuz işgücü ol” anlayışının temsilcisi burjuvazi için yeni kazanç kapıları açılmıştır.

Gülen Cemaati ile AKP iktidarı arasındaki tartışma süreci eğitimin özelleştirilmesi hedefinin emekçilerden kaçırılması için bir olanağa dönüşmüştür. Dahası işçi ve emekçilerin tartışmanın iki öznesi arkasında taraflaşmaları çerçevesinde azımsanmayacak bir başarı elde edilmiştir. Bu durum eğitimde özelleştirme saldırısı açısından da önemli bir olanaktır. Zira tartışmanın yarattığı puslu havada eğitimde özelleştirme kervanı yoluna devam etmektedir.

Kapitalist ekonomide sermaye hükümetleri sermaye sahiplerini üzecek adımlar atmaktan özenle kaçınırlar. AKP iktidarı bu temel yaklaşıma omuz vermekte, bu yaklaşıma uygun adımlar atmaktadır. Gülen Cemaati eğitimde özelleştirme politikalarında en fazla karlı çıkacak sermaye gruplarından biridir. Sadece Gülen Cemaati değil, tüm sermaye cephesi bu girişimden karlı çıkacaktır. Zira bütçeden eğitime ayrılan pay tüm sermaye tekellerinin iştahını kabartmaktadır. Yaşanan kavganın sanal olmayan, perdelenen boyutlarına bakmayı sürdürelim.

 

Tartışmanın ABD emperyalizminin çıkarlarıyla bağlantısı...

Fethullahçılar’ın gösterdiği reaksiyonun ABD’den bağımsız olamayacağı aşikardır. Bu durumu anlamak için ortaya çıkan kavgalı sürecin zamanlamasına bakalım. Tam da bu süreçte AKP iktidarı ABD’nin Suriye politikasını yeterli hızlılıkta okuyamadı. Bu nedenle ABD emperyalizmi Suriye ve Mısır’a ilişkin AKP iktidarının çıkışından rahatsız oldu. Daha önce Mavi Marmara konusu da ABD emperyalizminin tepkisine yol açmıştı. Benzer tepki AKP iktidarının Irak’a ilişkin kimi girişimlerinde de ortaya çıkmıştı.

ABD emperyalizmi AKP iktidarını halen devirmeyi istemese de, terbiye etmeyi istemektedir. ABD emperyalizmi Fethullahçılar eliyle yaptığı sıkıştırmalarla AKP iktidarının işbirlikçi tutumunu daha da kökleştirmeyi hedeflemektedir.

ABD emperyalizminin mesajını AKP iktidarı daha şimdiden almaya başlamıştır. ‘Biz istediğinizi yaptık, yapmaya da hazırız’ mesajı AKP iktidarı tarafından verilmektedir. Ahmet Davutoğlu ve Bülent Arınç’ın yaptığı ziyaretler ABD ile tam uyum iradesinin ifadesidir. Mısır’da İhvan’ın iktidardan düşürülmesine sert tepki gösteren AKP iktidarı şimdiden daha ılımlı bir tutuma yönelmeye başlamıştır. ABD’nin Mısır politikasıyla uyum, hızla tesis edilmektedir. Başta Cenevre Konferansı’nı eleştiren AKP iktidarı, daha sonra Cenevre Konferansı’nın sorunları çözeceğine dair  söylemlere yöneldi.

ABD’nin amacı AKP iktidarının aşırılıklarını törpülemektir. AKP iktidarının ABD’yi aşan bir dış politika tesis etmesi mümkün değildir. Ancak zaman zaman AKP iktidarı neo Osmanlıcılık vb. yaklaşımlar sergilemekte, siyasi ve diplomatik gücüne dayanarak çıkışlar yapmaktadır. Bu nedenle ABD’nin yüksek tonda “dur” sesi devreye girmektedir. Tıpkı Mavi Marmara katliamında olduğu gibi Fethullahçılar’da benzer kaygılarla AKP iktidarını eleştirmektedirler. Dershaneler üzerinden yürüyormuş gibi gösterilmeye çalışılan tartışmanın temel nedenlerinden biri de bununla ilgilidir.

 

Tartışan taraflar değil, bedeli her zaman emekçiler öderler!

Emekçiler eğitimde ortaya çıkan sorunları dolaysız olarak yaşıyorlar. Isınmayan sınıflarda kışı üşüyerek geçirenler yoksul emekçilerin çocuklarıdır. Devlete ait okullarda ikili eğitim derdiyle emekçilerin çocukları boğuşuyorlar. En kötü eğitim ortamlarıyla yoksul emekçi çocukları karşı karşıyalar. Bu nedenle emekçiler için bu düzende “fırsat eşitliği” söylemlerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur.

Eğitimin özelleştirilmesi yönünde atılan her adım emekçi halk çocuklarını eğitim alma hakkından mahrum bırakıyor. Yoksul aile çocukları için “fırsat eşitsizliği” anlamına gelen eğitimin bugünkü hali bile aranır hale gelecektir. Özel okulların teşviki ve eğitimin özelleştirilmesi (dershaneleştirilmesi) sürecinin kaybedeni ne AKP iktidarı ne de Gülen Cemaati olacaktır. Kaybedenler emekçiler ve çocukları olacaktır.

ABD emperyalizmi ile uyumu esas alan politikalardan burjuvazi önemli iktisadi ve siyasi kazanımlar elde ederken işçi ve emekçiler hep kaybettiler. İktisadi olarak bu ilişkinin emekçilere verdiği tek şey açlık ve sefalet oldu. Ekonomik ve sosyal yıkıma dayalı politikaların bedelini emekçiler ödediler. ABD emperyalizminin mutlu olması için Kore’de, Afganistan’da emekçilerin gencecik fidanları can verdiler. Emekçiler gerici kavgada taraf olmayı reddetmeli, hakları ve gelecekleri için mücade ateşini harlamalıdırlar.

10 Aralık 2013

Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi
B2 – 5 - 64