2. Emperyalist Paylaşım Savaşı, üzerinden 70 yıldan fazla süre geçmesine karşın, insanlık tarihinin en yıkıcı savaşı olma özelliğini hâlâ koruyor. Asya, Avrupa ve Afrika üzerinde gerçekleşen savaşta 60 milyon civarı insan yaşamını yitirdi. Milyonlarcası göç etmek zorunda kaldı. Milyonlarca insan ise sakat kaldı.
Bu savaşta en büyük kaybı veren, sosyalist Sovyetler Birliği oldu. 26 milyon civarında Sovyetler Birliği yurttaşı bu savaşta yaşamını yitirdi. Sovyetlerin kaybı, savaşta yaşanan toplam ölümlerin, asker ve sivil, neredeyse yarısıydı.
En büyük saldırıya karşı en büyük direniş
Almanya’nın Sovyetler Birliği’ni işgal etmek amacıyla gerçekleştirdiği Barbarossa Harekatı, tarihin en büyük askeri harekatıdır. Alman emperyalizminin Sovyetlere karşı giriştiği işgal sürecinde yaşanan Stalingrad savaşı ise, tarihin en büyük askeri çarpışmalarından birisidir.
Stalingrad savaşını önemli yapan iki şey vardır. Birincisi Stalingrad şehrinin askeri açıdan önemidir. Kent Bakü petrollerini ele geçirmek için ilerlemeye çalışan Alman ordularının bir kanadının güvenceye alınmasını sağlayacaktır.
İkinci olarak, bu kentin alınması Azerbaycan üzerinden gelen müttefik yardımlarının da Sovyetler Birliği’nin içlerine ulaşmasını zorlaştıracaktı. Özetle; Alman emperyalizmi açısından Stalingrad'ın “fethi”, Sovyetler Birliği'ne karşı yürütülen imha savaşında önemli bir adım olarak değerlendirilmekte idi.
Stalingrad’da karşı karşıya gelen iki dünyaydı
Stalingrad zaferinin bir diğer önemli yanı ise bu savaşın politik anlamıdır. Alman orduları Sovyetler Birliği'ni işgal ettiklerinde, amaçlarını açıkça Bolşevizmi ve komünizmi yeryüzünden silmek olarak ilan ettiler. Bu bakımdan Stalingrad'da iki dünyanın çarpışması yaşandı. Bir tarafta kendisini “üstün insan” ilan etmiş, bunun dışında kalan başta Yahudiler olmak üzere, “aşağı” gördüğü herkesi “temizlik öğesi” olarak görmüş, insanlığın ilerici birikimine, işçi sınıfının kazanımlarına savaş açmış, kapitalizm ve onun en çürümüş biçimiyle faşizm vardı. Diğer tarafta ise Sosyalist Ekim Devrimi'nin ülkesi ve onun kazanımları. İki dünyanın çarpışması çok şiddetli oldu. Stalingrad'ın önemiyle orantılı olarak, Sovyetler Birliği cephesinden gösterilen direniş de büyüktü. Direniş faşizmin hesaplarını boşa düşürdü. Harabeye dönen şehirde ev ev, oda oda çarpışmalar yaşandı. Kimi mahallelerdeki binalar, aynı gün içerisinde onlarca kez el değiştirdi.
23 Ağustos 1942’de başlayan Stalingrad çarpışmaları, 2 Şubat 1943’te faşist ordunun yenilgisiyle sonuçlandı. Bu savaştan galip çıkan sosyalizm oldu. 100 binin üzerindeki mevcuduyla Almanların 6. ordusu teslim alındı.
Savaş çok kıyıcı geçmişti. Almanların toplam kaybı 850 bin kişi olurken Sovyetler 1 milyon 100 binin üzerinde bir kayıp verdi. Şehir, atılan binlerce ton bombayla harabeye döndü.
Faşizmi yenen sosyalizm iradesidir
Stalingrad zaferi, Almanya'nın geri dönüşü olmayan bir şekilde batıya doğru geriletilmesinin kesinleşmesini işaretler. Faşizmin kesin olarak yenilmesinin başlangıcıdır. Stalingrad için verilen savaşın bir önemli yanı da budur.
Hitler, Avrupa’daki tüm cephelerde 69 tümen kullanırken, Sovyetler Birliği’ne karşı 279 tümeni seferber etmişti. Bu tablo, Nazilerin faşist ordularıyla esas olarak kime karşı savaştığını ortaya koyuyor. ABD ve Avrupa'nın emperyalist devletleri toplama kamplarına, insanların boğazlanmasına, Hitler ordularının doğuda ve batıda getirdiği yıkıma göz yumarken, Sovyetler Birliği'nin de yok edilmesini bekliyorlardı.
Hitlerin faşist ordularını topraklarından çıkaran Kızıl Ordu, diğer Doğu Avrupa ülkelerini de özgürleştirmeye başlayınca, batılı emperyalistler onun ilerleyişini kesmek üzere, ancak Haziran 1944'te Avrupa'da ikinci cepheyi açtılar. İnsanlığı faşizm belasından kurtarmanın asıl onuru Sovyet halklarının ve Avrupalı komünistlerin oldu. Faşizme karşı savaşın asıl yükünü onlar çektiler. Hitler ordularının Batı Avrupa ülkelerini pek de zorluk çekmeden işgal edebilmesinin, ancak Sovyetler Birliği’nin her karış toprağında karşısında direnişi bulmasının sırrı da budur.
Sovyet halkları kendi özlemlerinin ifadesi olan Ekim Devrimi’nin kazanımlarını koruyorlardı. Ekim Devrimi’ne önderlik etmiş komünist partinin önderliğindeydiler ve en sonunda insanlığı faşizmden kurtarmanın onuru da onların oldu.