Üniversitelerde akademisyenlere dönük baskılar, hak gaspları ve angarya iş dayatması bu kadar da olmaz dedirtecek türden. Nişantaşı Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan İsmail Ekinci de bu akademisyenlerden sadece biri. 15 Ekim’de insan kaynakları tarafından gerekçe gösterilmeden işten çıkarılan Ekici, bundan önce ücretsiz izne çıkarıldığını, alanı dışında evrak işleri yaptırıldığını ve tercih dönmelerinde üniversitenin çağrı merkezinde call center elemanı gibi çalıştırıldığını söyledi. Gerekçe gösterilmeden işten çıkarılmasına sessiz kalmayan Ekici “Dilekçe yazmama rağmen henüz tarafıma kararın gerekçesi bildirilmedi” dedi.
“Başka işler üzerimize yıkıldı”
Eylem Nazlıer’in Evrensel’de yer alan haberine göre sınavda en yüksek puanı alarak Nişantaşı Üniversitesinde 16 Ekim 2020’de araştırma görevlisi olarak işe başladığını anlatan Ekinci, kendisiyle birlikte 3 araştırma görevlisinin daha eylül-ekim aylarında işe başladığını söyledi. Enstitüdeki öğrenci sayısına oranla öğrenci işleri ve idari personel sayısının azlığının kendileri için iş yüküne dönüştüğünü anlatan Ekinci “Çalışma alanım ve akademik sorumluluklarımla ilgisi olmayan bölümlerin, bölüm hocalarının ve öğrencilerin kayıt, danışmanlık, tez süreci, tez teslimi, ders programı, ders içerikleri, eksik evrak takibi vb. işleri yaptım. Bu süreç boyunca hiçbir oryantasyon sürecine tabi olmamama rağmen, verilen görevleri yerine getirdim” dedi.
“Dişinizi sıkın” yanıtı
30 Kasım 2020’de gelen bir maille aralık ayında 7 ay boyunca 15 gün izine çıkarıldığını dile getiren Ekinci, “Yarım maaşla geçinebilme imkanı kalmamıştı. Evimi taşımak ve ev eşyalarımın bir kısmını satmak zorunda kaldım. Ücretsiz izni idari yöneticilerimize sorduğumuzda ‘Bir aile olduğumuzu zor zamanlardan geçtiğimizi dişimizi sıkmamız gerektiğini’ belirttiler. Ücretsiz izne çıkarıldığımız 7 ay boyunca beni yalnız çalıştırdılar. Her seferinde araştırma görevlisi alacaklarını, durumun düzeleceğini belirttiler. Akademisyen olma hayallerimden bu çalışma koşularında iyice uzaklaştım” dedi.
“Call centerda çalıştırdılar”
Ücretsiz izine çıkarıldığını kimseyle paylaşmaması gerektiğinin kendisine söylendiğini anlatan Ekinci “Temmuz ayına kadar çalışma koşullarımız böyle devam etti. Temmuzda biraz rahatlayacağımızı düşünürken call centerda çalışmamız gerektiğini söylediler. Üniversitelerin tercih dönemlerinde çalıştığım kurum, araştırma görevlilerini bilgisayar laboratuvarlarına indirip hafta sonu da dahil olmak üzere çağrı merkezi görevlisi olarak çalıştırdı. Hatta bizi ‘satış eğitimi’ başlıklı zorunlu bir eğitime tabii tuttular. Bu eğitimlerde okula telefon açan öğrencilerin çağrılarını nasıl karşılamamız gerektiği, onları okulumuzu tercih etmek üzere hangi cümlelerle ikna etmemiz gerektiği ve bunun stratejileri anlatılıyordu” ifadelerini kullandı.
“Sözleşme baskısı yapılıyor”
15 Ekim’de insan kaynakları tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden sözleşmesinin yenilenmeyeceğine dair karar alındığını bildirildiğini aktaran Ekinci “Hakkımda ne bir disiplin cezası ne soruşturma, na de şikayet var” diye konuşarak bu karara karşı üniversiteye dava açtığını söyledi. Yaşadığı bu güvencesiz ve ağır çalışma koşullarının sadece kendisine özel olmadığını tüm üniversitelerde özellikle vakıf üniversitelerinde bunun kural halini aldığına dikkat çeken Ekici “Başka üniversitelerde iş bulamama korkusuyla bu haksızlıklara, işten atıldığında bile dava açmaya korkan insanlar var. Sözleşme baskısı altında hayatlarımız şekilleniyor. Bizim buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Korkuya karşı güçlü bir dayanışmayı örgütlemeliyiz” dedi.