Temizlik skandallarla başladı

Geçen yıl Aliağa’ya getirilen Sloug isimli geminin verilen tüm mücadelelere rağmen temizlik işleminin başladığını belirten Tezcan, “Yaşanacak her türlü yaralanmalı ya da zehirlenmeli durumlardan sökümü yapan şirketin patronu ve devletin ilgili makamları sorumludur” dedi.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 30 Ocak 2024
  • 16:30

İzmir’in Aliağa ilçesinde bulunan Gemi Söküm Tesisi çevreye ve insan sağlığına ciddi zararlar vermeye devam ediyor. Tesis her yıl başka bir tehlikeli madde içeren gemi sökümüyle gündeme gelirken bu kez de geçtiğimiz yıl Mısır’dan Aliağa’ya getirilen Sloug isimli geminin temizlik işleminin başlamasıyla gündeme geldi. Sökümü yapılması planlanan Brezilya donanmasına ait asbestli “Nae Sao Paulo” uçak gemisinin kabul edilmemesinin ardından Libya’da uzun yıllar kimyasal atık depolamak için kullanılan 251 bin tonluk Sloug isimli tankeri geçen yıl Aliağa limanına ulaşmıştı. Çevre ve insan sağlığına ciddi zararlar verdiği gerekçesiyle çevreciler tarafından geminin sökümüne karşı çıkılsa da bu uğraşlar sonuç vermedi. Yıllarca tehlikeli nitelikteki petrol atıklarının depolandığı belirtilen 251 bin tonluk tankerin 6 bin ton kimyasal atık barındırdığı iddia ediliyor. Konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda gemilerde sadece asbestin değil birden fazla tehlikeli maddenin ve gazın bulunduğunu belirten Tehlikeli Gemi Sökümü Önleme Girişimi Sözcüsü Kimya Mühendisi Ertuğrul Barka, “Gemi sökümünde tehlikeli olan madde sadece asbest değildir. Burada Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) Poliklorlu Bifeniller (PCBs), Tribütil Fosfat ve dioksinler gibi onlarca tehlikeli madde var. Bu maddeler Dünya Sağlık Örgütü’nün en üst sıraya yazdığı kanserojen maddeler ve gazlardır. Yani sadece 6 bin ton asbest var demek yeterli değil. Gemilerin kendileri bütünüyle tehlikeli atıktır” dedi. Tesiste çalışan bazı işçilerden aldıkları bilgilere göre temizlik çalışmalarında koruyucu ekipmanların kullanılmadığını söyleyen Ege İşçi Birliği Sözcüsü Sonay Tezcan, “İşçiler tahminimizce geminin risk faktörlerinden haberdar edilmediler bile. Yaşanacak her türlü yaralanmalı ya da zehirlenmeli durumlardan Şimşekler patronu ve devletin ilgili makamlarındakiler sorumludur” diye konuştu.

İşçiler koruyucu ekipman olmadan çalışıyor

Sloug gemisinin kesimi için birçok işçiye yüksek maaş teklif edilmesine rağmen kimsenin bu riskli gemide çalışmak istemediğini, bunun üzerine geminin sökümünü üstlenen firmanın başka bir ekip ayarlayarak temizleme işlemine başladıklarını belirten Tezcan, “Özellikle İzmir ve Aliağa çevresinde yaşayanların hatırlayacağı gibi bu gemi hangi tür atık depolandığı bilinmemesiyle gündeme gelmişti. Firmanın şantiyesine geldiği günden beri soğutma çalışması yapılan geminin çalışma sırasında yaşanabilecek ciddi patlama ve kimyasal dumana maruz kalma gibi tehlikeleri var. Şimdi ise Firmada çalışanların dışında bir ekip ayarlanmış duruma ve geminin temizliği yapılıyor. İşçi arkadaşların şahitliğine göre koruyucu ekipmanlar kullanılmıyor, tahminimizce geminin risk faktörlerinden haberdar edilmediler bile. Yaşanacak her türlü yaralanmalı ya da zehirlenmeli durumlardan Şimşekler patronu ve devletin ilgili makamlarındakiler sorumludur. Bir an önce bu şantiyede denetim gerçekleştirilmeli, kimyasal atıklar ve miktarları belirlenmeli, tasfiye planlaması oluşturulmalı, çalışanlar bilgilendirilmeli ve gereken teçhizat ve işçi sağılığı güvenliği sağlanmalıdır. Bunlar yapılana kadar derhal gemide çalışma durdurulmalıdır” şeklinde konuştu.

Gemiler bütünüyle tehlikeli atıktır

Gemi sökümünde tehlikeli olan maddenin sadece asbest olmadığını, Dünya Sağlık Örgütü’nün en üst sıraya yazdığı kanserojen maddeleri ve gazları barındırdığına dikkat çeken Barka, “Gemi sökümünde tehlikeli olan madde sadece asbest değildir. Burada Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) dediğimiz organik bileşiklerin eksik yanması sonucu ortaya çıkan toksik ve kansorejen etkiye sahip yine organik yapıda bileşikler var. Bunun yanı sıra, Poliklorlu bifeniller (PCBs), Tribütil Fosfat ve dioksinleri barındırıyor. Bir gemide tonlarca kablo bulunuyor. O kıymetli metalleri alabilmek için PVC dediğimiz maddeyi gemi söküm sorumluluk sahası dışında bulunan hurdacılara veriyorlar. Onlar da bu maddeyi yakarak metallere ulaşıyor. Fakat o yakılan PVC’lerden dioksin ortaya çıkıyor. Dünya sağlık örgütünün ilk sıraya yazdığı kanserojen gazlar yanan PVC’lerden çıkarak etrafa yayılıyor. Yani sadece 6 bin ton asbest var demek yeterli değil. Gemilerin kendileri bütünüyle tehlikeli atıktır ve yeni yeni tehlikeli atıklar da üretiyorlar. Mesela bir geminin hurdasından sac elde ediliyor. Demir çelik işleten fabrikalar Elektrikli ark ocağıyla bunları eritiyorlar. Eritilen bu maddelerin içinde cüruf, nikel ve çinko gibi tehlikeli maddeler var. Aliağa’ya ve Foça civarına bu tozlar ve cüruf atıkları saçılıyor. Ondan sonra bu cüruflardan ağır ve nitelikli metalleri kazanmak için işletme kuruyorlar. Bu seferde o işletmeler yeraltı ve yerüstü sularının kirlenmesine sebep oluyor. Kısacası Türkiye’yi böyle bir girdaba soktular. Böyle bir yıkımla baş başayız. Yaşamı bitiriyorlar. Aliağa’da insanlar kanserden ölüp gidiyor. Bütün Türkiye’de kanser oranları arttı” ifadelerini kullandı.

Türkiye dünyanın atık çöplüğü oldu

Türkiye sadece gemi sökümle değil bütün konularda Avrupa’nın ve dünyanın tehlikeli atık çöplüğüne dönüştüğünü ve dünyadaki tehlikeli atığın üçte birinin Türkiye’ye gönderildiğini belirten Barka, “Nükleer atıklardan, gemi söküm atıklarına, Türkiye’de yapılan madencilik faaliyetinin milyonlarca ton ağır metal atıklarından, İngiltere’nin plastiklerine varana kadar her türlü atık Türkiye’ye gönderilmektedir. Bugün dünyadaki tehlikeli atığın üçte biri Türkiye’ye gönderiliyor. Bu bir faciadır. Bir ülkeye ihanet olur, halka ihanet olur, iktidarı değiştirdiğiniz vakit bunların önünü kesersiniz. Ama yaşama yapılan bu ihanetin sonsuza kadar devam edeceği nesnel bir gerçektir. Yani bunu kimler yapıyor ise, tehlikeli atık ithalatlarının, madencilik faaliyetlerinin, doğada yapılan kıyımı, denizlerin kirletilmesini ortadan kaldırsanız bile yok ettikleri yaşamı geri getiremeyiz. Bir orman binlerce yılda oluşuyor ve orman sadece ağaç değil içinde yaşayan canlısıyla bir ekosistemdir” dedi. Öte yandan, Türkiye gelen bu gemiler karşısında firmaların hiçbir engelle karşılaşmadığını belirten Barka, “Bunları yaparken de insan sağlığı hiçe sayılıp uluslararası ekolojik emperyalist firmalarla iş birliği yapıyorlar. Emperyalizm şimdi ekolojik emperyalizm döneminde. Ekolojileri sökmüyorlar artık. Kendi ülkelerinde asla yapmayacağı şeyleri bizim ülkemizde yapıyorlar ve maalesef ki Türkiye’de de sağlıklı bir dirençle karşılaşmıyorlar. Aliağa’da bununla ilgili açıklama yapıyoruz orada Aliağalı bir kişi bile gelmiyor” diye belirtti.

Kemal Özkurt-İlkses / 29.01.2024