Suriye denkleminde PYD’nin ikilemi

16 Temmuz’da gerçekleştirilecek Putin-Trump görüşmesinde Rojava ile ilgili bir anlaşmaya varılabilirse, bu karmaşık sorunun çözümü nispeten kolaylaşacaktır. ABD’nin işgalci güçlerini Rojava’dan çekme konusunda Rusya ile anlaşması, PYD liderliğinin içine düştüğü ikilemden kurtulmasını kolaylaştırır. Bu yönde bir gelişme olursa, Rusya’nın da katkılarıyla PYD ile Esad yönetimi arasında bir anlaşmaya varılması nispeten kolaylaşacaktır. Böylesi bir anlaşma hem bölgenin yıkıcı bir savaşa sahne olmasını önler hem Kürt halkının kazanımlarının en azından bir kısmının güvence altına alınmasını sağlayabilir.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 12 Temmuz 2018
  • 18:34

Şam’da dinci-Amerikancı bir kukla rejim kurma planının çöküşünden beri Beşar Esad yönetimi cihatçı çetelerin işgali altındaki bölgeleri parça parça kurtarıyor. Son günlerde çatışmalar devam ederken, Rusya’nın arabuluculuğuyla birçok bölgede çeteler silahlarını teslim etmeyi kabul ettiler. Anlaşmalar sayesinde bazı bölgeler çatışma olmadan Suriye ordusunun kontrolüne geçti.

Rusya, İran, Hizbullah destekli Suriye ordusunun son hamlesi ülkenin güney bölgelerinde kontrolü sağlamak oldu. Suriye-Ürdün sınırındaki bölgeleri kontrol altına alan Esad yönetiminin, önümüzdeki süreçte cihatçı çetelerin toplanma alanı olan İdlib’e yönelmesi bekleniyor.

İdlib dışında Türk ve Amerikan askerlerinin işgali altındaki bölgeler kalıyor. Sorunun düğüm noktası PYD/YPG ile ABD ordusunun denetimindeki bölgedir. Suriye’nin hem petrol ve doğalgaz hem tarım alanlarının önemli bir kısmı bu bölgede bulunuyor. Yani bu bölgenin ülkenin geneli için kritik bir önemi var. Dolayısıyla ABD işgal güçlerinin bu bölgeden çıkarılması kritik bir önem taşıyor. Muhtemeldir ki Türk ordusunun işgalci birlikleri en sona bırakılacak. Sorunun çözümü için yine Rusya devreye girecek. Buna rağmen dikta rejimin dinmeyen işgalci/yayılmacı heveslerinin, sorunu daha karmaşık bir hale getirmesi de ihtimal dahilindedir.

Emperyalist çıkarlar belirleyicidir

Kürt halkının sorunları ya da taleplerinin ABD emperyalizminin umurunda olmadığı bir sır değil. Görünen o ki Kobanê savaşından sonra bu emperyalist güce angaje olan PYD liderliği de bu gerçeğin farkına varmaya başladı. Efrîn’in Türk ordusu tarafından işgaline yeşil ışık yakan ABD, şimdi de Menbic’in kapılarını açıyor. Nitekim YPG, bu kentteki birliklerini çektiğini açıkladı. Bu arada AKP’li Dışişleri Bakanı’nın sözlerine bakılırsa, “Fırat’ın doğusu” konusunda da ABD ile anlaşma sağlandı…

ABD henüz PYD/YPG’ye verdiği desteği kesmiş değil. Nitekim bu aralar omurgasını YPG’nin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’ne (QSD) 200 TIR dolusu silah sevk edildiği bildirildi. Buna rağmen, Türkiye ile yapılan pazarlıkların gidişatına da bağlı olarak ABD’nin Suriye politikasında olası bir değişikliğe gitmesi durumunda PYD’yi ortada bırakacağından kuşku duyulmuyor. Sık sık vurgulandığı üzere ABD’nin dostları değil, işbirlikçileri vardır. İşbirliği ise dolaysız bir şekilde emperyalist politikanın önceliklerine bağlıdır.

PYD’nin yönelimi

Olayların merkezinde bulunan PYD liderliği, kuşkusuz tüm gelişmeleri yakından izliyor. Nitekim olaylar, halen ABD’ye angaje olan bu hareketin liderlerini ikilem içinde bırakmış görünüyor. ABD ile işbirliğine devam ederken Esad yönetimiyle iletişime geçmeleri bundandır. PYD liderliğinin Esad yönetimiyle yeniden iletişime geçmesi özel bir tercihten çok, ABD’ye umut bağlamanın yaratacağı risklerin farkına varmasından kaynaklanıyor. Her şeye rağmen işgalci bir emperyalist güce iradesini teslim etmeyip Suriye yönetimiyle ilişkilerin geliştirilmesi, PYD namına olumlu yönde atılan bir adımdır.

PYD liderliğini ikileme düşüren bu karmaşık ve farklı olasılıklara açık süreci atlatmak kolay olmayacak. İşbirliği öneren Esad yönetimiyle çatışmak istemeyen PYD’nin, işgalci ABD güçlerinden nasıl kurtulacağı da henüz belli değil. Olası bir anlaşma işi kolaylaştıracakken, olası bir çatışma ise ağır bir yıkıma yol açabilir. Görünen o ki şu veya bu sebepten dolayı emperyalist bir güce angaje olmanın, bu gücün sömürgeci politikalarının uygulanmasına zemin hazırlamanın bir bedelinin olması kaçınılmazdır.

***

ABD’nin Suriye’de izlediği sömürgeci politikadan vazgeçmesi kolay görünmüyor. Zira halen Rojava’da binlerce askerin konuşlandığı çok sayıda ABD askeri üssü var. PYD’ye verilen destek de bu askeri üslerin kurulmasına zemin hazırlamak içindi. Hiçbir zaman Suriye’de etkili olmayan ABD, bu üsler sayesinde ilk defa Suriye topraklarına yerleşmiş oldu.

16 Temmuz’da gerçekleştirilecek Putin-Trump görüşmesinde Rojava ile ilgili bir anlaşmaya varılabilirse, bu karmaşık sorunun çözümü nispeten kolaylaşacaktır. ABD’nin işgalci güçlerini Rojava’dan çekme konusunda Rusya ile anlaşması, PYD liderliğinin içine düştüğü ikilemden kurtulmasını kolaylaştırır. Bu yönde bir gelişme olursa, Rusya’nın da katkılarıyla PYD ile Esad yönetimi arasında bir anlaşmaya varılması nispeten kolaylaşacaktır. Böylesi bir anlaşma hem bölgenin yıkıcı bir savaşa sahne olmasını önler hem Kürt halkının kazanımlarının en azından bir kısmının güvence altına alınmasını sağlayabilir.

Kürt halkı ile diğer bölge halklarının gerçek özgürlüğe kavuşması ise ancak emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı birleşik bir direnişle mümkün olacaktır.