Bitlis merkeze bağlı Yukarı Ölek (Oleka Jor) köyünde bulunan Garzan Mezarlığı 19 Aralık 2017’de yıkılarak, 282 cenaze ailelerinden habersiz şekilde çıkarıldı. Önce İstanbul Adli Tıp Kurumu’na (ATK) götürülen cenazeler, ardından plastik kaplara konularak Kilyos Mezarlığı'nda kaldırıma gömüldü.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, ailelerin uzun süren çabalarından sonra 21 cenazenin DNA eşleşmesi yapılarak teslim edildi. Kaldırıma gömülen cenazelerden biri de PKK’li Abdulhamit Döner’e ait. Garzan Mezarlığı yıkıldığı zaman Bitlis’e giderek DNA örneği veren Döner ailesine bugüne kadar bir yanıt verilmedi.
1980’li yıllardan itibaren işkence, baskı, koruculuk dayatmaları, gözaltı ve tutuklamaların bir an olsun durmadığı Hizan ilçesinin Kondos (Kayadiler) köyünde yaşayan Döner ailesi, acılarla dolu bir yaşama mahkûm edildi. Böylesi baskıcı bir ortamda büyüyen Döner ise, henüz çocuk yaşta politik duruşuyla dikkat çekmeye başlar. Hizan ilçesinde bir yatılı okulda okuyan Döner, köy imamı amcası İbrahim Döner’in askerlerce öldürülmesi sonrası 1993 yılında, henüz 13 yaşındayken PKK’ye katılır. 1994 yılında da diğer amcası Hurşit Döner askerler tarafından öldürülür. Döner ise, 1995 yılında Tatvan ilçesine bağlı Reşadiye bölgesinde girdiği bir çatışmada yaşamını yitirir. Döner’in yaşamını yitirdiği haberi üzerine kendilerini cenazeyi bulmaya adayan aile, hiç vazgeçmeden devam ettirdikleri arayışları neticesinde 2014 yılında cenazeyi bulur. 2017 yılında cenazenin Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılıp İstanbul Adli Tıp Kurumu’na getirilmesiyle, yıllar sonra biraz olsun dinen acıları katlanarak büyür.
20 yıl süren cenaze arayışı
Uzun yıllar bıkmadan usanmadan kardeşinin cenazesini aradıklarını ifade eden Revşen Döner, köylerinde yapılan baskınları, gerçekleştirilen infazları, 2 yıl arayla amcalarının öldürülmesi, koruculuk dayatmaları ve son olarak 1994 yılında köylerinin yakılarak İstanbul’a sürgün edilmelerine varan süreçte yaşadıklarını anlattı. Kardeşinin 1995 yılında yaşamını yitirdiği haberini almaları üzerine başladıkları cenaze arayışının 2014 yılında sonuç verdiğine değinen Döner şunları ifade etti:
“Kardeşim gittiğinde canımızdan bir parça koptu. Yaşamımız zehir oldu. Görememek ne yapar ne eder bilememek insanı çok zorluyor. Bunun merakı asla bitmiyor. Günler gelip geçti, işte böyle bir hayat yaşadık. 20 yıl cenazesini aradık. Nerede toplu mezar varsa oraya gittik. Köyümüz yakıldıktan sonra 2 defa köye gittim. Şehit düştüğü bölgeye her gittiğimde oy havar dedim; senin kemiklerin nerede, hangi kayanın, hangi ağacın dibinde dedim. Şimdi yağmur, kar, soğuk altında mı dedim. Bu çok büyük bir acı. Bunu yaşayan bilir. Günlerce, yıllarca anlatsam da bitmez”
“Mezar yaramıza merhem olmuştu”
Kardeşinin cenazesini bulduklarında yılların ağır yükünün bir nebze de olsa üzerlerinden kalktığının altını çizen Döner, sözlerine şöyle devam etti: “Cenazemizi bulduktan sonra sık sık ziyarete gidiyorduk. İçimiz rahatlıyordu. Fatiha okuyorduk, onunla konuşuyorduk. Şehit düştüğünü öğrendiğimizde çok ağır oldu ama cenazesini bulduğumuzda rahatlamıştık. Yaramıza bir merhem oldu. Acımız biraz olsun azaldı. Ama cenazemizin Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılmasından beri böyle bir acı yaşamadık. Acı acı üstüne eklendi. Cenazelere ilişkin haberleri gördüğümde dayanamıyorum, kalbim duracak gibi oluyor. Yaşamımızda çok zorluklar gördük ama böylesi bir acıyı kimse görmedi. İnsanın tahmin edemeyeceği kadar büyük acılar çektik.”
“Ne din ne ilke tanımıyorlar”
Devletin cenazeleri korsanvari bir şekilde kaçırarak, “Ölülerinize mezarda bile rahat vermeyeceğiz” mesajını vermek istediğini belirten Döner, “Artık sözün anlamsızlaştığı yerdeyiz. Bunu ne din, ne İslam, ne de 4 mukaddes kitap kabul eder. Tüm kutsal kitaplarda yaşamını yitirmiş bir insanın Allah’ın huzuruna çıkacağı yazar. Ama Kürtlerin düşmanları, hiçbir ilke tanımıyor” ifadelerinde bulundu.
“Halk cenazelerin sahibidir”
Döner, Kilyos’ta cenazesi bulunan tüm ailelere ve Kürt halkına çağrıda bulunarak, “Kürt halkının şeref ve namusudur, kırmızı çizgisidir. Tüm ailelere mahkemelere suç duyurusu yapmaları çağrısında bulunuyorum. O cenazeleri Kilyos’tan çıkaralım. Kimsesizler mezarlığında kaldırıma defnedilmişler ama 50 milyonluk halk bu cenazelerin sahibidir. Onlar Kürt halkının şeref ve onurudur. Özgür bir vatan için, halkın mutluluğu için şehit düştüler. Tüm ailelere ve Kürt halkına çağrım, harekete geçelim ve o cenazeleri oradan çıkaralım. Bu acıyı tekrar tekrar yaşamayalım” diye konuştu.
Kilyos tanıklığı
Döner, akrabaları olan ve Kilyos’a defnedilen Ahmet ile Hüseyin Döner kardeşlerin, başvuru sonrası cenazelerin alındığı zaman tanık olduğu manzarayı ise şu sözleri anlattı: “Onların cenazelerini çıkardığımızda ilk defa oraya gittim. Cenazeleri plastik kutulara koyup, üst üste istiflemişler. 18-20 kutu üst üste konulmuş. Kanaldaki sular hep cenazelerin üzerine gelmişti. Cenazeleri çıkardığımızda kutuların içi su doluydu. Böylesi ağır bir manzara ile karşılaştık. Acımızı daha da büyüttü bu manzara.”
“Düşmanlığın da bir sınırı var”
Bayramlarda ziyaret edebilecekleri ve dua okuyabilecekleri bir mezara sahip olmak istediklerini dile getiren Döner, tarihten bugüne savaşlarda cenazelere saygı gösterildiğini, tarafların cenazelerini kaldırmak için savaşları durdurduğunu vurguladı. Tüm dinlerde cenazelere saygı gösterilmesi gerektiğinin yazıldığını kaydeden Döner, “Ama bunlar ne insanlıktan, ne Müslümanlıktan anlıyor. Bu acıyı bize yaşatanlara sesleniyorum. Bir gün kendilerini bizim yerimize koysunlar. Çocuklarının öyle kaldırım kenarında kutular içinde gömüldüğünü düşünsünler. Empati yapsınlar, Yaşadığımız acıyı anlarlar” diye tepki gösterdi.