Gümüşhane'nin Kelkit ilçesine bağlı Tütenli köyü kırsalında 17 Haziran 2010 tarihinde çıkan çatışmada HPG’li Özgür Dağhan'nın yaşamını yitirdi. Olayı haber alan Dağhan ailesi, çocuklarının cenazesini almak için 3 Temmuz günü Trabzon'a gitti. Aile, kendilerine gösterilen otopsi sırasında çekilen fotoğraf ve görüntülerinden çocuklarını teşhis etti. Ancak cenazelerini teslim almak için Trabzon Adli Tıp Kurumu morguna giden aile, kendilerine gösterilen fotoğraf ve görüntülerde gözükmemesine rağmen çocuklarının teslim aldıkları cenazenin yüz, burun ve kulaklarının yerinde olmadığı, yine boyun ve göğüs bölgesinde ciddi yanıklar bulunduğu gördü.
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, aile, inceledikleri otopsi ve ölü muayene tutanaklarında da bu duruma dair bilgilerin yer almadığını fark etti. Bu durumu çektikleri fotoğraflarla kayıt altına alan aile, çocuklarının Diyarbakır’a getirdikleri cenazesini 4 Temmuz 2010’da toprağa verdi.
Karşılaştığı manzara karşısında dehşete düşen baba Dağhan, yaşadıklarını o günlerde “Teşhis için gittim. Oğlumun bir kere kafası yok. Kafasını kesmişler, parçalamışlar. Vücudunun büyük bir kısmı yanmış. Tanınacak bir tarafı kalmamış. Oğlumu bacağındaki bir benden tanıdık. Yandığı halde ben görülüyordu. Ancak bana daha önce gösterdikleri fotoğraflarda cesette herhangi bir bozulma ve tahrip yoktu” sözleriyle dile getirmişti.
Tanıklık eden askerler aileye ulaştı
O dönem olayın kamuoyuna yansıması sonrası Dağhan’ın yaşamını yitirdiği çatışmada yer alan 2 asker, Diyarbakır’a gelerek Dağhan ailesiyle görüştü. Baba Dağhan, yaptığı bu görüşmenin içeriğine ilişkin ise şunları söylemişti: “Onlar bana, ‘Biz insan olarak dayanamadık. Babasına ulaşalım orada yaşananları dava etsin dedik. Biz senden özür diliyoruz. Normalde gelip ifade vermemiz lazım. Fakat ailemizin başına gelmesinden korkuyoruz’ dediler. Onları ikna edip, avukatımla görüştürdüm. Bize ‘Orada Özgür Dağhan’a bir vahşet uygulandı. Mermisi bittiği için yaralı olarak ele geçti. Teslim olmadı. Yakalanırken yarası hafifti. Kalçasında iki mermi almıştı. Ondan sonra orada komutanlar ile Özgür arasında tartışma çıktı. Özgür onlara, ‘ben ölürüm ama asla teslimiyeti kabul etmem’ dedi. Bunu dedikten sonra orada komutan çenesine mermi sıkarak infaz etti. Ardından cenaze panzerin arkasına sürüklenerek Kelkit’e kadar götürüldü’ dediler.”
‘Takipsizlik’ çıktı
Bu bilgiler üzerine Dağhan ailesi, avukatları aracılığıyla olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlileri hakkında 11 Eylül 2011’de Kelkit Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Ancak “yetkisizlik” kararı verilen dosya, 2013 yılında Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. Ancak sadece otopsisi sırasında çekilen görüntü kayıtları üzerinde yaptırılan Bilirkişi ve İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) incelemesi sonucunda hazırlanan raporlarda, cenazede otopsi dışında herhangi bir tahribatın yapılmadığı ve herhangi kötü bir muameleye maruz kalmadığı belirtildi.
Bu raporlar doğrultusunda cenazeye yönelik herhangi bir tahribatın gerçekleşmediğini ileri süren Başsavcılık, “kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli şüphede delilin elde edilmediğini” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığını karar verip, soruşturma dosyasını kapattı.
AYM tazminata mahkum etti!
Bunun üzerine Dağhan ailesi, çocuklarının cenazesinin devlet koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunduğu sırada tahrip edildiğini, çocuklarının Kürt kökenli olması nedeniyle cenazesine kötü muamele yapıldığı, olayla ilgili etkili bir soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle 2013 yılında Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Başvuruyu 2016 yılında karara bağlayan AYM, cenazeye yapılan işkenceyi oy birliği ile "İnsan hassasiyetiyle bağdaşmayan muamele" olarak kabul edip, devleti 10 bin TL tazminat ödemeye mahkûm etti.
Savcı, fotoğrafı değil teşhis tutanağını dikkate aldı
AYM’nin verdiği karar doğrultusunda Trabzon Cumhuriyet Savcılığı’nca cenazenin alındığı dönemde Trabzon Adli Tıp Kurumu’nda görevli kamu çalışanları hakkında “Kişinin hatırasına hakaret” suçundan soruşturma başlatıldı. Dağhan’ın yaşamını yitirdiği çatışma yer alan askerler hakkında ise soruşturma açılmadı.
Soruşturma kapsamında o dönem Trabzon ATK’de görevli personeller, Dağhan’ın cenazesine teşhis eden ailesi ile Dağhan’ın cenazesinin tahrip edildiğine ilişkin haberi ve fotoğrafları haberleştiren DİHA yöneticilerinin ifadelerine başvurulup, otopsi sırasında çekilen görüntü CD’si ile ailenin çektiği fotoğraflar üzerinde incelemesi için Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun gönderildi. İnceleme sonucunda hazırlanan raporda, muayenesi ile otopsisi yapılan kişinin Dağhan olduğu, otopside ateşli silah giriş ve çıkış yaraları ile trajeleri dışında travmatik bir değişim tespit edilmediği, ölüm sonrası kötü muameleye maruz kaldığını gösterir tıbbi delillerin bulunmadığı belirtildi.
‘Çürüme’ savunması
Ailesinin savcılığa verdiği fotoğrafların ise Dağhan’a ait olduğunu kabul eden ATK, fotoğraf ve otopsi sırasında çekilen görüntülerdeki farklılık ve değişimlerin, cenaze teslim alındıktan hemen bir gün sonra defnedilmesine rağmen “çürümeden” kaynaklı olduğunu savundu.
‘Kovuşturmaya yer olmadığına’ karar verildi
Soruşturma sonucunda ise Savcılık’ça, “Şikayet ekinde ibraz olunan fotoğrafların kim tarafından, nerede ve hangi tarihte çekilmiş olduğu hususunun tespit edilemediği, şikayete konu olayın cereyan tarihinin yaz aylarına tekabül edip, müteveffaya ait cesedin teslim alınma tarihinden sonraki çürüme sürecinin hızlı olduğu, nitekim otopsi görüntülerindeki farklılık ile şikayet dilekçesi ekindeki fotoğraflardaki farklılığın ve cesette meydana gelen değişimlerin çürüme ile husulünün mümkün olduğunun İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun raporu ile bildirildiği, müteveffanın cesedine otopsi sırasında ve sonrasında kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin soyut iddia dışında delil elde edilemeyip, cesedin yakınları tarafından otopsi yapıldığı şekilde teslim edilmesinden sonra defnedildiği tarihe kadar geçen süre içerisinde çürümesinden sonra şikayete konu fotoğrafların çekilerek şikayetin gündeme getirilmesi mümkün olduğu anlaşıldığından, soyut iddia dışında atılı suçları işlediklerine ilişkin haklarında kamu davası açılmasını gerektirir nitelik ve yeterlilikte delil ve emare elde edilememesi nedeniyle kavuşturmanın yapılmasına yer olmadığına...” karar verildi.
Aileye itibar edilmedi
Kararda, cenazeyi ve teslim alan Dağhan ailesi üyelerinin kendilerine gösterilen fotoğraflarda cenazenin görünen yüzünden kesin olarak teşhis ettiklerine dair teşhis tutanağı imzaladıkları, bu nedenle teslim aldıkları cenazenin tanınamaz halde olduğu yönündeki beyanlarını itibar edilemeyeceği de savunuldu.
Dağhan’ın ailesi, yasaya ve usule aykırı olan kararın kaldırılarak soruşturmanın genişletilmesi için Trabzon Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz edecek.