Büyük Marmara depreminin gölgesinde 17 Ağustos

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu 17 Ağustos depreminin 16 yılı vesilesiyle yaptığı basın toplantısında deprem karşısında atılan adımları ve büyük Marmara depremi karşısındaki tabloyu değerlendirdi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 17 Ağustos 2015
  • 13:44

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, Mecidiyeköy'deki İstanbul Jeoloji Mühendisleri Odası'nda gerçekleştirdiği basın toplantısıyla 17 Ağustos depreminin üzerinden geçen 16 yıllık zaman zarfında deprem karşısında ne gibi önlemler alındığını ve beklenen büyük Marmara depremi tehlikesini değerlendirdi.

Tsunami riski var ancak kıyılar dolduruluyor

Toplantıda ilk sözü TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Üyesi Süleyman Solmaz aldı. İstanbul’da beklenen büyük Marmara depremine değinen Solmaz, deprem sonrası bir tsunami olasılığı olmasına rağmen İstanbul'da önlemler alınmak yerine kıyıların doldurulmaya devam edildiğini ifade etti. Deprem riski karşısında gündeme getirilen “kentsel dönüşüm” uygulamasının gerekli önlemlerin alınması yerine rant amacıyla uygulanmasını eleştirdi. “Kentsel dönüşüm” adıyla yapılanın; riskli binalar yerine sağlam binalar yapmaktan çok büyük ve gösterişli binalar olduğunu ifade etti. Aradan geçen 16 yıla rağmen hala atılan adımların yeterli olmadığını belirten Solmaz, “17 Ağustos'un acı bilançosunu bir daha yaşamamak için bilimin, tekniğin ve aklın gösterdiği şekilde adım atılmalıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Deprem riskine karşı alınan önlemler yetersiz

Prof. Dr. Oğuz Gündoğdu da Marmara'da büyük bir deprem riski olduğuna dikkat çekerek, buna karşın alınan önlemlerin oldukça yetersiz kaldığını belirtti. İstanbul'da geçmiş dönemlerde yaptıkları araştırmalar sonucunda olası bir deprem sonucunda Büyükçekmece Gölü’nün taşmasıyla birlikte bölgenin önemli oranda sular altında kalacağını tespit ettiklerini belirtti. Ayrıca İstanbul'un su ihtiyacının yüzde 90'ının barajlardan sağlandığı bilgisini veren Gündoğdu, barajlarda oluşabilecek çatlaklar nedeniyle de İstanbul'un büyük bir su kriziyle karşılaşacağına dikkat çekti. Riskin büyük olduğunu yineleyen Gündoğdu gerekli önlemlerin alınmasının ve deprem karşısında eğitimin önemine dikkat çekerek konuşmasını bitirdi.

Artan nüfusla birlikte ölüm oranı daha yüksek olur

Son olarak sözü Prof. Dr. Şükrü Ersoy aldı. Ersoy, İstanbul'da büyük bir deprem riski olduğunu belirtti ve 1999 yılına kıyasla artan nüfus dolayısıyla yaşanacak ölüm oranının çok daha fazla olacağına dikkat çekti. Marmara Denizi'nde yaşanacak deprem için konunun uzmanlarının 7,5 dolaylarında bir deprem olasılığında ortak kanıya sahip olduklarını belirten Ersoy, bu deprem karşısındaki senaryolarda 70-90 bin arasında ölüm olabileceğinin yer aldığına, ancak bunun geçmiş veriler üzerinden yapıldığına dikkat çekti. Artan nüfusla birlikte böylesi bir deprem nedeniyle İstanbul'da minimum 150 bin, maksimum 450 bin civarında ölüm yaşanabileceğini belirtti. Ayrıca İstanbul'daki yapılaşmanın hassas, çürük zeminlere kaydığına da dikkat çeken Ersoy bu durumun da depremin yaratacağı yıkımın boyutunu arttıracağını ifade etti.

Marmara'da geçmişte de tsunami yaşandı

Marmara Denizi'nin kapalı bir deniz olması nedeniyle tsunami olmayacağı görüşünün yanlış olduğunu belirten Ersoy, Marmara Denizi çevresinde yaptıkları kazılarda geçmiş dönemlerde yaşanan tsunamilerin izlerine rastladıklarını söyledi. Bu araştırmalarda Marmara Denizi'nde yaşanmış tsunamiler sonucunda 6-7 metre yüksekliğinde dalgaların oluştuğunu tespit ettiklerini belirtti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de tsunami konusunda araştırma yaptığını ve riskleri bildiğini belirten Ersoy, ancak olası bir tsunami karşısında yapılması gerekenler hakkında bir bilgilendirme yapılmadığını ve gerekli önlemlerin alınmadığını ifade etti.

16 yılda hala önlemler tamamlanmadı

Deprem riski karşısında alınması gereken önlemlere değinen Ersoy bunun öncesinde ise denetimlerin belediyelere verilmesi gerektiğini ve buralarda deprem ve zemin müdürlükleri açılarak işin uzmanlarının çalıştırılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca Maden Tetkik Arama Enstitüsü gibi kurumların pasif hale getirilmesini eleştiren Ersoy, benzer kurumların daha işlevli kılınması ve risklerin öncesinden daha iyi analiz edilebilmesi gerektiğini ifade etti.

Türkiye'de 21 milyon dolayında konut olduğunu söyleyen Ersoy, bunların 16 milyonunun 1. ve 2. derece deprem riski altında olduğuna dikkat çekti.

İstanbul’daki konutların yüzde 40'ının ömrünün dolduğunu ve büyük bir risk barındırdığını söyleyen Ersoy, hastaneler, kamu binaları ve okullardaki güçlendirme çalışmalarının 1999 yılındaki depremden bu yana hala tamamlanamadığına dikkat çekti.

Toplantıda basın emekçilerinin soruları yanıtlanırken deprem bölgeleri haritalarının yaşanan depremlerin ardından hala yenilenmediği belirtildi.

Ayrıca Marmara dışında Anadolu'nun diğer bölgelerinde de büyük deprem riskinin olduğu ve yaşanan küçük depremlerle kendisini sıkça hatırlattığı; fakat buna karşın gerekli araştırmaların yapılmadığı belirtildi.

Son olarak depremin bir doğa olayı olduğu ve önüne geçilemeyeceği belirtilerek, depremlerin bir felakete dönüşmesinin insanların gerekli önlemleri almamasından kaynaklı olduğuna vurgu yapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul