Brezilya’da halk hareketinden yansıyanlar…

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 27 Haziran 2013
  • 01:16

Brezilya, 1985 yılında askeri cuntanın yıkılmasından sonra yaşanan en kitlesel protesto gösterilerine  sahne oldu. Ülkede kendiliğinden patlak veren gösteriler, kısa zamanda büyük bir halk hareketine dönüştü. Çoğunluğu gençlerden oluşan yüzbinler, milyonlar sokakların nabzını tutarak 100’ün üzerindeki kentte sokakları ve meydanları günlerce terk etmediler. Direnen kitleler, Türkiye’den, Gezi Parkı Direnişi’nden güç ve moral aldılar.

Brezilya'da eylemler 2 Haziran’da Sao Paulo’da otobüs, tren ve metro ücretlerinin 1,5 dolardan 1,6 dolara çıkartılmasına karşı başladı. Zammın yapılmasından önce öğrenciler ulaşımın parasız olması için eylemdeydi. Zamların gündeme gelmesi ile eylemler büyüdü.

Eylemlerin 4′üncü gününde protesto gösterisi yapan kitleye polis plastik mermi ve biber gazı kullanarak vahşice saldırdı. Çıkan çatışmada yüzün üzerinde kişi yaralandı, 200'ün üzerinde eylemci ise gözaltına alındı. Bu saldırı yüzbinlerce kişinin sokağa çıkması ve tüm kentlere yayılmasını da beraberinde getirdi. “Aşk bitti, şimdi savaşma zamanı...burası Türkiye” diyen kitleler; Sao Paulo, Rio de Janeiro, Brasillia, Fortaleza ve Salvador başta olmak üzere 11 kentte sokaklara çıktı. Kitlelerin talepleri artık ulaşım zammını aşmış, hükümete, onun politikalarına yönelmişti. 2014’te yapılacak FIFA Dünya Kupası’na ayrılan 13 milyar dolarlık bütçenin eğitim ve sağlığa harcanması talepleri yükseldi. 200 bin kişinin katıldığı gösterilerde ‘Yoksulluğa ve yolsuzluğa son!’, ‘FIFA seviyesinde hastane ve okul istiyoruz!’ gibi pankartlar taşındı, hükümet ve sistem karşıtı şiarlar haykırıldı.

Eylemler hız kesmeden sürdü. 18 Haziran günü eylemciler meclis binasının çatısına çıktı, meclis binasının çevresinde insan zinciri oluşturdu. Rio de Janeiro’da yerel meclis binasının kapısı ateşe verildi. Birçok yerde polis ile çatışıldı.

Polise yönelik tepkiler nedeniyle eylemlerin şiddetinin artması, polisi “orantısız güç” kullanma konusunda dikkatli olmaya itti.

Sokağın gücünden, hareketin radikalleşerek büyümesinden korkan sistemin bekçileri ise kitlelerin öfkesini yatıştırmaya çalıştı. Devlet Başkanı Dilma Rousseff, ‘Sokağın sesine kulak vermek gerek, gençlerin mesajını önemsiyorum’ açıklaması ile gerilimi yumuşatmaya çalışırken, Sao Paulo Valisi Geraldo Alckmin, ‘Ucuz ama kaliteli bir toplu taşıma hizmeti sunmak için ellerinden geleni yapacaklarını’ ifade etti. Ardından iki büyük kentte , Rio de Janeiro ve Sao Paulo'da toplu taşıma ücretlerine yapılan zamlar iptal edildi.

Yerel yönetimlerin zam kararından geri dönmesi kitlelerin öfkesini dindirmeye yetmedi. Sokakları boşaltmayan eylemciler protestolarını sürdürdü. Başta Rio olmak üzere 80 kente yayılan protesto gösterileri 1 milyondan fazla kişiyi sokağa döktü. Gösterilerin sonrasında Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff, gösterici temsilcileriyle görüşeceğini ve kamu hizmetlerinin daha iyi hale getirileceğinin sözünü verdi. Hükümeti böyle davranmaya zorlayan gösterilerin Papa’nın  Temmuz ayında Brezilya'yı ziyareti esnasında da sürmesinden duyulan endişe.

”Saraylara savaş kulübelere barış!"

Toplu taşımacılık zammının bir halk isyanına dönüşmesinin altında yatan nedenler, kapitalist-emperyalist sistemin içinde bulunduğu derin çelişkilerde yatmaktadır. 

Son yıllarda Brezilya'nın, tıpkı Türkiye gibi, ekonomik kalkınmasından ve başarılarından söz ediliyordu. Brezilya'da halen 50 milyarder ve 150 binin üzerinde milyoner bulunuyor. Ama bu ülke dünya ölçeğinde toplumsal eşitsizliğin en fazla olduğu ülkelerden biri olmayı da sürdürüyor.

2012’de yüzde 0,9 olan büyüme oranı bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,6’ya düştü. Bununla yaklaşmakta olan ekonomik krizin ilk sinyalleri gelmeye başladı. Sanayi üretimi yüzde 0,3 oranında azaldı, ki, bu önümüzdeki süreçte yeni işsizler ordusu anlamına geliyor. Enflasyon ise resmi rakamlara göre yüzde 6,5’e yükseldi.

Kitleler giderek daha fazla yoksullaşıyor ve alım gücü düşüyor. Sağlık hizmetleri çok pahalı, devlet hastaneleri ve okullar yetersiz. Asgari gelir 244 Euro, ortalama maaş ise 454 Euro. Aşırı fiyatlar, ağır vergiler işçi ve emekçi kitlelerin belini büküyor.

Üniversite mezunlarının sayısı son on yıl içinde iki kat artarken, öğrencilerin çoğunluğu eğitim düzeylerine uygun ya da insanca yaşamaya yetecek kadar ücret alabilecekleri iş bulamıyorlar. Bu yüzden gösterilerde gençliğin önemli bir katılımı gözleniyor.

Son yıllarda Brezilya'da ücret kesintileri ve çalışma koşullarının düzeltilmesinin yanında eğitim ve sağlık sektöründe sürdürülen kısıtlamalara karşı grevler gündeme gelmişti. Ama hükümet ve sendika bürokrasisi grevlerin, protestoların önünü kesmeyi bir ölçüde başardı. Hükümet her yerde ekonomiyi desteklemek için işçilerden ve gençlerden daha fazla fedakarlık talep etmişti. Tüm bunlar Brezilya'da işçi ve emekçi kitlelerin, gençliğin öfkesini alttan alta besledi.

Toplu taşıma araçlarına yapılan zam uyanış için sadece bir kıvılcım oldu ve bu kıvılcım kısa sürede, gelir dağılımında büyük uçurumların yaşandığı bu ülkede, hükümete hesap sorulan geniş çaplı gösterilere dönüştü ve tüm ülke adeta bir yangın yerine dönüştü.

***

Gelinen yerde protesto gösterilerinin geçici olarak bir durağanlığa girdiği görülüyor. Gençlik, işçi sınıfı ve yoksul emekçi kitleler günlerce süren mücadeleleri sonucu eylemin başlıca talebi olan ulaşım zammının geri alınmasını, eğitim ve sağlık alanındaki fahiş fiyatların düşürülmesini sağladılar. Ama sol ve ilerici partilerin alanları sağ ve gerici partilere terketmesi üzerine birçok mevzisini kaybetti. Bu, eylemlerin en büyük eksikliği oldu.

Eylemler sürerken, özellikle sağ ve gerici partiler şoven politikaları eşliğinde bayrak ve ulusal marş  tartışmalarını gündeme getirdiler. Gösterilerde kendi dövizler ve bayraklarıyla eylemlere katılan sol ve ilerici partilerin taraftarlarına sopalar ve bıçaklarla saldırdılar. Bunu sol ve ilerici kesimlerin eylemlere bayraksız katılması izledi. Sağ ve gerici partilerin geliştirdikleri şoven söylemlere karşı koyabilmek için gençlik kitleleri, sol örgütler ve ilerici kitleler bayrak taşınan yürüyüşlere katılmama yolunu seçtiler. Böylece sokaklar sağ grup ve partilere terkedildi. Bu da birçok mevzinin kaybedilmesine neden oldu.

Tüm bu eksikliklere rağmen kendiliğinden başlayan ve gelişen direniş hareketi en geniş, deneyimsiz ve ilk kez eylemlere katılan gençliği kucakladı, gençliğin enerjisini  açığı çıkardı. Ve işçi sınıfı, yoksul emekçi kitleler ve gençlik, kazanmanın biricik yolunun mücadeleden geçtiğini bizzat mücadelenin içinde öğrendi.

Bu kazanımları daha ileriye taşımak için gerçek bir sınıf partisine ihtiyaç var ve devrimci önderlik boşluğu, Brezilya işçi sınıfının önünde duran yakıcı bir sorun olmaya devam ediyor.