Bu sorunları halk sağlığı kapsamında Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz ile konuştuk...
“Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı var”
- Depremde yaşanan yıkımın üzerinden 5 ay geçti. 5 ayda Antakyalı emekçilerin sağlık hakkına erişimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Samandağ, Antakya, Defne, Kırkhan ve Hassa'da şu an da normal doğum yaptırılamıyor, ameliyathaneler de çalışmıyor. Hastalar sadece poliklinik düzeyinde hizmet alabiliyorlar. Ameliyat ya da doğum durumlarında ise -çok acil durumlar hariç- ilçe dışına ya da il dışına sevk ediliyorlar. Hatta daha ileri tetkik ve tedavi gerektiren durumlar için de yine hastalar il dışına sevk ediliyorlar. Bu da hastaları hem maliyet açısından zorluyor hem de ulaşım açısında zorluyor. Bazı durumlar hayati tehlike de oluşturabiliyor. Çünkü en yakın mesafe neredeyse bir buçuk, iki saatlik bir mesafedeki ilçe hastaneleri.
Bu durumla ilgili bir şey daha ifade etmek isterim. Depremin 5. ayında olmamıza rağmen aşıya ulaşma konusunda da sıkıntı çekiliyor. Anayasanın 56. Maddesi de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını ifade eder. Bu aynı cümle içerisinde hem devlet hem de vatandaşlar görevlendirilmiştir. Biz halk olarak, bu hakkımızı talep ediyoruz ve bu hakkımızın korunması için elimizden geleni yapacağız. Bunda da özellikle yetkili olan kim varsa, belediyelerin, Çevre Bakanlığı'nın, müdürlüğünün, valilik ve kaymakamlıkların bu konularda önlem almasını istiyoruz. Ve anayasal hakkımızı onlardan talep ediyoruz.
“Halk sağlığı sorununa neden oluyor”
- Uygunsuz moloz dökümü ve taşımasına bağlı olarak asbest ve hava kirliliği üzerine neler söyleyebilirsiniz?
Gerçekleşen yıkımlarla çok ciddi bir sorun doğuyor. Molozlar sürecin başından itibaren asbest yönetmeliğine uygun olmadan toplanıyor, yıkımlar gerçekleşiyor. Birincisi su kullanılmadan yıkım yapılıyor. Su kullanmadan yıkım yapıldığı zaman toz havaya karışıyor, toz bulutları oluşuyor. Toz bulutları içinde bulunan asbest birçok insanı etkiliyor. Yakın zaman için insanlarda akut hastalıklar ortaya çıkabiliyor, astımın aktive olması gibi, kalp hastalığı olan kişilerin tekrar kalp krizi geçirmesi gibi ya da boğaz enfeksiyonları, göz-deri hastalıklarına sebep olabiliyor. İleriki dönemler için ise akciğer zarı kanseri, karın zarı kanseri gibi hastalıklara da sebep olabilir. Asbest alındıktan sonra vücuttan bir daha atılabilen bir madde değil. Vücutta kalıcı olan bir madde.
Bunların yanı sıra molozlar sulanmadığı gibi uygunsuz şekilde taşınıyor, araçların üstü branda ile kapatılmıyor. Yol üstünde, geçtiği her yerde bu tozu bırakıyorlar. Sonrasında bu molozlar doğal yaşam alanlarına -biliyorsunuz burada iki tane kaplumbağa türü var endemik türlerdir- canlıların yaşam alanlarına, onların yok olmasına neden olacak bir şekilde döküm gerçekleştiriyorlar. İkincisi Milleyha dediğimiz bir yer var göçmen kuşların gelip konakladığı bir yerdir. Oraya da çok yakın bir alana moloz dökülmüş. Su kaynaklarına tarım alanlarına ve zeytinliklere dökülüyor ve bu da bir halk sağlığı sorununa neden oluyor.
“Toplumun tüm bu olanlara örgütlü bir şekilde karşı çıkması gerekiyor”
- Son olarak topluma çağrınız nedir?
Toplumun tüm bu olanlara örgütlü bir şekilde karşı çıkması gerekiyor. Sadece üç-beş kuruluşun ya da Hatay bağlamındaki kuruluş ve derneklerin değil herkesin bu sorunlara bir söz söylemesi gerekiyor. Toplumca karşı çıkılmazsa bu süreç uzunca bir süre bu şekilde devam edecek gibi görünüyor.
Kızıl Bayrak / Antakya