Her sene tekrarlanan ve çocuk bayramı olarak kutlanan Sinterklaas ve Zwarte Pieten’in (Sint Nicolas ve yanındaki siyahi yardımcılar) Hollanda’ya sembolik girişleri olaylı geçti.
Hikayeye göre Sint Nicolas Antalya’da yaşamış, daha sonraları her sene
İspanya üzerinden Hollanda’ya uğrayan hayırsever bir papazmış.
Yanında yardımcıları siyahi kölelerle gelirken beraberinde hediye getirip çocuklara dağıtmaktadır.
Bu sene de Sinterklaas kutlamalarının bu tarzda yapılmasını (siyah yüzlü Piet’lerin varlığı ırkçılığı çağrıştırmaktadır) protesto eden gruplar, ırkçıların saldırılarına maruz kaldı. Bazı yerlerde polis de ırkçılara destek verdi.
Anti-ırkçı protestolara toplumun ‘beyaz’ kesimi, kilise, hükümet, özellikle sağcı/ırkçı partilerden de yoğun tepki ve baskı geldi. Adeta “vatan savunması” seklinde bir blok oluşturuldu. Bunu fırsat bilen ırkçı-faşist parti ve gruplar, ‘arka bahçeleri’ olan futbol fanatikleriyle birleşerek fiziki saldırılar gerçekleştirdiler.
“Popülizm adı altında neo-nazilere saygınlık kazandırma” (K. Boratav) çabası, Hollanda burjuva devletinin politikasında da kendini gösterdi. Toplum bir şekilde suni bölünmeye götürülmek isteniyor.
Resmi verilere göre 500 bin çocuğun kötü şartlarda yetiştiği bir dönemde her çocuk bu “bayramdan’ nasibini alamıyor. Gelişmiş bir kapitalist ülke için bu büyük bir sayı.
İlerici, devrimci güçlere düşen görev halkın kutladığı bayramları yok saymak değil, ırkçı özellik taşıyan yanları eleştirip bu konuda halkı bilinçlendirmek olmalıdır. Aksi bir tutum toplumu ırkçı-faşist grupların yanına itmek olur.
Yeni emeklilik sözleşmesi görüşmeleri
10 Kasım’da sosyal adaletsizlik ve gelir dağılımındaki eşitsizliğe karşı sendikaların eylemleri oldu. 1982’den beri çalışanların ücretlerindeki artış %3’ü geçmemiştir. Emeklilik maaşı yükselmiyor hatta düşmektedir.
Bir haftadan beri devam eden ‘hükümet, kapitalistler, sendikalar’ arasındaki yeni emeklilik yasası (mezarda emeklilik de diyebilirsiniz) görüşmeleri tıkanmış durumda.
Hükümet 2021’de yapılacak seçimlerden dolayı, kapitalistlerin taleplerinin arkasında olmasına rağmen sadece geçici vaatlerde bulunarak kendi sorumluluğundan kaçıyor. Seçimler geçene kadar sendikalarla kapitalistleri baş başa bırakmak istiyor.
- Hükümet ve patron talepleri; emeklilik fonunun patron ve sendikalar tarafından bir şirket gibi yönetilmesi. Emeklilik kasasının piyasaya göre finans sistemine bağlanması. Piyasa yükseldiğinde yüksek ödeme, indiğinde düşük ödeme yapılması… Sendika bürokrasisi tabandan gelen tepki üzerine (hızlı üye kaybı yaşanmaktadır) bu sorumluluğu almakta isteksizdir.
Bu uygulama, emekçilerin emeklilik kasasını sermayeye peşkeş çekmek ve büyük riskler taşıyan alana yatırım yapmak anlamına geliyor. Oysa daha az riskli kamu alanlarında, sağlık eğitim vb. alanlarda değerlendirilebilir.
- Hükümet ve kapitalist patronlar; çalışan nüfusun yaşlanmasından dolayı doğan dengesizliğin ileriki dönemde emeklilik kasasını yüksek ödeme getireceği ve genç kuşaklar tarafından karşılanmasının yeterli olmayacağı iddiasıyla her birimin emeklilik tasarrufu yapmasını istiyor. Ayrıca yaşam süresinin uzunluğuna göre emeklilik yaşının da yükseltilmesini istiyor.
Halbuki şuan emeklilik kasasında 10 kuşağa yetecek miktarda para birikmiştir. Hükümet emeklilik yaşını 2020’de 67’ye çıkaracakken 2 yıllık bir uzatma suresi vererek işçileri kandırmaya çalışıyor.
- Kapitalistler ve hükümet; serbest çalışanların kendi emeklilik maaşlarını kendilerinin tasarruf etmelerini istiyor.
Burada amaç, patronların çalışanlarını serbest çalışmaya zorlayarak emeklilik payı ödemekten kurtulmaktır. (Halen kolektif emeklilik kasası mevcuttur)
Sermaye devleti işçilerin, emekçilerin ve toplumun alt kesimlerinin kazandığı bütün hakları ortadan kaldıracak yoğun bir sosyal ve ekonomik saldırı hazırlığındadır. Sendika bürokrasisi daha iki hafta önce yaptığı eylemde işçileri eyleme yoğun bir katılım çabasını göstermeyerek, şimdiden niyetini ortaya koymuştur.