Küba Devrimi'nin mimarı Fidel Castro 90 yaşında hayata veda etti. Hayatını emperyalizme karşı mücadele ve ezilenlerin kurtuluşu için adayan Fidel Castro emperyalist kara propagandaya rağmen dünya halklarının gönlünde taht kurmuştu.
Fidel neler yapmıştı?
Küba 1959 Devrimi öncesinde gayri-resmi bir Amerikan sömürgesiydi. Küba için Amerika’nın kumar merkezi, hatta “genelevi” denirdi. Al Capone gibi mafya liderleri diktatör Batista’yı maaşa bağlamıştı. Devrim bu çürük düzeni hedef aldı. Bu yüzden Küba Devrimi, Amerikan devleti, CIA ve Amerikan mafyası işbirliğiyle defalarca saldırıya uğradı. Castro’ya sayısız suikast düzenlendi. Küba’dan kaçanlar ABD’nin desteğiyle adayı işgal etmeye çalıştılar.
Her şeye rağmen bu bitmek bilmeyen saldırılar ve ambargo nedeniyle yaşanan yokluklar içinde Castro ve arkadaşları yollarından şaşmadı, asla pes etmediler. Çok zor koşullar altında mücadelelerini sürdürdüler. Öyle ki, bunca yokluklar içinde hala pek çok açıdan örnek gösterilen bir ülke yarattılar.
Fidel ve arkadaşları 26 Temmuz 1953’te ilk büyük eylemlerini gerçekleştirdiler. Ama Moncado Kışlası baskını felaketle sonuçlandı. Çoğu öldü, yakalandı ya da idam edildi. Ancak askeri olarak büyük bir yenilgiyle sonuçlansa da Moncada baskını Havana’da çok büyük bir siyasi hava yarattı.
Batista, tutsak aldığı Fidel’i öldürmeye çalışsa da başarılı olamadı. Fidel’in yargılanması ise büyük bir olay oldu. Fidel duruşmada elini masaya vurarak, “Beni mahkum edin, önemli değil. Tarih beni aklayacaktır” diyordu. Fidel savunmasında aynı zamanda hedeflerini şöyle açıklıyordu:
“Toprak yoksul köylülere dağıtılacak, fabrikalarda karın yüzde otuzu işçilere verilecek, haksız kazanç ürünü zenginliklere el konulacak…”
Fidel yargılama sonunda 15 yıl ceza aldı, ancak 21 ay sonra çıkan genel af nedeniyle serbest bırakıldı.
Hapisten çıktıktan sonra Meksika’ya gitti ve orada Batista rejimine karşı yeni bir hareket planladı. Bir yıl sonra yeni bir gerilla gücünün çekirdeği oluşmuştu. Genç bir Arjantinli doktor olan Ernesto Che Guevara da artık ona katılmıştı.
Daha sonra hep birlikte toplam 82 kişi Granma adlı tekneyle Küba’ya doğru yola çıktılar. Küba’ya yaptıkları bu çıkarma ile birlikte Santiago kentinde yeni bir ayaklanma olmasını bekliyorlardı.
Tekne karaya varmadan önce gerillalardan biri denize düştü. Onu aramaya başladılar. Bu umutsuz arayış sırasında Fidel’in tavrı çok netti: Onu bulana kadar hiçbir yere gitmeyeceğiz dedi. Böylelikle gerillaların Fidel’e olan bağlılığı çok güçlendi, artık herkes onun kimseyi arkada bırakmayacağını biliyordu.
Ancak Granma çıkarması da başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü Batista’nın askerleri isyanı bastırdı. Fidel ve arkadaşları karaya çıktıktan sonra araziye dağıldılar. Bu sırada karaya çıkan 82 kişiden yalnızca 12’si Sierra Maestra’da bir araya gelmeyi başardı.
Burada kısa sürede çalışmaları sayesinde çevredeki köylüleri yanlarına aldılar, kentlerde de muhalif güçlerle bağlarını geliştirdiler. Ancak Batista rejimi de baskısını arttırıyordu. Bu yıllarda yaklaşık 20 bin kişinin rejim tarafından katledildiği tahmin ediliyor.
Ancak mücadele yine de büyüyordu. Nihayet Ocak 1959’da küçük ve inançlı bir grup devrimci tarafından başlatılan ve kararlılıkla sürdürülen mücadele zafere ulaştı.
Diktatör Batista 1 Ocak günü ülkeden kaçtı. Fidel ve arkadaşları Havana’ya girdiler. Büyük bir halk desteğiyle karşılandılar.
Emperyalizme karşı devrimi kararlılıkla savundular!
Devrimin ilk yılında Fidel ve arkadaşları Küba’nın bağımsızlığını sağlamak için adımlar attılar. Batista rejimi zamanında tarım arazilerinin neredeyse yüzde 70’i yabancıların elindeydi. Şeker sanayisi ABD’nin elindeydi. Yeni yapılan tarım reformu ABD’nin çıkarlarına ters düşüyordu. ABD’nin elindeki petrol rafinerileriyle ilgili anlaşmazlık üzerine Küba yönetimi şirketleri kamulaştırdı. ABD ise Küba’nın şeker kotasını kıstı. Küba ise buna ABD’nin tüm mülklerini kamulaştırarak yanıt verdi. ABD ise bunun üzerine Küba’ya yönelik ambargoya başladı.
Fidel ve arkadaşları bundan sonra en büyük işlerinden biri olarak eğitimi ve sağlığı parasız yaptılar. Büyük bir okuma-yazma seferberliği başladı. Tıp eğitimi yaygınlaştırıldı.
Tüm bunlar ABD’nin baskısını arttırdı. Böylelikle 1961 yılında CIA tarafından organize edilen Domuzlar Körfezi harekatı gerçekleşti. Ancak Küba halkı ABD’ye karşı devrimi başarıyla savundu. 3 gün süren çatışmaların ardından ABD yenildi. Fakat ABD’nin saldırıları sona ermedi, sayısız suikast, baskı ve ambargoya rağmen Küba halkı direnmeye devam etti. Kazanımlarına sahip çıktı.
Öyle ki, Küba onca yokluğun içinde vatandaşlarına sağlık ve eğitimi parasız vermeye devam etti. Dünyanın en iyi ve gelişmiş sağlık sistemini kurdu. Bunun için dünyanın pek çok bölgesinden insanlar hastalıklarına çözüm bulmak için Küba’ya akıyor. Küba’da gıda, eğitim, sağlık, ev, gaz, telefon bedava.
Bu küçük adanın dik ve onurlu halkı hâlâ emperyalizme karşı direnmeye devam ediyor.
Fidel yok artık ama onun hayatını adadığı idealleri ve onurlu mücadelesi bugün dünyanın her yanında milyonlarca insanın kalbinde yaşamaya devam ediyor.
Fidel emperyalizme ve kapitalizme karşı umudun sembolüdür!
Fidel hangi zor koşullarda olunursa olunsun azmin ve kararlılığın sembolüdür!
Fidel insanlık için hayatını ortaya koymanın, sosyalizm davasına inancın sembolüdür!
Anısı ve mücadelesini yaşatacağız!
Bursa’dan MİB’li bir işçi