Aydın Efeler’de Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü'ne bağlı (KYK) Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu'nda yaşanan asansör “kazasında” Zeren Ertaş isimli öğrenci yaşamını yitirdi. Gerçekte yaşanan olay bir kaza değil, ihmaller zincirinin sebep olduğu bir cinayetti.
Adım adım gelen cinayetin ardından yapılan açıklamalar ise bir kez daha yaralanan-yaşamını yitiren gençleri hedef aldı. Örneğin, sorumluluk savma derdinde olan Aydın Valisi Yakup Canbolat yurda gidip açıklama yaptı ve hiçbir inceleme ihtiyacı duymadan suçu yaşamını yitiren ve yaralanan öğrencilere attı: “15 kişilik asansöre 16 kişi bindiler!”
İhmaller nedeniyle öldürülen öğrenci daha ilk dakikalarda kendi ölümünden sorumlu ilan edildi. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın resmi açıklaması da Vali Canpolat’ın tekrarı niteliğinde ve şu şekilde:
“İlk belirlemelere göre zemin katta bulunan asansörün kayması sonucu gerçekleştiği tespit edilen olayda, 15 evladımızın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenilmiştir. Bir öğrencimiz panik halinde asansörden çıkmaya çalışırken maalesef hayatını kaybetmiştir.”
Sorumluluk her ne kadar öğrencilere yıkılmaya çalışılsa da Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Yurt Müdürü’nün açığa alındığı belirtildi. Bunun gerisinde, gelişebilecek tepkileri engelleme kaygısının olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Basına yansıyan haberlerden anlaşılıyor ki, Güzelhiser KYK yönetimi Zeren’i bir can olarak değil de üstü kapatılması gereken bir olay olarak görmüştür. Zira, cenaze arabasının yurda girmesinin yaratacağı “olayları” engellemek bahanesiyle Zeren Ertaş’ın bedeninin ilk olarak ceset torbasına alındığı, ardından ise yurt battaniyesine sarıldığı iddia edildi.
KYK yurdunda gösterilen “Katil KYK” tepkisini ve Aydın’da yapılan eylemleri engelleme girişimlerinin gerisinde de barınma sorununun yaratacağı öfke patlamasından duyulan korku yer almaktadır. Zira, her ne kadar sorumluluk savılmaya çalışılsa da ihmaller zinciri orta yerde durmaktadır.
Zeren Ertaş’ın babası Akın Ertaş’ın Vali ile konuştuğu görüntülerden ailenin de ihmaller zincirinin farkında olduğu açıkça görülüyor. “Doğduğumuzdan beri Tayyip Erdoğan’ın peşinden giden insanlarız” diyen baba Ertaş, “Ben devlete inancımı kaybettim” sözleriyle tepkisini dile getirdi. Normal koşullarda AKP-MHP iktidarının bu tür durumlardaki pratiğini Soma’dan, Ermenek’ten biliyoruz. Ailelerin en küçük feryadı bile yaka paça gözaltına alınmakla ya da tekmeyle karşılanır.
Cinayetin yaşandığı yurttan yansıyan gelişmeler, yaşanan sorunlar yumağı karşısında ihmallerin geldiği boyutu göstermektedir. Yurtta kalan öğrencilerin aktarımlarından yurt asansörlerinin genel anlamda bozuk olduğu, geçen hafta bir tanesinin düştüğü, bir tanesinin kapısının açık kullanıldığı, güvenliklerin asansörlerin kullanılmaması konusunda uyardığı vb. söylemler öğrencilerin canına verilen değeri göstermektedir.
Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de birer hafta arayla iki öğrencinin hayatlarına son vermesi, Çanakkale’deki yurt binasında bir öğrencinin cansız bedeninin bulunması; şimdi de Aydın’daki KYK’da yaşanan asansör cinayeti sermaye düzeninin gençliğe vaat ettiği “geleceğin” yansımalarıdır…
Zeren Ertaş’ın ölümüne yol açan ihmaller zinciri; Aydın’daki KYK’da yaşananın kaza değil cinayet olduğunu açıkça göstermektedir. Ertaş’ın hesabını sormak ise gençlerin geleceğini ve yaşam hakkını gasp eden sermaye düzenine karşı mücadele etmekle mümkündür.