Küba Devrimi 57. yılında!

Küba’da devrime giden süreç art arda yenilgilerle doludur. Tüm yenilgiler, imkansızlıklar karşısında ise sarsılmaz bir inanç ve irade gösterilmiştir. Ve zafere ulaşılmıştır.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 01 Ocak 2016
  • 03:01

1 Ocak 1959’da, 26 Temmuz Hareketi gerçekleştirdiği devrimle Batista rejimini devirir. “26 Temmuz Hareketi” adını 26 Temmuz 1953’te yaklaşık yüz kişilik, az cephaneli gerilla grubunun Moncada Kışlası’na gerçekleştirdiği ve başarısızlıkla sonuçlanan eylemden alır. Eylemciler arasında bulunan Fidel Castro ve Raul Castro yenilgi karşısında yılgınlığa kapılmaz ve mücadeleye devam ederler. Daha sonra aralarına Che Guevara da katılır.

1953’te başlayan serüven 1 Ocak 1959’da Küba Devrimi ile sonuçlanır. Böylece devrimden önce 50 yıl boyunca ABD emperyalizminin boyunduruğu altında kalan, ABD’nin arka bahçesi saydığı, kumar, uyuşturucu ve fuhuş merkezi olarak varlığını sürdüren, işçi, emekçi ve köylüler için açlık, işsizlik ve yoksulluğun hüküm sürdüğü Küba’da yeni bir döneme girilir. Yabancı işletmeler kamulaştırılur, toprak reformu gerçekleştirilir. Sağlık ve eğitim alanına özel önem verilir.

Che, 26 Temmuz Hareketi’nin toparlanmasının ardından Kasım 1956’de gerçekleşen ve gene yenilgiyle sonuçlanan Granma çıkarmasından devrime giden süreci şöyle özetlemektedir:

Küba devrimci harekelini daha iyi anlamak için, 1 Ocak'a kadar yaşadığı aşamaları birbirinden ayırdetmek yerinde olur: Granma çıkarması öncesi; Granma çıkarmasından, La Plala ve Arroyo del İnfierno zaferine kadar olan tarihi dönem; bu günlerden başlayarak El Uvero ve İkinci Gerilla Kolu'nun kurulmasına kadar geçen zaman aralığı; bundan sonra Üçüncü ve Dördüncü gerilla kollarının oluşmasıyla ve Sierra Crisial'in işgaliyle İkinci Cephe'nin yaratılma aşaması; başarısızlığa uğrayan Nisan Grevi; büyük saldırıya karşı direniş; Las Villas'a doğru ilerleme ve kentin işgal edilmesi.” (Che Guevara - Küba Devrimi'nin İdeolojisini İncelemek İçin Notlar)

Zaferin anahtarı: Devrimci irade, inanç ve kararlılık

Che’nin de anlatımından anlaşıldığı gibi Küba’da devrime giden süreç art arda yenilgilerle doludur. Tüm yenilgiler, imkansızlıklar karşısında ise sarsılmaz bir inanç ve irade gösterilmiştir. Ve zafere ulaşılmıştır. Peki neydi onları bu kadar güçlü yapan ve zafere götüren? Sözü gene Küba Devrimi’nin komutanlarından Che’ye bırakalım:

Bugün, böylesine küçük iki gerilla kolunun, iletişim ve taşıt araçlarından, modern savaşın en basit silahlarından bile yoksun olarak, iyi eğitimli, süper donanımlı, kendisinden kat kat üstün silahlı birliklere karşı nasıl savaşabildiği şaşırtıcı, inanılmaz, hatta akıl almaz gelebilir. Herşeyden önemlisi bu iki grubun belirleyici nitelikleriydi: Gerilla savaşçısı ne denli rahatsız edici koşullar altında bulunuyorsa, doğal çevreye o denli iyi uyum sağlar, kendini ne denli evinde hissederse rnorali, güvenlik içinde bulunduğu duygusu o denli güçlenir. Aynı zamanda, koşullar ne olursa olsun, gerillacı hayatını ortaya koymaya, gerekirse canını vermeye gelmiştir. Genellikle, birey olarak bir gerillacının ölmesinin ya da sağ kalmasının savaşın sonucu üzerinde büyük bir etkisi yoktur.

Şimdi incelemekte olduğumuz Küba örneğinde, düşman askeri diktatörün aşağılık bir ortağıdır, Wall Street'ten başlayıp kendisine kadar uzanan uzun zincirde, bir öncekinin kalıntısı kırıntıları toplar. Ayrıcalıklarını savunmaya isteklidir, ancak, önem taşıdıkları ölçüde. Ücreti ve çıkarı, bazı acılara ve bir takım tehlikelere değer, ama hayatını vermeye hiç değmez. Eğer bu çıkarları korumak için ölmesi gerekliyse, bunlardan vazgeçmesi, yani gerilla tehlikesi karşısında geri çekilmesi daha akıl kârıdır.

Bu iki görüşten ve bu iki ahlak anlayışından 31 Aralık 1958'de patlak veren bunalımı yaratan farkları çıkarabiliriz.” (Age)

B. Bahar

İLİŞKİLİ HABERLER