Bir süre önce İran, Ermenistan ve Ürdün günlerce süren emekçi halk hareketleri ile sarsılmıştı. Ermenistan ve Ürdün’de kitlelerin en önemli talebi temel tüketim mallarına getirilen yüksek zamların geri çekilmesi ve işbaşındaki hükümetin işbaşından uzaklaştırılmasıydı. Giderek siyasi boyutlar da kazanan hareketin önü alındı.
İran’da ise sular durulmadı. Halk hareketi yeni biçimler alarak ve yeni kentlere sıçrayarak devam ediyor. Irak, Haiti, Arjantin, İsrail ve Romanya da suların durulmadığı diğer yerler.
İsrail’de, yakın zaman önce binlerce kişi yolsuzluğa karşı ülke çapında gösteriler gerçekleştirdi. “Utanç yürüyüşü” adı verilen bu gösterilere sadece Tel Aviv’de on bin kişi katıldı. Gösterilerin baş hedefi ise Başbakan Netanyahu idi.
Romanya’da da emekçi kitleler önce 2017’de yolsuzluğa ve görevi kötüye kullanmaya karşı sokaklara çıktılar. Hareket ancak ve geçici olarak olayların sorumlusu olarak hedef tahtasına çakılan Adalet Bakanı’nın istifa ettirilmesi ile dizginlenebildi. Fakat, Romanya bu yılın içinde de çeşitli vesilelerle işçilerin grev ve gösterilerine sahne olmaya başladı. Ülkede toplum nezdindeki huzursuzluk devam etmektedir.
Irak’ın güneyinde başlayıp kısa sürede başkent Bağdat’a sıçrayan halk hareketi, işbaşındaki hükümetin hareketi Sünni-Şii ayrımı üzerinden içten bölme amaçlı hilelerine ve kolluk güçlerinin acımasız saldırılarına rağmen dizginlenemiyor. Tam tersine yayılmaya devam ediyor.
IMF kıskacındaki ülkeler: Haiti ve Arjantin
Arjantin ve Haiti, iktisadi krize ve IMF’in can yakan saldırı programlarına karşı halk hareketlerinin sahne aldığı iki ülkedir.
Dünyanın en yoksul ülkesi olarak gösterilen Haiti’de emekçiler öncelikle benzin fiyatlarına yapılan %50 zamma karşı protestolar ile sesini duyurdu. Protesto eylemleri değişik biçimler alırken, iş başındaki hükümet eylemlere sertlikle yanıt verdi. Onlarca insan bu sert saldırılarda yaşamını yitirdi. Ancak yoksul emekçiler için bıçak kemiğe dayanmıştı ve eylemler saldırılara rağmen devam etti. Emekçiler yolları trafiğe kapattı. Çöp kutuları ateşe verildi. Her tarafta barikatlar kuruldu. En önemli uçak seferleri iptal edildi. Başkent Port-au-Prince adeta felç oldu. O kadar ki, ABD elçiliği acil koruma talep etti. Muhalefet zamların derhal geri alınmasını, aksi taktirde, hükümeti devirecekleri tehdidinde bulundu. Haiti’deki huzursuzluk da, hareketlilik de sürüyor.
Arjantin yakın zamanda bir kaç hafta süren bir finansal hareketlenmeye sahne oldu. Sadece iki hafta zarfında dolar yüzde 12 civarında artış gösterdi. Arjantin Merkez Bankası faiz oranlarını yıl içinde yüzde 27’den yüzde 40’a yükseltti. Bu arada yüzde 25 seviyesinde olan enflasyondaki tırmanış durdurulamadı. Bağlı olarak reel ücretlerdeki gerileme devam etti.
Arjantinli işçi ve emekçiler, IMF kıskacındaki diğer ülkelerdeki emekçilerden farklı olarak, direngen tutumla öne çıkmaktadır. Örneğin Arjantin 2001 yılındaki finansal çöküş yaşadığında işçi ve emekçiler anında çok güçlü ve kararlı biçimde sokaklara dökülmüştü. Öyle ki, dönemin başbakanı sarayını ancak helikopterle terk edebilmişti. IMF’e büyük öfke yüklü Arjantinli emekçiler protestoları ile 3 başbakanı daha göçerttiler. İşçi ve emekçiler bugün de IMF’e öfkeli ve IMF’in dayatmalarına sert protestolarla karşılık veriyorlar.
Şimdi zaman borç ödeme zamanıdır
Günümüzde emekçi halk hareketlerine sahne olan ülkelerin tümü de, şüphesiz ki farklı düzeylerde olmak üzere, uzun süredir çok yönlü bir krizle boğuşmaktadırlar. Bu ülkelerin ortak özelliği, tümünün de emperyalizme bağımlı ülkeler olmasıdır. Dış kaynak-borçlanma bu ülkelerin ekonomik yaşamının olmazsa olmazıdır. Yani, ekonomileri bir borç ekonomisidir. Ya dosdoğru IMF’ten ya da başka yollardan aldıkları ile borçlu ülkelerdir.
Borç almak, borçlu olmak ve ekonomik yaşamı borçlarla sürdürmek ilk anda sorun oluşturmuyordu. Her şeyden önce sıcak para akışı vardı. Döviz sıkıntısı yoktu. Dolar da bugünkü gibi yükselmemişti ve borsalar sakindi. Şimdi ise dolar hayli yükselmiş durumda. Borsalar çok hareketli. Ulusal paralar değer olarak yerlerde sürünüyor. Borçlar fazlasıyla katlanmış bulunuyor. Ve ekonomi yüksek ateşle adeta yanıyor. Kısacası, bu ülkeler için zaman, borç ödeme zamanıdır.
Sömürü katmerli hale gelmiş, işsizlik her yerde tavan yapmış, yoksulluk ürkütücü boyutlarda, hayat pahalılığı almış yürümüş, enflasyon çift haneli oranlarda seyretmeye başlamış ve sürekli yükseliyor; ücretler ise sürekli düşüş içinde. Bu durum emperyalistlerin, IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Merkez Bankası'nın umurunda değil. Adı geçen ülkelerin işçi ve emekçilerinin her türlü hak ve özgürlükten yoksun olmaları hiç değil. Birer aile şirketi haline gelen söz konusu ülkelerdeki devlet aygıtları ve boğazına kadar yolsuzluğa, rüşvete batmış iş başındaki hükümetler de onların umurunda değil.
Gün fatura ödeme günüdür ve fatura bir kez daha her yerde işçi ve emekçilere kesilmek istenmektedir. Fakat gelinen yerde işçi ve emekçiler için bıçak kemiğe dayanmıştır. Deyim uygunsa, kaybedecekleri bir şey kalmamıştır. Tek seçenekleri, kendilerine dayatılanlara isyan etmek ve sokağa çıkmaktır. Onlar da bunu yapmaktadır.
Halk hareketlerinin ortak özellikleri ve geleceği
Sahnedeki halk hareketleri konusunda çeşitli spekülasyonlar yapılmaktadır. En uç örnek olarak da İran’daki halk hareketi verilmektedir. Bu çerçevede, İran’daki hareketin arkasında ABD’nin olduğu, eylemleri ABD’nin yönettiği iddia edilmektedir.
En başta ABD olmak üzere, emperyalistlerin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gericiliğinin İran’daki hareketi türlü yollara başvurarak manipüle etmeye çalıştığı, iç karışıklıklardan yararlanmak istediği ve bu amaçla hareketi gerçek rotasından saptırmaya çalıştığı bir sır değil. Ancak, tüm bu çabalar hareket hakkında kuşku yayma amaçlı çabalardır. Mevcut hareket bir halk hareketidir.
Bu hareketin daha önceki yıllarda gerçekleştirilen hareket gibi bir orta sınıf hareketi olduğu da doğru değildir. Tam tersine bugün İran'da cereyan eden eylemler, hareket noktaları, öne çıkan talepleri, özlemleri, kısa sürede yöneldiği hedefleri ve kapsadığı toplumsal kesimleri ile bir alt sınıf hareketini ifade etmektedir. Bu aynı şey, diğer ülkelerdeki hareketler için de geçerlidir. Onların da karakteristik niteliğidir.
Adı geçen ülkelerdeki halk hareketlerinin dikkate değer bir diğer özelliği de, çok kısa sürede boğazına kadar yolsuzluk ve rüşvete bulaşmış, bu suçu işlediği kanıtlı bürokratları kayıran, bu kişiler için af çıkartmaya çalışan ve nihayet IMF’in her dayatmasını kölece bir boyun eğişle itirazsız kabul edip onaylayan iş başındaki sabıkalı hükümetlere ve parlamentoya yönelmesidir. Yani siyasi boyutlar da kazanmasıdır.
Ermenistan, Ürdün, Haiti ve Arjantin’de olduğu gibi, emekçilerin oldukça kararlı oldukları da somut bir veridir. İşbaşındaki hükümetler devrilene ya da sorumlu bakanlara işten el çektirilene kadar eylemler sürmektedir. Bu sonuç alındıkça, emekçilerin mücadele azmi daha da bilenmekte, özgüvenleri artmaktadır.
Bu hareketler salt iktisadi ve kimi sosyal sorunlarla sınırlı olmayıp, İran’da tesettüre karşı kadınların sokağa çıkması, Kürdistan ve Azerbaycan’a doğru genişleyerek, özgürlükler sorunu ile birleşme eğilimi içine girmesi gibi etkiler de göstermektedir.
Bu hareketlerdeki süreklilik ve radikalleşme de önemli bir özelliktir.
Sözü edilen ülkelerde yaşanan halk hareketleri, aynı nedenlere dayalı olması, benzer taleplere sahip olması ve benzer hedeflere yönelikliği ile birbirine esin kaynağı olmakta, birbirini tetiklemektedirler.