Çocuklar ancak sosyalizmde özgür olabilir!

Çocukların istismara uğramadığı, emeğinin sömürü çarkları altında ezilmediği, özgürce yaşayıp gelişimini tamamlayabileceği tek sistem olan sosyalizm için mücadeleye...

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 03 Nisan 2016
  • 07:39

“Çocukların neşeyle şarkılarını ve türkülerini söyleyecekleri tek sistem sosyalizmdir.“
Victor Jara

Pozantı, Yatılı Bölge Okulları, Cansel Buse Kınalı,  Ensar Vakfı... Her gün gazetelerde, haberlerde yeni bir taciz-tecavüz vakası, çocuk istismarı haberi duyuyoruz. Günlerdir Ensar Vakfı'nda yaşanan 45 çocuğa uygulanan cinsel istismarı konuşuyoruz. Bu taciz ve tecavüz iğrençliği çocukları hedef alınca tarif edilemez acılar içerisine giriyoruz. Ve malesef ki, rakamlar gördüğümüzden daha da ürkütücü.

Türkiye’de 2011 yılında toplam 38.839 adet cinsel suçlara ait dava dosyası bulunmaktadır ve bu cinsel suçların %47’si çocuklara karşı işlenmiştir. 2012 yılı adli sicil istatistikleri göz önüne alındığında, çocuğun cinsel istismarı suçundan başsavcılıklara 33 bin 992 başvuru yapıldığı ve aynı yıl bu suç nedeniyle ceza mahkemelerinde 17 bin 589 dava açıldığı görülüyor. Yine Türkiye İstatistik Kurumu ve Adalet Bakanlığı’nın 2011’de yaptığı çalışma ise daha da çarpıcı sonuçları ortaya koyuyor. Bu çalışmaya göre cinsel istismar mağduru çocukların yüzde 35’ini (yüzde 21’i erkek, yüzde 14’ü kız çocukları olmak üzere) 11 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor. Bu rakamlar durumun ne denli vahim ve trajik olduğunu gösteriyor. Bu istatistiklere reşit olmayan çocukla cinsel ilişki suçuna ve ayrı bir çalışmaya konu olmadığı için ensest fiiline ilişkin rakamlar dahil değil deniyor. Dahası çocuk istismarı üzerine yapılan araştırmaların yeteri kadar olmadığı, bu konuda ailelerin ve çocukların bilgi vermediği-veremediğini düşündüğümüzde bu rakamların daha da artması mümkün ve verili tablo korkutucu.

Bu saldırılar karşısında tacizci-tecavüzcü-istismarcıların “saygın tutumları” gerekçe gösterilerek, ya da çocukların “rızası var” vb. söylemler ile saldırganların göstermelik cezalar almaları ya da hiç ceza almamaları ve düzen mahkemelerinin istismarı onaylayan tutumları bu rakamların daha da artmasına neden oluyor. Ve yine görüyoruz ki, istismarcıların anne-baba, kardeş, dede, öğretmen, müdür gibi genelde çocukların tanıdığı ya da otoriter kişiler olması bu vakaların açığa çıkmasını engelleyen faktörler haline geliyor. Çocuklar yaşadıkları bu durumu korkularından ya da ailelerinin inanmayacağı düşüncesiyle saklıyorlar. Aileler ise sanki kendileri utanılacak bir şey yapmış gibi çevreden duyulmasın diyerek dava açmadan sorunun üstünden atlamayı tercih ediyor.

Günümüz toplumu gericiliğin etkisiyle de yaşadıklarını saklamak zorunda kalıyor. Cinsel saldırıya uğrayan kadınlar, gençler ve aileleri “bu saatte dışarıda ne işi var, otursaydı evinde, kadının rızası olmasaydı bu olay olmazdı” gibi söylemlerle suçu işleyenlere laf söylemek yerine, mağdurları suçluyorlar. Yasaların caydırıcı etkilerinin olmaması, yapılan düzenlemelerle cezaların daha da azaltılması, dahası yargılama süreçleri ile saldırganların aklanması bu düşüncenin pekişmesine yol açıyor.

Devlet tacizcileri-istismarcıları her dönem koruyor!

Çok değil birkaç yıl önce Pozantı Hapishanesi'nde tutuklu bulunan çocuklara uygulanan cinsel saldırı ve şiddet olayının baş sorumlusu olan hapishane müdürü jet hızıyla Ankara Sincan Çocuk-Gençlik Hapishanesi'ne terfi ettirilmiş ve aynı olaylar bu hapishanede de görülmüştü. Ardından İzmir Şakran ve Antalya L Tipi Hapishanesi'nde benzer olaylar yaşanmıştı. Sonra yine Hüseyin Üzmez davasında benzer bir süreç yaşandı. 14 yaşındaki çocuğu istismar eden bu sapkın, mahkemede rızası var dediği için kısa süreliğine tutuklu kalmış ve ardından “sağlık sorunları” gerekçe gösterilerek serbest bırakılmıştı. Ensar Vakfı olayının üzerinden birkaç gün geçmesinin hemen ardından yine Karaman'da ve Bursa'da öğrencisini taciz eden öğretmenler savcılıktan serbest bırakıldılar. Yatılı Bölge Okullarına giden öğrencilere uygulanan cinsel şiddet haberlerini de unutmamak gerekiyor. Bir ay önce lise öğrencisi Cansel Buse Kınalı'nın yaşadığı cinsel istismar nedeni ile intihar etmesi, sorunu toplum çapında gündemleştirmişti. Kınalı yaşadığı tecavüz saldırısını rehber öğretmenine anlatmasına rağmen, okul yönetiminin “okulun itibarını korumak!” adına yaşananların üzerini örtmeye çalışılması sorunun bir düzen sorunu olduğunu gözler önüne sermişti.

Toplumdaki çürümenin, yozlaşmanın arttığı ve gericiliğin etkisiyle bu olayların normal karşılandığı bir toplumsal düzenden; çocukların ucuz iş gücü olarak görüldüğü, eğitimden yoksun bırakıldığı, çocuk bedeninin alınıp-satılmasının meşru görüldüğü bir sistemden fazlası da beklenmemeli.

Sorunların asıl çözümü bu kokuşmuş düzenin ortadan kalkmasında!

Sermaye devleti işçi ve emekçileri sadece aç ve yoksul bırakmakla kalmıyor. İnsani ne kadar değer varsa hepsine yabancılaştırarak yozlaşmasına da neden oluyor. Bu nedenle kadınlara, çocuklara yönelik taciz-tecavüz ve istismar saldırıları olağan görülüyor.

Bu olayların son bulması ancak ve ancak bu sömürü düzeninin ortadan kalkmasıyla mümkün olacaktır. İnsanın insana, kendine yabancılaşmadığı tek bir sistem var; sosyalizm. Ancak sosyalist bir toplumda çocuklar, kadınlar ve bütün bir insanlık gerçek değerini görebilir. Çocukların istismara uğramadığı, emeğinin sömürü çarkları altında ezilmediği, özgürce yaşayıp gelişimini tamamlayabileceği tek sistem olan sosyalizm için mücadeleye...