Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun çağrısını yaptığı eylem, saat 12.00’de cezaevi önüne yapılan kısa bir yürüyüşle başladı. Eyleme İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi de destek verdi. Ulucanlar önüne varıldığında kolluk kuvvetlerinin cezaevi bahçesinde yığınak yaptığı gözlendi.
BDSP açıklamasında Türkiye sermaye devletinin tarihinin, ilericilere, devrimcilere, Kürtlere ve ezilenlere yönelik katliamların tarihi olduğu ve bu kanlı tarihte cezaevleri katliamlarının önemli bir yer tuttuğu söylendi. Sermaye sınıfının işçi ve emekçilere kapsamlı saldırıları esnasında öncelikli olarak toplumun en diri unsurlarını hedef aldığı, Ulucanlar Katliamı’nın da böylesi bir planın parçası olduğu vurgulandı. Ulucanlar Katliamı’nın, devletin devrimci tutsakları yok etme ve sindirme operasyonu anlamına gelen F tipi hapishanelere geçişin başlangıç vuruşu olduğu, kurşunların, gaz bombalarının ve her türlü işkencenin devrimci irade ve kararlılık karşısında tuzla buz olduğu belirtildi. Ulucanlar'da devrimci irade ve siper yoldaşlığının kazandığı söylenerek Ulucanlar Katliamı'nın yıldönümünde, uğruna tereddütsüzce ölümü göze alanların mirasına sahip çıkmak için, bu uğurda ödenen bedeller için, işçi ve emekçilerin haklı ve onurlu davası için devrim bayrağını yükseltme çağrısı yapıldı.
“Yaşamı hedef aldılar”
Açıklamanın ardından “Bize ölüm yok” marşı Ulucanlar şehitlerine ithafen hep birlikte söylendi ve söz katliam sırasında tutsak olan Fatime Akalın’a bırakıldı. Akalın, Ulucanlar’a katliam için gelenlerin yaşamı hedef aldığını, cezaevinin kentin ortasında olması nedeniyle toplumsal yaşamla iç içe olduğunu söyledi. Devrimci tutsakları işçi ve emekçilerden tecrit etmek için Ulucanlar’ın hedef seçildiğini vurguladı.
“Katliamın faili devlet”
Sonrasında Merkez Kapalı Cezaevi'nin bahçesine ve kapısına kızıl karanfiller bırakıldı ve İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi adına da basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı, katliamdan bir yıl önce Ulucanlar’dan tahliye olan Mahmut Konuk yaptı. Konuk, “'Habip, İsmet, Cemal, Enver, Sadık! Canınızı almaya geldik' diye nara atarak gecenin sessizliğini yırtıp uzun namlulu silahlar ve gaz bombalarıyla saldırıya geçerek geldiler” diyerek sözlerine başladı. Ulucanlar Katliamı’nın failinin devlet olduğunu söyleyen Konuk, koğuş işgali gerekçesiyle meşrulaştırılmaya çalışılan katliamın, başından beri planlı bir operasyon olduğunu vurgulayarak 40 kişilik koğuşlarda 120 kişi yaşamak zorunda bırakılan devrimcilerin koğuş işgali sürecinin tamamen sağlıksız barınma koşullarına karşı verilen insani ve meşru bir mücadele olduğunu belirtti. Yaralı halde düşmanın eline geçen pek çok devrimcinin sistematik ve insanlık dışı işkencelere maruz bırakıldığının ve yaralı halde sürgünlere gönderildiğinin altını çizdi. Ayrıca tıpkı 19 Aralık ve Diyarbakır cezaevleri katliamlarında olduğu gibi, Ulucanlar Katliamı’nda da katliamı gerçekleştirenlerin isim isim kimler olduğu bilindiği halde burjuva mahkemelerince hiçbir cezai işleme tabii tutulmadığı ve cezaların yine devrimcilerin payına düştüğünü söyledi. Konuk, “Devlet kendisini, tetikçilerini, cellatlarını gizlemiş ve aklamış olabilir. Ancak insanlığın vicdanında mahkûm olmaktan kurtulamamıştır!” dedi. “Ne insan kasaplarını ne de canları pahasına teslim olmayıp insanlık onurunu dimdik ayağa kaldıranları unutmayacağız!” sözleri ile konuşmasını sonlandırdı.
Son olarak bir kez daha söz alan BDSP temsilcisi dün Ulucanlar’da katliamcı-imhacı yüzünü gösteren sermaye devletinin bugün de Rojava’da Kobanê’de barbar dinci çeteler eliyle, Haziran Direnişi’nden Soma’ya her yerde katliamlarına devam ettiğini söyleyerek mücadelenin büyütüleceğini vurguladı.
Kızıl Bayrak / Ankara