Büyük bir müjde vermişti 2016’nın Aralık ayında.
“PKK, Nisan’da yok olacak” demişti.
“Nisan’dan sonra başlarına geleceklerin ne olacağını tahmin edemeyecekleri kadar büyük bir yok oluşla karşı karşıya kalacaklar.”
Yani “PKK’nin bitiş tarihi” olarak 2017’nin Nisan’ını işaret ediyordu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.
2017’nin Nisan’ı geçti, 2018’in de Nisan’ı geçti. Gelip dayandık 2019’un Nisan’ına.
Şimdi de yeni müjdeler peşinde:
“Dağlarda 700 terörist kaldı”.
Gerçi AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bakanı Soylu’yu sık sık yalanlıyor.
Daha dünkü mitinginde “Millet oyu CHP’ye verecek, İYİ Parti’ye verecek ama buralarda PKK’nin borusu ötecek” diyordu Erdoğan.
Yani kendi bakanı Soylu’nun 2017 Nisan’ında bitirmeye karar verdiği, 2019 Şubat’ında “700 tane kaldı” dediği PKK, Erdoğan’a göre CHP’ye ve İYİ Parti’ye oy verilen yerlerde “boru öttürecek” kadar duruma hâkim.
Hatta Bakan Soylu’yu yalanlamakta bir adım daha atıyor Erdoğan, CHP adaylarını Kandil’in belirlediğini bile iddia ediyor:
“Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu parti olmakla övünen CHP’de, delegelerden, bu partiye gönül veren üyelerden ziyade, Kandil’deki terör baronlarının sözü geçiyor.”
Erdoğan bazen öyle şeyler söylüyor ki, sanki “Nisan’da PKK’yi bitirme kararlılığında” olan Bakan Soylu’ya inat olsun diye konuşuyor:
“HDP eşittir PKK.”
Yani Bakan Soylu’nun “bitireceği”ni ilan ettiği PKK’yi bir de Meclis’e sokuyor.
Bakan Soylu verdiği tarihte PKK’yi bitiremedi ama şimdi daha büyük bir hamleye hazırlanıyor; ABD’li generalleri bitirecek. Aynen şöyle diyordu önceki gün:
“Önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklayacağız, Amerika’nın PKK ile, Amerikalı generallerin PKK/PYD ile hangi ilişkileri kurduğunu, onları nasıl gönüllendirmeye çalıştığını, onlara nasıl hediyeler verdiğini, onları nasıl takviye ettiğini…”
Bekliyoruz, Türkiye’nin çok güvenilir İçişleri Bakanı açıkladı bir kez, yakında patlayacak bomba.
Aslında kendisine çok güvenen aziz milletine yakında açıklayacağına söz verdiği bir belge daha var Bakan Soylu’nun elinde, merakla onu bekliyoruz.
Malumunuz Ankara’da türbanlı bir genç kadın olan Merve Demirel gözaltına alındı. Ancak kameraların önünde gözaltına alınan genç kadına bir polis açıkça elle cinsel tacizde bulunuyor.
Bu tacizin net görüntüleri sosyal medyaya düşünce çok büyük tepki çekti.
Ama Bakan Soylu, onca görüntüye karşın polisini korumakta kararlıydı. Genç kadının babasını FETÖ’cü, ağabeyini DHKP-C’li ilan etti; sanki polisin her FETÖ’cünün kızına, her DHKP-C’linin kardeşine cinsel taciz hakkı varmış gibi...
Bu yaftalamanın da tutmadığını görünce Bakan Soylu geri adım atmak yerine bir adım daha ileri attı:
“Elimizde öyle bir belge var ki evladımıza tacizci diyen alçaklar gereğini görecek.”
Şimdi ABD’li generallerin PKK ile bağına ilişkin belgelere ek olarak Merve Demirel olayıyla ilgili olarak da elindeki “öyle bir belge”yi açıklaması bekleniyor Türkiye’nin çok güvenilir İçişleri Bakanı Soylu’dan.
Geçmişte de çok güvenilir, asla yalan çıkmayan açıklamaları olmuştu Bakan Soylu’nun!
Geçen hafta Gezici Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir anket sonucunda Süleyman Soylu en güvenilir politikacı çıkmıştı. O vesileyle yazmıştık, bir kez daha anımsatalım:
“Sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor. Köy zaten güvenlik güçleri tarafından ablukaya alınmış. Evler tek tek basılıyor. Hatta bazı evlerin yıkıldığı iddia ediliyor.
İkisi çocuk toplam 39 kişi gözaltına alınıyor. Ancak gözaltındakilerden uzun süre haber alınamıyor.
2017 Şubat’ında Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Kuruköy’de yaşanıyor bu olay.
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 22 Şubat 2017’de sosyal medya hesabından ‘Nusaybin Kuruköy’de gözaltına alındıktan sonra işkence gördüğü bildirilen Abdi Aykut’un durumu ile ilgili işlem yapacak mısınız?’ sorusuyla birlikte bir fotoğraf paylaşıyor.
Fotoğrafta yüzü gözü yara bere içinde, üstünde yüzünden akan kanın lekeleri kalmış, sağ kulağının neredeyse tümü sargı beziyle kapatılmış bir kişi var.
Tanrıkulu, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle Meclis’e bir soru önergesi veriyor:
‘Nusaybin’e bağlı Kuruköy’de 10 Şubat-20 Şubat 2017 tarihleri arasında köylülerin yoğun bir baskı altında tutuldukları ve işkenceye maruz kaldıkları iddiaları doğru mudur? Köylüleri yoğun bir baskı altında tutan ve köylülere işkence uygulayanlar kimlerdir? Köylülere toplu veya teker teker işkence yapıldığı, evlerin basılıp hakaret edildiği iddiaları hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır ya da başlatılacak mıdır? Başlatılmışsa güncel akıbeti nedir?’
Tanrıkulu’na yanıt 24 Şubat 2017’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan geliyor:
‘Terörle mücadele ediyor Türkiye. Terörle mücadele sürerken bir muhalefet milletvekili çıkıp, Mardin’de Kuruköy’de ne oluyor? Orada bir köyü neden çevirdiniz, diye bir anlayışı ortaya koyuyor. Bir yaşlıdan bahsediyor. Ona işkence ediyorsunuz, diyor. Hukuk devletinin dışında hiçbir şey yapılmıyor. O yaşlının bulunduğu evi biz beş aydır takip ediyoruz. O ev İstanbul’da, Mersin’de, İzmir’de ve milletin canını acıtan patlamalara ev sahipliği yapan planın evidir. O yaşlı dediğiniz adam ise teröre ev sahipliği yapıyor.’
Bakan Soylu’ya göre köyün altını sığınağa çevirmişler. Köyde çatışma hâlâ sürüyormuş. Köyde bombalar, el yapımı patlayıcılar, Kaleşnikoflar bulunmuş.
Hatta Soylu adres de gösteriyor Tanrıkulu’na:
‘Bana ne soruyorsun, git Kandil’e sor, git Karayılan’a sor da sana anlatsın ne olduğunu.’
O kadar kendinden emin ki Kılıçdaroğlu’na da sesleniyor Soylu:
‘Adamlarını bir araya topla terör örgütünün propagandasını yapmasınlar. Onların teminatı olmasınlar. Milletimizi istismar etmesinler. Burada bu millet büyük bir mücadele yapıyor. İstiklal mücadelesi…’
Bu operasyon sırasında köyde gözaltına alınan ikisi çocuk 39 kişiden yedisi çıkarıldıkları mahkeme tarafından ‘örgüte yardım etmek’ iddiasıyla tutuklanıyor. Aralarında işkence sonrası görüntüleri sosyal medyaya yansıyan, Bakan Soylu’nun ‘teröre ev sahipliği yapıyor’ diye suçladığı Abdi Aykut da bulunuyor.
İlk kez 17 Ağustos 2017’de yargıç karşısına çıkıyorlar ve daha ilk duruşmada tahliyelerine karar veriliyor.
Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi bir süre önce biten yargılamada yedi kişinin de beraatına karar veriyor. Kararını da ‘delil yetersizliği’ olarak gerekçelendiriyor:
‘Sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşılmakla müsnet suçtan beraatına…’
Bu kararın ardından içlerinde Abdi Aykut’un da bulunduğu yedi kişi ‘haksız tutukluluk’ gerekçesiyle Mardin İdare Mahkemesi’ne başvuruyor ve başında Süleyman Soylu’nun olduğu İçişleri Bakanlığı hakkında tazminat davası açıyor.
İdare Mahkemesi önceki gün bu başvuru hakkında karar verdi. Aralarında İçişleri Bakanı Soylu’nun ‘terörün ev sahibi’ ilan ettiği Abdi Aykut’un bulunduğu altı ay tutuklu kalan altı köylüye 18 bin lira, beş ay tutuklu kalan bir kişiye de 15 bin lira maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
İçişleri Bakanlığı avukatları da bu karara neden itiraz etti biliyor musunuz; ‘sebepsiz zenginleşmeye neden olacağı için…’
Yani İçişleri Bakanı Soylu’nun ‘terörün ev sahibi’ ilan ettiği kişi yargılama süreci sonunda İçişleri Bakanlığı’ndan alacağı tazminatla ‘sebepsiz zenginleşecek kişi’ aşamasına geldi.” (Celal Başlangıç, ‘Soylu’ milletler ‘soylu’ politikacılara güvenirler, 19 Şubat 2019, Artı Gerçek)
Bakan Soylu çok güvenilir bir politikacı ama bulunduğu hükümetin başında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan daha da güvenilir!
Daha dün miting meydanında soruyordu Erdoğan:
“Beraber oldukları partinin eş başkanı ne diyor biliyor musunuz? Biz Kürdistan’da oylarımızı HDP’ye vereceğiz. Türkiye’de Kürdistan diye bir bölge var mı?”
Oysa sorduğu bu sorunun yanıtını Erdoğan bundan altı yıl önce, 2013’te vermiş:
“Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. Şöyle biraz daha geçmişe, Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu ve Güneydoğu’nun Kürdistan olduğunu görecekler.”
Eh, ne de olsa böyle çok güvenilir bir İçişleri Bakanı’na da böyle çok çok güvenilir bir Cumhurbaşkanı yakışır!
Artı Gerçek / 26.02.19