Diyarbakır Bismil ilçesine bağlı Bîrikê (Ağıllı) Mahallesi’nde Nisan 1992’de askerler tarafından gözaltına alınan Abdülkadir Kurt, götürüldüğü karakolda coplu tecavüze uğradıktan sonra kaldırıldığı hastanede öldü. Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre başlatılan soruşturmada savcılık, 15 asker hakkında "işkence suretiyle kasten öldürmek" suçundan iddianame hazırladı. Uzun süre yetkili mahkemenin belirlenmesi için bekletilen dava, sonunda Diyarbakır 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Davanın ilk kararını 18 yıl sonra 2010 yılında veren mahkeme, sanık askerlerden “rambo” lakaplı asteğmen Salih Üner hakkında “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi, 14 asker ise beraat etti. Sanık asteğmen Üner, kararı temyiz etti.
Mahkemeler arası mekik dokundu
Sanığın itirazı üzerine Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi, 6 Mayıs 2012’de yerel mahkemenin kararını usul eksiklikleri iddiasıyla bozdu. Mayıs 2013’te yeniden görülen duruşmada mahkeme heyeti, Üner’in tutuklanmasına karar verdi. Mahkeme, Üner’e bu kez “işkence yapmak suretiyle kastı aşan şekilde öldürme” suçundan 20 yıl hapis cezası verdi. Ancak bu karar da Yargıtay tarafından eksiklikler nedeniyle 20 Nisan 2015’te bozuldu. Yerel mahkeme, Ekim 2015’te bir kez daha Üner’i 20 yıl hapse mahkum etti. Dosyanın taşındığı Yargıtay'da, karar üçüncü kez Ekim 2016'da bozuldu.
26 yıl sonra zamanaşımı
Yerel mahkeme, sanık Üner’e 16 yıl 8 ay hapis cezası verirken, dördüncü kez davanın taşındığı Yargıtay, 2018’de "zaman aşımı" gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verdi. Sanık aynı gün serbest bırakıldı.
AYM: Mutlak cezasızlık
Bunun üzerine Kurt ailesi Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurdu. Geçtiğimiz Temmuz ayında kararını veren AYM, Abdülkadir Kurt’un öldürülmesine ilişkin uzun yargı sürecinin "mutlak cezasızlıkla" sonuçlandığını belirterek, yaşam hakkı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetti. AYM, hak ihlali ile birlikte aileye 500 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi ancak failler cezasız bırakıldı.
Davaya dair konuşan Abdülkadir Kurt’un oğlu Mustafa Kurt, yaşadıkları süreci anlattı.
Üç gün işkence
Yaşadıkları Bîrke köyünde 1992’de yaşanan çatışmalar ardından babasıyla birlikte tamamı akrabası olan 16 kişinin gözaltına alındığını aktaran Kurt, “Hepsini Tepe Jandarma Karakolu dedikleri yere götürdüler. Buradan babama ve beraberindeki 15 kişiye işkence uygulanıyor. Ağıza dahi alınmayacak, dünyanın hiçbir yerinde kabul göremeyecek işkenceler sebebiyle babam karakolda şehit düşüyor” diye belirtti. Babasının üç gün boyunca maruz kaldığı şiddetin ardından katledildiğini söyleyen Kurt, “Babam öldürüldükten sonra kendisi de babamla birlikte gözaltında olan amcamı çağırıyorlar. Savcı amcama, ‘siz bu olayın peşini bıraksanız da ben bırakmam’ diyor. O dönemin Bismil Cumhuriyet Savcısı, o askerlere dava açıyor” dedi.
AİHM’ye başvuru yapılacak
Daha sonra 2005 yılında İnsan Hakları Derneği (İHD) aracılığıyla hukuki süreç başlattıklarını belirten Kurt, dava sürecini şöyle anlattı: “Davada kimse ceza almadı, dava düştü, Salih Üner’in cezası kaldırıldı. Sebebi ise zaman aşımı. Düşünün ki uzun yıllardır bu davanın peşindeyiz. Sanki biz davayı açmakta geç kalmışız gibi cezayı kaldırdılar. Dosya tamamıyla kapatıldı. Ben ve avukatım da bu işin peşini bırakmayacağız. Bir insanın hayatı parayla satın alınacak kadar ucuz olamaz. Öyle bir şey yaptılar ki 1992'de acımız nasılsa bugün de aynı şeyi yaşıyoruz. 3 kere müebbet verilmiş bir insan için Yargıtay'ın da AYM'nin de buna dair bir karar vermesini isterdik, ancak öyle olmadı. Bu kararla bugün acımızı tekrardan deştiler. Biz bu davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşımayı planlıyoruz. Bu kararları alanları da kınıyorum.”