KESK üyesi emekçiler KHK ihraçlarının 8. yılında birçok ilde eylem yaptı.
Eylemlerde okunan ortak açıklamada çıkarılan KHKların üzerinden 8 yıl geçtiği hatırlatılarak şöyle devam edildi:
“Bu 8 yıl boyunca aynı plağı çalmaya, ‘15 Temmuz darbe girişimi’ demeye devam ettiler.
Ama o girişimin siyasi ayağını ortaya çıkarmak için bir adım bile atmadılar.
Oysa bir adım atsalardı; O yapıyla beraber yıllarca ‘berber yürüdük biz bu yollarda’ nakaratına eşlik edenlerin kimler olduğunu hepimiz öğrenecektik.
Bir adım atsalardı; Bir günde terör örgütü ilan ettikleri yapının yıllarca sırtını sıvazlayanların, devletin tüm kurumlarına yerleştirip etkin hale getirenlerin kimler olduğunu hepimiz öğrenecektik.
Aradan geçen koskoca 8 yılda 15 Temmuz’un siyasi ayağının üzerindeki perdeyi çekmek için kıllarını bile kıpırdatmadılar.”
Hedefin en başından beri OHAL’in kalıcılaştırılmak olduğuna dikkat çekilen açıklamada “OHAL’i işte o rejime, tek adam rejimine giden yolda engel olarak gördükleri kim varsa onu susturmak, kuşatmak, etkisiz hale getirmek için fırsata çevirdiler” denildi.
KESK’lilerin hedef tahtasına konulduğuna değinilen açıklamaya şöyle devam edildi:
“OHAL KHK’leri ile 4 bin 240 arkadaşımızı hukuksuz bir şekilde işinden ekmeğinden ettiler.
Ellerinde ne somut bir delil ne de bir dayanak olmadığını biliyorlardı.
Ama KESK’in bu ülkede emek ve demokrasi mücadelesi arasında köprüler kuran bir konfederasyon olduğunu da biliyorlardı.
KESK’in emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin tek yolunun o ülkede demokrasinin, barışın, adaletin, hukukun, laikliğin üstünlüğünün tesis edilmesinden geçtiği bilinci ile mücadele eden bir konfederasyon olduğunu biliyorlardı.
Emekçileri bölmek için iktidarların gölgesinde büyütülen sarı sendikalara, Truva atlarına karşı en başından beri mücadele edenlerin KESK’liler olduğunu biliyorlardı.
Tam da bu nedenlerle, OHAL’i bu topraklarda kalıcı hale getirme hedeflerinin önündeki en büyük hedeflerden birisi KESK’ti Ne yapılıp edilip bu engel kaldırılmalıydı.
Çünkü KESK onların suyunu bulandırıyordu.
Bunun için, sendikal hak ve özgürlükler mücadelemize diş bileyen amirlerin, yöneticilerin, gizli tanıkların ifadelerine sarıldılar. Sosyal medya hesaplarımızı didik didik ettiler.
Bunları ‘iltisak’, ‘irtibat’ gibi hiçbir hukuk sisteminde yer almayan ucube kavramlarla ilişkilendirerek ihraç gerekçesi diye sundular.
İhraç arkadaşlarımızın özel sektörde işe girişini engellediler. Tam bir düşman hukuku ile KPSS’yi kazanan çocuklarının önüne güvenlik soruşturması seti çekip kamuda işe girmelerini engellediler. Düşmanlık ihraçlara ‘ağaç kökü yesinler’ diyecek boyutlara ulaştı.
Tüm bunların karşısında susmamızı, diz çökmemizi, biat etmemizi beklediler.
Ama biz ilk günden bugüne daha fazla kenetlendik. Omuz omuza verdik. KHK’ler gidecek biz kalacağız. Mutlaka Kazanacağız demeye devam ettik. Bundan sonra da edeceğiz.”