İnsanlığın tanık olduğu ve hala yaralarının sarılamadığı iki emperyalist paylaşım savaşının ardından hegemonya savaşları devam ediyor. Bugün emperyalist hegemonya savaşlarının adresi olan Ortadoğu kan gölüne dönmüş bulunuyor. “Özgürlük” ve “demokrasi” yalanları ile Ortadoğu’nun zenginlikleri için girişilen bu amansız kavganın sonucu emperyalistler için daha fazla para ve güç olurken, emekçi halkların payına düşen ise derin bir acı oluyor. Derinliğini tecavüzlerden, işkenceden, salgın hastalıklardan, sürgünden, vahşetten ve ölümden alan bu acı Ortadoğu halkları için gelinen yerde olağanlaşmış durumda.
Suriye’de çocuk felci salgını ciddi boyutta
Emperyalist savaşların yıkıcı sonuçlarının değişmez kurbanları olan kadın ve çocuklar Suriye’de yine acının odak noktasındalar. Topraklarından sürülen Suriyeli çocukların yaşadıklarını, özellikle Türkiye’de karşı karşıya kaldıkları koşullardan yakınen biliyoruz. Mülteci kamplarında tecavüze uğrayan, açlıktan ölen, kuma olarak satılan, fuhuşa zorlanan ya da Avrupa yollarında cansız bedenleri kıyılara vuran çocuklar savaşın bombaları ile değilse bile savaşın yarattığı koşullar ile katledildiler. Suriye’de savaşın orta yerinde ise bombalarla katledilen, tecavüze uğrayan, kaçırılarak seks kölesi yapılan çocukların hayatı bu kez salgın hastalıklarla tehdit altında.
Emperyalist savaş ve saldırganlığın 120 binden fazla can aldığı, yüz binlerce insanın topraklarından sürülerek mülteci kamplarında, insanlık dışı koşullarda yaşama tutunmaya çalıştığı Suriye’de, şimdi de gıda yetmezliğinden kaynaklı salgın hastalıklar hayatları karartıyor.
Bugün Suriye’de iki yaşından küçük en az 150 çocuğun çocuk felcine yakalandığı belirtiliyor. Toplamda 200 çocuğu daha etkilediği söylenen hastalığın Pakistan’dan gelen cihatçı çete üyelerince Suriye topraklarına taşındığı düşünülüyor. Genellikle dışkı karışmış su ve yiyeceklerin tüketilmesiyle yayılan, önlenebilen ancak tedavisinin olmadığı bu hastalık için yapılabilecek tek şey olan aşılama ise, IŞİD kontrolündeki bölgelerde yapılamıyor. Üstelik vakaların çoğu IŞİD kontrolündeki Rakka ve Deyr ez-Zor’daki Mayadin bölgelerinde görüldü. Bu da daha nice çocuğun felç olacağı anlamına geliyor.
Çocuk felci salgınının tek sebebi ise, emperyalist savaş. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı bilgilere göre 2011 yılının Mart ayına kadar Suriyeli çocukların % 91’i aşı olurken bugün sadece %68’i aşı olabiliyor. Birleşmiş Milletler’e dayanan bilgilere göre ise 500 bin çocuk son iki yıldır çocuk felci aşısı olmadı.
İlk değil ama son olsun!
Salgın hastalıklar emperyalist savaşların sonuçlarından biri olarak her daim insanlığı tehdit etti. Özellikle birinci ve ikinci emperyalist paylaşım savaşında tifüs, kolera, veba, verem vb. salgın hastalıklar yüz binlerce can almıştı. Bugün de Yemen ve Suriye, savaşların gölgesinde salgın hastalıkların mekanı haline getirildi. Suriye’de yaşanan çocuk felcinin yanı sıra Yemen’de de yarısını çocukların oluşturduğu kitlesel bir kolera salgını yaşanıyor. Son bir yılda iki kez yaşanan kolera salgını kolayca önlenebilmesine karşın savaşın hüküm sürdüğü bu topraklarda kolera can almaya devam ediyor. Yemen’de görülen bir diğer salgın hastalık ise dang humması. Yüzlerce can alan bu salgın da gıda yetmezliğinden kaynaklanıyor.
Savaş, sadece hüküm sürdüğü topraklarla sınırlı sonuçlar yaratmıyor. Sadece Suriye’de çocukları felç bırakmıyor, tüm dünyada insanlığı felç ediyor. Zulme, vahşete, emperyalist barbarlığa son vermedikçe insanlığın kurtuluşu gerçekleşmeyecek. Zira bataklık kurumadığı sürece sivrisinekler hastalıkları taşımaya devam edecek. Pislik ve hastalık üreten bataklık ise emperyalist sistemin ta kendisi olduğu yerde, insanlığın kurtuluşu ancak emperyalist kapitalizme karşı verilecek mücadele ile olacaktır.