21 Haziran gecesi Stuttgart merkezinde bulunan Schlossgarten Parkı’nda bir grup genç eğlenirken, polis kontrolüne takıldılar. Schlossgarten Parkı, özellikle bahar ve yaz aylarında gündüz olduğu gibi gece de insanların bir araya geldikleri, güneşlenip eğlendikleri bir mekan. Bu, parkın gelenekselleşen bir özelliğidir.
Pandemiden dolayı evlerde kalan insanlar, normalleşme ile birlikte sokağa çıkamaya başladılar. Aileler, genç ve yaşlılar kent çevresi ve içerisinde bulunan orman ve parkları doldurdular. Özellikle gelir düzeyi düşük olan yerli ve göçmen gençler gece buluşmaları için Schlossgarten’de yeniden toplanmaya başladılar. Park, onlar için ekonomik bir alandır. 21 Haziran gecesi de herhangi gecelerden biriydi gençler için. Ta ki, polisin gece saat iki civarında gençlere yönelik kimlik kontrolü dayatmasına kadar.
Polisin son zamanlarda sıklaştırdığı kimlik kontrolleri başta göçmen gençler olmak üzere gençlik tarafından zaten tepkiyle karşılanıyordu. Gece geç saatlerde polisin ortaya çıkarak kimlik kontrolü dayatmasında bulunması, gençlerin (aldıkları alkolün de etkisiyle) sabrının taşmasına yol açtı. Polisle yaşanan tartışma ve polisin bazı gençleri gözaltına alma girişiminden kaynaklı gençlerle polis arasında arbede çıktı. Polisin uyguladığı şiddet sonunda iki yüz metre ötelerinde olan kent merkezine doğru kaçan gençler kimlerin başlattığı tespit edilemeyen dükkan camlarının kırılmasıyla başlayan olayların içine çekildiler. Sabah saatlerine kadar süren olaylarda birçok dükkanın camı kırılırken çok sayıda (son rakamlara göre 39) yerli ve göçmen genç gözaltına alındı. Baden-Württemberg eyalet hükümetinin CDU'lu içişleri bakanı Thomas Strob ve polis teşkilatı olayları solcu ve anti-faşist gençliğe fatura etmeye çalıştılar. Ancak bu provokasyon ve iftira girişimi kısa zamanda boşa çıkarıldı.
Polis provokasyonu ile başlayan olayı kullanan eyalet ve federal hükümet, korona yasakları gerekçesiyle uygulamaya koydukları polisiye tedbirleri ırkçı uygulamalar eşliğinde hayata geçirmeye yöneldi. Stuttgart kentinde bir korku ortamı yaratan polis ve eyalet içişleri bakanı göçmen gençliği ‘düşman’ ilan etti. Olayın yaşandığı gece, henüz ne olduğu belli değilken faşist AfD sosyal medya üzerinden başlattığı kampanyayla göçmen gençliğini vandalizmle suçlayarak, olayların sorumlusu olarak gösterdi.
İçişleri bakanlığı ve polis teşkilatının, AfD'nin arkasından giderek olaylardan tek başına göçmen gençleri sorumlu tutma girişimleri, olayda “yerli gençlerin de olmasından dolayı” boşa çıktı. İçişleri bakanı ve polis teşkilatının yarım kalan ırkçı saldırı ve uygulamaları polis sorgulamaları ve mahkeme aşamalarında adım adım devreye sokuldu.
Gençlerin ‘soy kütükleri’ sorgulanmak isteniyor
Eyalet içişleri bakanlığı ve polis, “Tutuklu bulunan göçmen gençlerin suça bulaşma nedenlerinin doğru teşhis edilerek topluma kazandırılması” demagojisine sarılarak, Almanya çapında ‘soy kütüklerinin araştırılacağını’ açıkladı. Yerel basında (Stuttgarter Zeitung) 11 Temmuz Cumartesi günü “Halk muhtemelen yakında 21 Haziran Stuttgart isyanı şüphelilerinin soylarını tanıyacak” başlığı altında yer alan haberde, Stuttgart'ın polis şefi Franz Lutz'un belediye meclisinde yaptığı ırkçı açıklama ve buna karşı yöneltilen eleştiriler aktarıldı.
“Halk muhtemelen yakında 21 Haziran Stuttgart isyanı şüphelilerinin soylarını tanıyacak” diyen polis şefi Franz Lutz, CDU'nun talebi üzerine mevcut soruşturma durumu hakkında Perşembe akşamı belediye meclisinde açıklama yaptı. Polisin, bölge ofislerini kullanarak Alman pasaportu olan şüpheliler için Almanya genelinde aile ağacı araştırması da yapacağını açıkladı.
Bu açıklamaya karşı belediye meclis üyeleri tepki gösterirken, Ulusal Veri Koruma Görevlisi de, bu tür soruşturmalara sosyal veri koruma yasası kapsamında izin verilip verilemeyeceğinin kontrol edilmesi gerektiğini söyledi.
Bazı belediye meclis üyeleri, bunun göç geçmişi olan insanlara yönelik bir saldırı olduğunu söylediler. Yeşiller Belediye Meclisi Üyesi Marcel Roth, "Bu şehrin vatandaşı olarak tanınmak için Stuttgart'ta kaç nesil yaşamak zorundasınız" diye sordu. Polisin göçmenlik geçmişleri için aile kayıtlarına bakmasının son derece sorunlu olduğunu vurgulayan Roth, "Nereden geldiklerine bakılmaksızın herkes yasa önünde eşit olmalı" dedi.
Bağımsız belediye başkan adayı sol görüşlü belediye meclisi üyesi Christoph Ozasek de aile üyeleri için yapılan araştırmaları eleştirdi. “Polis şefi Lutz'un açıklamaları, Stuttgart'ta yaşamın parçası olan değerlerle açık çatışma içinde olan bir dünya görüşünü ortaya koyuyor. Ten rengi ve kökeninden dolayı bir insan genel bir şüpheli haline gelmez, ancak Polisin yasadışı ırksal profil oluşturma uygulaması, en kısa sürede cilt rengi ve kökeninden dolayı insanları genel bir şüpheli haline getirir” diyen Ozasek, “Şüphelilerin soy ağacı üzerine düzenli bir araştırma yaparak, Bay Lutz, polisin ahlaki bütünlüğünü güçlendirmeye çalışan herkesi zayıflatıyor” dedi.
CDU'dan ırkçı uygulamaya destek
Bu konuda Facebook'ta başlayan ateşli tartışmada Stuttgart Junge Union (CDU'nun gençlik örgütü) başkanı Thrasivoulos Malliaras “Bir daha böyle bir olayın olmaması için, daha hedefli bir şekilde çalışmak istiyorsanız, şüphelilerin köken hikayeleri de dahil olmak üzere daha ayrıntılı bilgilere ihtiyacınız var” diye yazdı.
Stuttgart polis teşkilatı sözcüsü Jens Lauer ırkçı uygulamaları, “Kişisel verilerin toplanması, suçun ciddiyetine dayanıyor ve Almanya'nın tamamı bu davaya bakıyor” diyerek gerekçelendiriyor. Onun iddiasına göre, “toplum şu sorulara cevap arıyor”: Faillerin politik eğilimi, cinsiyet, hangi uyruğa ait oldukları ve göç geçmişi olup olmadığı! Polise göre “ebeveynlerinden biri Alman olmayan kişi” göçmendir.
İçinde yuvalanan faşist örgütlenmelerden dolayı polis teşkilatının zan altında bir dönemde yaşanan bu olay, ırkçı zihniyetin polis içinden sanılandan da yaygın/köklü olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Kızıl Bayrak / Stuttgart