Boğaziçi Üniversitesi’nde Efrîn işgalini lokum dağıtarak kutlayanları protesto etmelerinin ardından tutuklanan öğrencilerden Agah Suat Atay, ‘dışardaki’ arkadaşlarına mektup yazdı.
Silivri Cezaevi’nde bir buçuk ayı aşkın süredir tutuklu bulunan Atay, 25 Mart’ta gözaltına alındığını, 3 Nisan’da tutuklandığını belirterek şu ifadeleri kullandı: “Tahmin edersiniz ki bir miktar şaşkınım. Böylesine adil olmayan bir karar çıkmasını beklemiyordum. Şu güzel bahar aylarında dört duvar arasında olmak insana koymuyor değil. Fakat bu mekânı bir okula, tüm arsızlığımla bir ödüle hatta reklamcı bir dille ‘mutlaka yaşanması gereken’ bir deneyime çevirme eksenindeyim. Dolayısıyla peşinen söyleyeyim, benden pişmanlık, çaresizlik, sinik kelimeler işitemeyeceksiniz asla.”
Cumhuriyet’ten Zehra Özdilek’in haberine göre, İyi olmasının en önemli sebeplerinden birinin dışarıda kendileri için mücadele eden insanlar olduğuna değinen Atay, şöyle devam etti: “Bu vesileyle onlara teşekkürlerimi iletiyor, sımsıkı sarılıyorum. Size büyük özgürlük nutukları da çekecek değilim, şunun şurasında 150 m2’ye 40 kişi tıkılmış durumdayız, hani ‘çıkayım sonra söz geri geleceğim’ desen izin vermiyorlar. Hatta kapıyı üzerine sürgüleyip günde iki defa sayım falan yapıyorlar. Bayağı enteresan yani düşününce. Yine de kendimi bir ‘özgür tutsak’ olarak kurguluyorum, 24 saat bana hâlâ dayanmıyor, yetmiyor. Saatlerce kitap okuyor, spor yapıyorum. Mekânsal ayrıştırma pratikleri sonucu ayrı kaldığımız insanlarla bir hayatı paylaşıyorum. Volta atmak ve ana haber (tabii ki Fatih Portakal) izlemek gibi yeni rutinlerim oluştu. Anlayacağınız, kısıtlı imkânların tanıdığı o meşhur mütevazı mutluluğun tadını çıkartıyorum. Bir düelloya davet edilmiş durumdayız. Kavgam ‘faşizmi yargılayan’ Dimitrov’lara yaraşır bir mahpus olmanın kavgasıdır.”
Atay, Nâzım Hikmet’ten dizelere yer verdiği mektubunda, “Süreç bize korkularımızla yüzleşmeyi dayatıyor istemesek de, kaçsak bile. Özgürlüğe, özneleşmeye mahkûm edilmiş durumdayız. Bize acıyanlar aslında ‘mücadele etmeyen benliklerine’ acıyorlar. Olaylar öncesinde bunu ben de yapmıştım da oradan biliyorum. Yılgınlığın sofrasında bize her şey haram, dostların arasındaki güneşin sofrasında bize her şey helal. Bu davet bizim! Gelin, en kötü bir Boğaziçi koğuşu açtırırız burada, size söz. Çok yakında içeride, dışarıda veya her neyse, neresiyse orada görüşmek üzere” diye yazdı.