Uluslarası Holokost Anma Günü’nde riyakarlık

Faşizmin ve emperyalist savaşların kaynağı olan kapitalist özel mülkiyet sistemini tasfiye edecek olan toplumsal devrimler, onların “ıstıraplarına” da son verecektir.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 31 Ocak 2024
  • 08:00

79 yıl önce Hitler faşizminin Auschwitz-Birkenau imha kampındaki esirlerin Kızıl Ordu tarafından kurtarılmasının yıldönümünde başta Almanya ve Rusya olmak üzere birçok ülkede anma etkinlikleri düzenleniyor. Auschwitz toplama kampında çoğu Yahudi olmak üzere toplam 1,1 milyondan fazla insan gaz odalarında zehirlenerek, akıl almaz canice işkence yöntemleri ve aç bırakılarak katledilmişti. 27 Ocak 1945'te Kızıl Ordu toplama ve imha kampına ulaştığında hayatta kalan 7.000 kişiyi kurtardı.

Kamp, IG Farben kimya şirketinin girişimiyle 1941'de Monowice'de (Polonya) kuruldu ve şirketin üretim tesisleriyle birlikte 28 Ekim 1942'de faaliyete geçti. Toplama kampı aynı zamanda IG Farben şirketinin bedava işgücü deposu olarak kullanıldı. Ölümüne çalıştırılan tutsaklardan yaşamlarını yitirenlerin yeri yeni tutsaklarla dolduruldu. Savaştan sonra Batı Almanya'da Bayer, BASF, Hoechst, AGFA gibi kimya şirketleri IG Farben tekelinin bünyesinden çıkmıştı.

Hitler faşizmi öncülüğünde istila ettikleri ülkelere açlık, ölüm ve zulüm götüren Alman tekelleri insanların hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu gıda maddelerini talan ederek Alman ordusu Wehrmacht'ın (bugünkü adıyla Bundeswehr) tekelinde tutuyor, bir kent halkını kökten yok edemeyince onları aç bırakarak ölüme terk ediyordu.

Wehrmacht, Leningrad'ı (St. Petersburg) fethedemeyince, şehrin gıda altyapısını kasıtlı olarak yok etmiş, 1941 sonbaharından 1944'in başına kadar açlık ablukasında esir tutarak kapitalizmin barbarlık sistemi olduğunun aşağılık bir örneğini sergilemişti.

Sayıları 1.5 milyonu aşan abluka kurbanlarının çoğunun toplu mezarlara gömüldüğü St. Petersburg'daki Piskaryovskoye Mezarlığı'nda 27 Ocak günü anma törenleri yapıldı. Anmada yapılan konuşmalarda Batı bloku ve Alman emperyalizminin Rusya’yı istila etme heveslerinin bugünde devam ettiği, Ukrayna üzerinden Rusya'ya karşı sürdürdükleri topyekûn savaşın amacının Rusya'yı dize getirerek talan etmek olduğu vurgulandı.

Uluslarası Holokost Günü vesilesiyle Almanya'da yapılan eylemlere ise bu yıl geniş bir katılım oldu. Hitler artığı faşist çetelerin açığa çıkan Potsdam toplantısının tetiklediği AfD ve faşizm karşıtı duyarlılıkta da bir patlama yaşandı. Son haftalarda Almanya'da 3 milyondan fazla kişi AfD şahsında faşizm tehlikesine karşı gerçekleştirilen protesto eylemlerine katıldı.

Almanya sınırlarını aşan anti-faşist gösteriler Avusturya'ya da yayıldı. 26 Ocak Cuma akşamı Avusturya'nın başkenti Viyana, Innsbruck ve Salzburg kentlerinde on binlerce kişi faşist partilere karşı yapılan eylemlere katıldı. Viyana  parlamento binası önünde yapılan eyleme 80.000 kişi katıldı. Cep telefonlarıyla Ulusal Konsey binası etrafında bir ışık denizi oluşturan eylemciler faşist tehlikeye karşı seslerini yükselttiler.

Önleyemiyorsan hedefi çarpıt

Alman devleti ve onun istihbarat teşkilatı BND'nin bilgisi dahilinde Kasım ayında Potsdam'da yapılan faşist buluşmayı önce suskunlukla geçiştirdi. Ancak toplantı ifşa edilince kitlesel protestoların hedefi olmasından sonra suskunluk politikaları kitlesel tepki ve eylemlerin hedefini daraltarak çarpıtma çabalarına bıraktı.

Toplumsal tepkiyi AfD ile sınırlama çabalarını Uluslararası Holokost kurbanlarını anma gününde yaptıkları riyakar açıklamalarla tamamladılar. İnkâr edemedikleri katliamları Yahudi soykırımı ve anti-semitizm demagojisiyle sınırlama çabalarına sosyalizme kin kusmayı da eklediler. Alman sermaye medyasının çoğu faşizmi anti-semitizme indirgeyerek gerçekleri çarpıtmaya çalıştı. Arsızlık ve iftirada ölçüyü iyice kaçırtarak "aşırılık" etiketi altında faşizm ile komünizmi aynı kefeye koymak için bütün hinliklerini sergilediler. Holokost Anma Günü'nde "Bir daha asla her gün" diyerek "anti-semitizm ve ırkçılığa karşı kararlı bir mücadele" çağrısında bulunan sosyal demokrat Başbakan Olaf Scholz, "solcu anti-semitizm" safsatasıyla batı emperyalist blokunun çok yönlü desteği ile İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırıma karşı, devletlerin yasaklama, medyanın karalama saldırılarına rağmen yükselerek devam eden gösterileri hedef aldı.

Almanya'nın Rusya büyükelçisi Alexander Graf Lambsdorff, Leningrad açlık ablukasında katledilenlerin toplu olarak gömüldüğü mezarlığa çelenk koydu. Alman Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada, Alman kuşatmasının Leningrad halkına getirdiği "anlaşılmaz ıstırabın bugün hala yankılanan bir acı" olduğu ifade edildi. Ukrayna savaşının en utanmaz yaygaracılarından olan “yeşil” Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise, Almanya'nın tarihi sorumluluğunun arkasında durduğunu söyledi.

***

Riyakarlık ve sahtekarlık, sömürücü kapitalist sınıfın çıkarlarının bekçiliğini yapan devletlerin ve onların sözcülerinin ruhlarına işlemiştir. Aynı soydan gelen Arjantin Devlet Başkanı Milei'nin Papa'yı bile "komünist katillere yakınlık duymakla" suçlaması, Olaf Scholz'un "solcu anti-semitizm" martavalı, Donald Trump’ın "Komünistleri, Marksistleri, faşistleri ve radikal sol gangsterleri yok edeceğiz..." tehditleri vb... Bu gericilerin komünizmi faşizmle aynılaştırma çırpınışlarının amacı faşizmin IG Farben örneğinde gördüğümüz gibi kapitalist tekellerin çıkarlarının bekçisi olduğu gerçeğini, faşizmle kapitalist tekeller arasındaki organik bağı gizlemektir.

***

Kapitalist-emperyalist dünyada Yahudi düşmanlığının zirve yaptığı, Yahudilere yönelik sürgünlerin, kitlesel tutuklama ve cinayetlerin yaygınlaştırıldığı 1930’lu yıllarda, Stalin şöyle diyordu: “Anti-Semitizm, işçilerin kapitalizme karşı darbelerini saptırmak için sömürücülere bir paratoner görevi görür. Bu nedenle Komünistler, tutarlı enternasyonalistler, anti-semitizmin uzlaşmaz ve yeminli düşmanlarıdır.”

Holokost utanç ve suçunun failleri olan kapitalist dünyanın temsilcilerinin suçlarını başkalarının sırtına yıkarak kurtulma çırpınışları beyhudedir. Faşizmin ve emperyalist savaşların kaynağı olan kapitalist özel mülkiyet sistemini tasfiye edecek olan toplumsal devrimler, onların “ıstıraplarına” da son verecektir. İnsanlığın kurtuluşunun emeğin özgürleştirilerek proletaryanın kurtuluşundan geçtiğini tarihsel ve güncel olaylar zinciri açıkça gösteriyor.