Yok edilen her park, her orman, yeşil alan sel ve taşkın olarak geri dönecek. Konu 3-5 ağaç değil, Türkiye’nin geleceğidir...
Bugün ve yarın büyük sel felaketlerine hazır olunmalı!
Valilikleri, belediyeleri, AFAD’ı acilen göreve çağırıyoruz!
Düzce, Bolu, Zonguldak, Bartın, Karabük, Sakarya tehlikeyle karşı karşıya olabilir!
Metro istasyonları güvenli değil!!
Yok edilen her park, her orman, yeşil alan sel ve taşkın olarak geri dönecek. konu 3-5 ağaç değil, Türkiye’nin geleceğidir...
Yaşanan seller doğal afet değildir. Çarpık kentleşme ve yetersiz altyapı sellere neden olmaktadır.
Ankara'ya deniz geldi, İstanbul'da denizin üzerinde yürünebiliyor
Metro istasyonlarının yağmur suları ile dolması ciddi bir risktir. Olası elektrik kaçakları istasyonda bekleyen yurttaşlarımızın canına mal olabilir. Biran önce bu konuda önlem alınmalıdır. Sadece yollarda biriken sular değil, kentler içerisinde tüm risk alanlarına acilen müdahale edilmeli, sel nedeniyle köprülerde, "battı çıktılarda" yaşanacak katı birikimi sürekli olarak temizlenmelidir!
Son günlerde yaşan yağmurlar, özellikle yapılaşmanın yoğun olduğu büyük kentlerimizde ilginç ancak bir o kadar da üzücü görüntülere sahne oldu. Ankara'da yağmur suları nedeniyle metro sular altında kalırken, İstanbul`da denizle karanın birleşmesi günlerce televizyon haberlerinde gündeme getirildi. Atatürk Orman Çiftliği'nde, yalnızca Başkanlık inşaatı için 3000 ağaç kesilirken, olası sonuçları hiç düşünülmedi. Aynı şekilde İstanbul'da 3. Köprü ve 3. Havalimanı inşaatları için milyonlarca ağaç kesilirken, sorumluluk alması gerekenlerin söylediği yalnızca yerine ağaç dikecekleri oldu. Bilimsellikten uzak bu ifadeler devam ettiği sürece ne yazık ki, hem sel ve taşkınlar hem de kuraklık önümüzdeki günlerin ve yılların birinci gündem maddesi olacak…
Son dönemlerde birçok kentimizde sel ve taşkın olayları yaşanıyor. Yaşanan olaylar, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile ilişkilendirilerek doğal afet olarak tanımlanıyor.
Akdeniz havzası, Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin Değerlendirme Raporları'na göre iklim değişikliğinden büyük ölçüde etkilenecek bölgeler arasında bulunmaktadır. Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkemizin de aşırı yağışlar, kuraklık ve su kıtlığı gibi sorunlarla daha fazla karşılaşması bekleniyor.
Ancak, özellikle son yıllarda, yerleşim yerlerinde yaşanan sel felaketlerinin temel nedenleri, iklim değişikliğinden ziyade plansız ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı ile merkezi ve yerel yönetimlerin kentleri rant politikalarına teslim etmesidir.
Ø Kentsel alanların büyük bölümü asfalt ve betonla kaplandığı için, düşen yağış toprak tarafından emilemiyor ve doğrudan akışa geçiyor.
Ø Çarpık kentleşme sonucu, dere taşkın alanları ve dere yatakları yapılaşmaya açılıyor.
Ø Hızlı nüfus artışından dolayı kentlerimizin altyapısı yetersiz kalıyor. Özellikle büyük kentlerimizde bulunan birleşik kanalizasyon sistemleri, aşırı yağışlarda yetersiz kalıyor.
Türkiye‘deki en önemli sorunlardan biri olan altyapı eksiklikleri, ilgililer tarafından ne yazık ki, bugüne kadar giderilemediğinden plansız ve çarpık kentleşme, tarım arazileri üzerine uygulanan yerleşim planları, yok edilen orman alanları, bilinçsizce müdahale edilen dere yatakları ve kıyılar ile gelinen noktada yağışlar maalesef can, mal ve toprak kayıplarına neden olan sel felaketlerine dönüşüyor.
Sellerin gerçek nedeni, yere düşen yağış miktarından ziyade, düşen yağışın büyük bir bölümünün yüzey akışına geçmesidir. Metrekareye düşen 100 kg yağış, normal olarak düştüğü yüzey üzerinde sadece 10 cm (100 mm) yüksekliğinde su seviyesine karşılık gelmektedir. Yağışın düştüğü yerin yüzey özelliklerine bağlı olarak bu yağışın bir bölümü toprak altına geçerken, bir bölümü de yüzey akışı olarak derelere ve nehirlere ulaşmaktadır.
Sellere neden olan asıl neden burada karşımıza çıkıyor. Eğer yağışın düştüğü yüzey "Çim Alan, Orman veya Park Alanıysa", 100 kg düşen yağışın yaklaşık olarak 75-95 kg arasındaki miktarı toprak altına geçerken, 5-25 kg yüzey akışı olarak derelere ulaşıyor. Diğer taraftan, eğer 100 kg`lık bu yağış “Asfalt ya da Beton Alanlara” düşerse, yağışın sadece 5-30 kg arası toprak altına geçerken, geri kalan 70-95 km’lık miktarı ise yüzey akışına geçerek derelere ulaşıyor. Başka bir ifadeyle, çok büyük bir kısmı yüzey akışına geçerek derelere ulaşmaya çalışan bu yağış sel ve taşkınlara neden oluyor.
Kentlerimizde yağmur suyu ve atıksu toplama sistemleri ayrık olarak inşaa edilmedikçe, yüzey akışına geçen bu suların sağlıklı bir şekilde uzaklaştırılması mümkün olmamaktadır.
Özellikle yapılaşmanın, asfalt ve beton zeminlerin çok yoğun olduğu büyük şehirlerde 50-100 kg arası yağışlar yaşandığında, düştüğü noktada 5-10 cm yüksekliğe sahip olan yağışlar, yüzey akışına geçerek alçak noktalara ulaştığında metrelerce yüksekliğe erişerek sel ve taşkınlara neden oluyor.
Dolayısıyla, kentlerimizdeki park ve yeşil alanlar yok edilerek, beton ve asfalt yoğunluğu arttırıldıkça sel ve taşkınların olması da kaçınılmazdır.
Yağışların sel felaketlerine dönüşmemesi için;
Ø Ülkemizde yaygın olarak kullanılan birleşik kanalizasyon sistemleri. Birleşik kanalizasyon sistemleri yerine, acil olarak ayrık kanalizasyon sistemleri kurulmalıdır.
Ø Belediyelerde yağmur suyu projeleri bir an önce projelendirilmeli ve projelerine uygun olarak inşa edilmelidir.
Ø Doğal drenaj yerleri olan dere, kum dere yataklarına yapılan bilinçsiz müdahaleler önlenmeli ve dere ıslahları sağlanmalıdır.
Ø Aktif ve aktif olmayan dere yatakları, taşkın saha sınırları belirlenerek haritalara işlenmeli, bu bilgiler imar planları yapılırken göz önünde bulundurulma ve yapılaşmaya kapatılmalıdır.
Ø Belirlenen taşkın saha sınırları içinde kalan alanlarda yapılaşma kesinlikle yasaklanmalıdır. Taşkın saha sınırları içinde kalan konutlar bir an önce kamulaştırılmalı ve bu alanlar yeşil kuşak olarak yeniden planlanmalıdır.
Ø Ağaçlandırma ve erozyon önleme çalışmalarına öncelik verilmelidir.
Ø Kentler için afet master planları geliştirilmeli ve kentlerimiz afete güvenli bölgeler haline getirilmelidir.
Saygılarımızla,
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası