Cihatçı çetelerin işgal ettiği bölgeleri tek tek geri alan Beşşar Esad yönetimi, “son cephe” sayılan İdlib kentinde de denetimi ele almaya hazırlanıyor. Suriye’ye karşı savaşta kullanılan en azgın cihatçıların toplandığı kentte gerilim had safhada... Çeteler dahil olmak üzere, sona gelindiğini herkes biliyor. Bundan dolayı taraflar “en az zararla” işten sıyrılmanın yollarını arıyorlar.
Kenti işgal eden çetelerle yıllardan beri girift ilişkiler içinde bulunmasından dolayı okkanın altına giren AKP iktidarı, ülkenin başına kirli bir bela sarmış bulunuyor. Zira ağır silahlarını bırakmaya ikna ettiği/edeceği cihatçıları Türkiye’ye taşıdığı söyleniyor.
Cihatçıların Türkiye’ye taşınmaya başladığına dair güçlü iddialar var. Bunun arkasının geleceği de kesindir. Bazı çeteler anlaşmaya karşı olduklarını ilan etseler de, belirlenen son tarih olan 15 Ekim yaklaşınca bunların da bir kısmı anlaşmayı kabul edecek. Her şeye rağmen savaşta ısrar eden çeteler olsa da çoğunluğun anlaşma yolunu seçeceğine dair kanı ağır basıyor.
***
İdlib’i işgal eden çetelerin Türkiye üzerinden oralara taşındığını herkes biliyor. BM Genel Kurulu’na katılmak için gittiği New York’ta Lübnan’dan yayın yapan al Mayadeen kanalına mülakat veren Suriye Dışişleri Bakanı Velid el Muallim, Türkiye’nin İdlib’teki cihatçıların ismini ve nerede bulunduğunu tek tek bildiğini ve çetelerin MİT’e tabi olduğunu öne sürdü. Buna dayanarak Türkiye’nin Rusya ile yaptığı anlaşmayı uygulama gücüne sahip olduğunu belirten el Muallim, kentin her koşulda cihatçılardan temizleneceğini de söyledi.
Suriye yönetimini yıkmak için cihatçıları yedi yıl boyunca destekleyen/kullanan AKP iktidarı, onlarla baş başa kalma noktasına varmış görünüyor. Kucağında bulduğu bu tetikçi ordusunu ülkenin üzerine fırlatan T. Erdoğan’la müritleri, ülkede yaşayan halkların can güvenliğini riske atıyorlar.
İdlib’te çatışmayı önlemekle övünen AKP şefleri, ülkeye taşıdıkları cihatçıların oluşturduğu tehditten ise söz etmiyorlar. Rusya, İran, Suriye’nin her biri Türk devletinin üstlendiği sorumluluğu yerine getirmesini istiyorlar. Konuya dair açıklamalardan yansıyanlara bakıldığında, AKP iktidarının üstlendiği sorumluluğu yerine getirmek için ciddi bir çaba harcadığı anlaşılıyor. Zira hedeflenen sonucun alınmaması durumunda 15 Ekim’de Suriye ile müttefikleri tarafından savaş fiilen başlatılacak.
Rusya nezdinde altına girdiği taahhütlerle ayak direyen cihatçılar arasında sıkışan Türk sermaye devleti, savaşmakta ısrar eden çetelerle doğrudan çatışmaya girmek zorunda kalabilir.
Görünen o ki, cihatçı çeteler AKP iktidarının elinde iki ucu keskin bir kılıç haline gelmiştir. Anlaşmayı kabul edip Türkiye’ye taşınanların ileride yaratacağı belalar belli değilken, anlaşmayı reddedenlerle ise Türk ordusu çatışmak zorunda kalabilir.
***
Rusya’nın basıncıyla Halep, Doğu Guta, şimdi ise idlib’in cihatçılardan arındırılmasına katkı yapmak zorunda kalan AKP iktidarı, yayılmacı heveslerini boşa düşüren hamleler yapmış oldu. İdlib’in temizlenmesi ise, sıranın Efrîn’e gelmesini kaçınılmaz kılacaktır. Yukarıda andığımız mülakatta el Muallim de bunu açık bir şekilde dile getiriyor.
Suriye Arap Ordusu’nun İdlib’ten sonra diğer bölgeleri kurtarmak için harekete geçeceğini belirten el Muallim, askerlerini çektiği zaman Türkiye ile ilişkileri düzeltmenin bir zorunluluk haline geleceğini de söyledi.
Emperyalist ve siyonist güçlere taşeronluk ve yayılmacı emellere dayandırılan AKP’nin Suriye politikası, iflasın son aşamasındadır. İflas eden kendi politikası olduğu halde faturayı Türkiye halklarına ödeten bu iktidar, yayılmacı heveslerden de vazgeçmiş değildir. Her şeye rağmen Suriye politikası AKP iktidarının çapsızlığını, körlüğünü, acımasızlığını tüm yönleriyle gözler önüne sermiştir.