“Çocukların neşeyle şarkılarını ve türkülerini söyleyecekleri tek sistem sosyalizmdir.“
Victor Jara
“Çocuk istismarı” konulu hazırladığımız yazı dizisinde ihmallerden kaynaklı yaşanan çocuk ölümlerine, çocuk işçiliğine, çocuğa yönelik cinsel şiddete aslolarak kapitalizmde çocuk olmak gerçekliğine değindik. Son olarak ise “Sosyalizm ve çocuk” başlığı üzerinden Ekim Devrimi'nde çocuklara yönelik uygulamalardan bahsedeceğiz. Sovyetler'in eğitim alanında çocuk toplulukları, kreşler, yurtlar vb. açarak çocukların çok yönlü gelişimlerinin ve ihtiyaçlarının sağlanmasına yönelik adımlarını ama daha özelinde bu adımların somut örneklerinden ‘Genç öncüler hareketi’ ve Makarenko’nun Yaşam Yolu kitabında ele aldığı ‘suçlu’ çocuklardan oluşan “Gorki Topluluğu”nu anlatacağız. Bunun için geçmişe doğru bir yolculuk yapıyoruz...
Basit bir sağlık hizmeti için bile il il gezdirilip çocukların öldürüldüğü, ailelerine ise cenaze aracının dahi tahsis edilmeyip ölü çocukların kucaklarda taşınmak zorunda kaldığı, alınmayan önlemler yüzünden okullarında çocukların yaşamını yitirdiği ve eğitimcilerin 13 yaşında, işitme engelli olduğu için “yaşasa da ailesine bir katkısı olmayacağı” görüşünü savunduğu, berber çıraklığında bedava çalışmaya isyan eden çocuklarımızın boynuna ip geçirilerek sokaklarda gezdirildiği, tecavüze uğrayan çocukların mahkeme eliyle yaşı büyültülerek ya da “rızası var” denilerek tecavüzcülere beraat kararlarının verildiği ve 15 yaşındaki gençlerimizin doğadaki maddelerin yapısını incelemek yerine yerin altında kömür çıkarmaya koşulduğu bugünün dünyasından neredeyse 100 yıl öncesine gidiyoruz.
Elleri çok küçük yaşlardan itibaren çalıp çırpmaya alışmış, kumar oynayan, fahişelik yapan, serseri, başıboş, evsiz-barksız, savaşlarda ailelerini yitirmiş çocukların yepyeni bir insana dönüştüğü, ürettiği ve özgürleştiği bir topluma, bir döneme uzanıyoruz.
Bir peri masalı değil anlatacağımız; tarihin tanıklık ettiği toplumsal gerçeklerin bir kesiti... İnsanın insan tarafından sömürüldüğü, bir avuç ayrıcalıklı kesimin milyonları kendi hesabına çalıştırdığı düzeninin yerle bir edildiği, bir zamanlar halklar hapishanesi olan toprakların kardeşlik coğrafyasına dönüştürüldüğü, insanın kar getiren bir araç, bir sayı olmaktan çıkartılıp “insanlaştığı” bir toplumsal düzene yapıyoruz yolculuğumuzu; Sovyetler'e, Ekim Devrimi’ne.
Yeni bir düzenin inşası, yeni insanın yaratılma çabası
1917 yılında gerçekleşen Büyük Ekim Devrimi özel mülkiyete, ücretli köleliğe, sömürüye savaş açtı. Özel mülkiyeti ortadan kaldırmanın ve toplumdaki her türlü eşitsizliğin son bulmasının zeminini yarattı. Ekonomi bir avuç zenginin çıkarlarına göre değil tüm toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenecekti, bu da doğallığında kadın-erkek, çocuk yani tüm toplumun üretim süreci içerisine girmesi anlamına geliyordu.
Ekim Devrimi’nde yaşanan iktisadi ve ekonomik değişimler yeni bir toplumun inşası için ortaya konan pek çok çalışmayla güçlendiriliyordu. Bunun için öncelikli olarak kadının toplum yaşamındaki eşitsizliğinin giderilmesine yönelik adımlar atıldı. Kadının üretime dahil edilmesi için çeşitli iş ve becerilerin kazandırılacağı enstitüler, okuma-yazma kursları açıldı, böylelikle kadınların üretim süreçlerinde ve yönetimde etkin bir konuma geçmelerine önayak olundu. Çocuklar için kreşler, yurtlar, eğitim toplulukları açılarak çocuk bakımı kadının ve ailenin üzerinden alındı. Bu yolla bir yandan kadının özgürleşmesinin yolu düzlenirken öte taraftan da toplumun bakımına bırakılan çocuklar da böylelikle sağlıklı bir gelişim süreci içerisine girmiş oluyorlardı.
Ekim Devrimi ile birlikte toplumda yaşanan değişimlerin gerisinde elbette yeni insanı yaratma mücadelesi yatıyordu. Yeni bir dünya düzeninin inşası olan Ekim Devrimi’nin mayası ancak eski düzenin kalıntılarından arınan yeni insanın yaratılmasıyla tutacaktı. Bunun için Sovyetler’de çocuklara yönelik çok anlamlı deneyim ve örgütlenmelere rastlıyoruz.
Sovyetler'de eğitim ve Genç Öncüler Hareketi
Kafa ve kol emeğini birbirinden ayırarak işçilerin üretim sürecini kavramalarını gereksiz gören hatta engelleyip tek yönlü bir eğitim anlayışıyla sorgulamalarının önüne geçen kapitalizm sadece altı boş bir ‘yetkinleşme ve ‘uzmanlaşma’ sunmaktadır. Kapitalizmde işçi-emekçiler makinenin bir parçasıdır, kendi insanlık özünden uzaktır. Kendisine ve kendi emeğine yabancıdır. Bunun sonucu olarak tüm insanlar birbirine yabancıdır. Bu yabancılaşmanın son bulması için üretim araçlarının ve bilginin toplumsallaşması gerekir. Ekim Devrimi işte bunun bir ilk deneyimidir ve bu yolda önemli adımlar atmıştır. Bunun eğitim alanındaki karşılığı ise ‘Politeknik eğitim’ olmuştur. Politeknik eğitim, politik-ideolojik-pratik eğitimin bir arada olmasıdır.
Devrimin hemen sonrasında yüksek öğrenim dahil olmak üzere eğitimin ücretsiz hale getirilmesi, anadilde eğitimin benimsenmesi, eğitimin üretim süreçleriyle içiçe sürdürülmesi birçok deneyimin kazanılmasını beraberinde getiriyor; değişen toplumsal düzenin üretim tekniklerine ilişkin deneyim ve birikimlerinin eğitim yoluyla aktarılması diyalektik bir bütünlük oluşturuyordu.
‘Sovyetler'de eğitim, her çocuğun yeteneğini, etkinliğini, bilincini, kişiliğini ve insani özünü kolektif bir biçimde geliştirmeyi amaçlamıştır.’ Sovyet pratiğinde kişiliğin biçimlendirilmesi; öğretim programına, ders kitaplarına ve ders saatlerine sığdırılmamıştır. Ders dışı ve okul dışı etkinliklerle, çalışma toplulukları ve kulüpler kanalıyla, öncü örgütler ve Komsomol (Genç Komünistler Birliği) örgütlerinin destekleriyle öğrencilerin zihinsel gelişmeleri yönlendirilmiş, onların yaratıcı yetenekleri geliştirilmiştir.
Krupskaya, Genç Öncü Hareketi üzerine yazdığı makalesinde yeni insanı yaratmakta ders ve okul dışında gerçekleştirilen çalışmaların önemini şu sözlerle dillendirir; ‘Okul dışı çalışma gerçekten çok önemlidir çünkü çocukların düzenli yetiştirilmelerine yardım eder ve her yönden gelişmeleri için gerekli koşulları yaratır. Çocuk inisiyatiflerini teşvik etmeli, çocuklara yaratıcı çalışmalarında yardım etmeli, onlara rehber olunmalı, özlemlerini doğru yola kanalize etmeliyiz. (N.K. Krupskaya, Eğitim üzerine, syf 162 Yorum Yayınları)’
Gençliğin okul dışındaki eğitimi için Komsomol örgütler görevlendirilmiştir.
Bunlardan çocuk komünist örgütlenmesi olan ve şekillenme sürecindeki toplumsal gelişmelere tavır alan çocuklardan oluşan ‘Genç Öncü Hareketi’; misyonu, çocuklarda bıraktığı etki ve ortaya koyduğu deneyimler bakımından oldukça anlamlıdır. Çocuk komünist örgütlenmesinin kendisine verdiği ad olan ve 11 ve yukarı yaştaki çocukların katıldığı Genç Öncü Hareketi çocukların kendi aralarında deneyimlerini paylaştığı, oyunlar oynadığı, korolar kurduğu, ilginç zeka oyunları oynadığı, toplumsal üretimin belirli bir kısmına katıldığı pratikleriyle çocukların bireysel değil kolektifte çok yönlü gelişebileceğinin en önemli kanıtıdır. Genç Öncü Hareketi’nin gerçekleştirdiği etkinliklerin ortak paydası ve buradaki eğitimin ahlaki özü Genç Öncüler’de bir paylaşım ve yoldaşlık duygusunun yanı sıra sorumluluk duygusu geliştirmek, yaşamı üretmeye yönelik disiplin duygularının yerleşmesini sağlamaktır. Bu duyguların bireysel çıkara değil toplumsal çıkara dayandırılması bu topluluk ve örgütlenmelerde temel olgulardan biridir.
Genç Öncü Hareketi’nin toplumsal dönüşümdeki yeri ve çocuklarla ilgilenmek noktasında saptadığı açıklıklar ve önemli deneyimlerinin yanında Makarenko’nun Gorki Çocuk Topluluğu da çocukların toplumsal yaşamda nesne değil özne olduğu, üretimin belirli kısımlarına katkı sağladığı, yaratıcı yöntemlerle algılarının, duyularının, yaşam biçimlerinin şekillendiği paylaşımcı bir ortamda sağlıklı yetişebildiğinin ve bunun dönüştürücü etkisinin somut bir örneğidir.
Sovyetler'de çocuk topluluklarından bir eğitim destanı;
Makarenko’nun Gorki Çocukları Topluluğu
Ekim Devrimi’nin yeni insanı yaratma mücadelesinde karşımıza çıkan bir başka örnek, bir eğitimci olan Makarenko’nun önderliğinde kurulan çocuk topluluğudur.
İç savaşın yıkıntılarının henüz atılmadığı, ülkenin açlıktan kırıldığı bir dönemde çocuklar ciddi bir sorundur. Savaşta aileleri ölen kimsesiz, evsiz barksız kalan çocuklar çetelerin eline düşmekte, birer hırsız, soyguncu olmaya başlamaktadır. Eğitim alanında çalışmaya başlayan Makarenko 1920 yılında çalışma, yaşama ve öğrenme okulunu kurar. Topluluk üyeleri devrim öncesinde hırsızlıktan, soygundan, adam öldürmekten vb. işlerden dolayı hapishaneye atılmış, köprü altlarında yaşamını sürdüren, içki içen, yaşamını aylakça sürdüren çocuklardan oluşur. Devrim sonrasında boşaltılan hapishanelerden çocuklar bu topluluklara gönderilir.
Toplulukta içki içen, sarhoş olan pek çok çocuk vardır. Makarenko, bunların önünü alabilmek için ne çocukları döver ne de topluluktan atar. Onları dövmek bir acizliğin ürünü olabilir ancak ve dayakla kimse yola gelmez. Onları topluluktan atmak ise baştan yenilgiyi kabul etmektir çünkü topluluğa gelen tüm çocukların içki, hırsızlık, vb. birçok alışkanlığı ve geçmişi vardır. Toplulukta içki içenlerin önünü alabilmek için öncelikle içki satışı yapanlarla savaşmak gerekir diyen Makarenko bulundukları Köy Sovyetleri'nin desteğiyle yasadışı olan votka imbiklerini kırmaya ve votka kaçakçılarıyla savaşmaya başlar.
Peki çocuklar bu işin neresinde yer alır? Sadece içkilerin temin edilmesini engellemek bu çocukların özneleşmediği bir pratik, dışarıdan bir müdahale sınırında kalmaktadır. Bunun için çocuklar bizzat işin başına getirilir. Hem içki kaçakçılarını yakalamak iki, üç fedakar öğretmen için zor bir iştir fakat hayatın tüm acımasızlığıyla çok küçük yaşlarda tanışmış ve suçlarda ustalaşmış çocuklar bunları kolaylıkla yakalamakta da pek ustadır.
Birlikler oluşturulur; içkiyle savaş birliği arada bir tek atmayı seven topluluk üyelerinden, hırsızlıkla savaş birliği ise yol kesip hırsızlıkta ustalaşmış çocuklardan oluşmaktadır. Çocuklar ilk başta bu birliklere hele de kendilerinin bu birliklerin başına geçirilmesine çok şaşırırlar; fakat Makarenko gösterdiği güvenle onların insan niteliklerinin ortaya çıkmasını sağlar ve her birini kendi iradeleriyle sınar. Bir yandan topluluk içinde tüm öğretmen ve çocukların aynı açlık ve yoksulluğu çekmesi ve insanların açlıktan ölürken mısırın içki için kullanılması gerçeğiyle yüzleşmeleri çocuklarda dönüştürücü bir etki yaratır. İşte bu birlikler tam bir eğitimsel bir çalışmadır.
Toplulukta sorunlar bitmez, bir dönem kumar baş gösterir. Kumar gibi kötü bir belanın gençler içerisinde yaygınlaşması bir diğer belanın hırsızlığın yaygınlaşmasına neden olacaktır. Elindekileri kumarda yitirenlerin çalması kaçınılmazdır. Kumarda kazananların ise diğerlerine kendi işlerini yaptırdıkları görülür. Büyükler kendisinden küçük çocukları ezmeye başlar. Çocuklar birbirlerini aldatıp soymaya zaten çok sınırlı olan yemeklerine el koymaya başlarlar. Makarenko çocukların kendilerinden güçsüzleri korumak yerine haksızlık yapmasına, çocukların aldatılıp açlıktan ölmek üzere hale gelmesine göz yummaz. Topluluk üyesi bir çocuğun kumarda sürekli kaybedip diğerlerine borçlu hale gelmesi ve çocuklar içinde sürekli bunun lafının edilmesi onun topluluktan ayrılmasına neden olur. Kumar belası yüzünden bir çocuğun sokaklara düşüp çaresiz kalması diğer topluluk üyelerine bir ders verir. Toplulukta yiyecek sıkıntısı için çalışmaların yapılması, çocuklara uğraş bulunması ile kumarın önü alınır. Bir yandan da çeşitli oyunlarla çocukların içindeki baskılanmışlık ve şiddet boşaltılmaya çalışılır. Hırsız-polis-yargıç üçlemesinden oluşan bir oyunla çocuklar sürekli yer değiştirerek suçlu, suçluyu affeden ya da suçluya ceza veren, onu yakalayan rollerine bürünür ve yaptıklarını bu açılardan sorgulama yoluna giderler.
Toplulukta akşamları hikaye, masal okunması iple çekilen bir etkinlik olur çocuklar için; onları en çok etkileyen ise Maksim Gorki’nin kendi yaşam öyküsünden alıntıların olduğu “Ekmeğimi kazanırken” olmuştur. Maksim Gorki, sokaklara düşen, küçük yaşta işçilik yapan çocukları, yaşadığı zorlu, acılı yılları anlatır; tıpkı topluluktaki çocukların yaşadıkları gibi. Onları etkileyen şey okuduklarının yaşadıkları olmasıdır ve kendilerine artık ‘Gorki çocukları’ demeye başlarlar.
Gorki çocukları hayatta kalabilmek için çalışmak zorundadır. Topluluğun ihtiyaçları için çocuklar kulaklara (zengin çiftçi) çalışmaya başlar. Onarım yaparlar, eski binaların yıkımına, tuğlaların çıkarılmasına yardımcı olurlar. Bu çalışma topluluk üyelerinin köylülerle kaynaşmasına vesile olur. Fakat çocukları asıl ilgilendiren kulakların iktisadi konumlarıdır. Açlık ve yoksulluk çekerken bu kulakların birden fazla ineğe sahip olması, sofralarından bal, kaymak, tereyağının hiç eksik olmaması onlara hiç adil gelmez.
Toplulukta özel mülkiyet, köylülük vb. politik konulara olan ilgisizlik bir gerçeklikken insanoğlunun hayatta kalabilmek için karnını doyurma gerçeği öte taraftan köylülerin ellerindeki servete karşılık onların ellerinde hiçbir şey olmaması çocuklarda özel mülkiyete karşı savaşmayı doğal bir davranış, tutum olarak ortaya çıkarır. Yaşamın pratiği devrimci teoriye ilgiyi doğurur böylelikle.
Toplulukta tüm çocukların değişip dönüşümünü sağlamak mümkün olmaz fakat, Makarenko da ahlaksal gelişmeye balta vurmaktansa hastalıklı dalı kesmekten geri durmamaktadır. Hırsızlıkta, soygunda ayak direyenler topluluktan gönderilirken diğer taraftan dünün serseri, hırsız, aylak takımı toplulukta aldıkları eğitimle işçi üniversitelerine tarım, teknik, askerlik okullarına ya da başka topluluklara “öğretmen” olarak gitmeye başlar.
Toplulukta açılan işliklerle çocuklar marangozluğu, terziliği, tarlada ve sebze bahçesindeki işleri, sığır çobanlığını, domuz yetiştirmeyi, traktör kullanmayı öğrenir. İlerleyen dönemlerde toplulukta çocukların çalıştıkları işlere göre müfrezeler oluşturulur. Marangozlar, demirciler, seyisler, domuzların bakımından sorumlular vb. birçok müfreze oluşmuştur. İhtiyaçların giderilmesi için toplulukta ya da topluluk dışında yapılan tüm işler başlarında hiç bir ayrıcalığı olmayan komutanların bulunduğu müfrezeler üzerinden gerçekleştirilmektedir. Çocuklar müfrezeler yoluyla bir çok beceri kazanmakta, birbirinden çok ayrı, değişik işleri aynı ustalık ve beceriklilikle gerçekleştirmektedir. İş örgütleme ve tasarlama işlerinde, yaşamı örgütleme noktasında bir deneyim elde etmektedirler. Yapılan işin değişmesi herkesin hem denetleyen hem de denetlenen olmasını sağlamakta, herkese yönetme olanağı tanımakta bu da topluluğa hayat vermektedir.
Son derece katı, acımasız ama aynı ölçüde eşsiz bir öğretmen olan yaşam bu çocuklara çok şey öğretmiş ve öğretmektedir. Eski düzenden yeniye doğru giden yol elele vermiş çocukların adımlarıyla aşılmaktadır.
Bugünün gerçeğinden sosyalizm deneyimine uzanan yolculuğumuz burada son buluyor, fakat yaşam yolu devam ediyor. İnsanın insan tarafından sömürüldüğü bu günün dünyasından geleceğe doğru attığımız adımlar Ekim Devrimi’nin ışığında büyük bir güvenle ilerliyor.
Kartal Emekçi Kadın Komisyonu