Veli Küçük’ün Susurluk kazasından nasıl haberi olduğu bugün için artık bir sır değil. Küçük’ü ilk arayan Sami Hoştan oluyor. Kazada biri ölen, diğeri yaralanan Hüseyin Kocadağ ve Sedat Bucak’ı, Veli Küçük yakından tanıyor. Devletin PKK’ye karşı verdiği mücadelede Bucak aşiretinin oynadığı rol Küçük tarafından elbette yakından biliniyor. Hüseyin Kocadağ’ı da o bölgedeki görevi sırasında tanıyor. Ayrıca Abdullah Çatlı’nın “Mehmet Özbay” kimliğini kullanması da Küçük için bir sır değil. Balıkesir Emniyet Müdürü Nihat Camadan’ı arayarak olayla ilgili ilk bilgileri veren de Veli Küçük.
Ergenekon davası yandaş medyanın iddia ettiği gibi bir ‘Susurluk uzantısı’ veya bir ‘Susurluk davası’ değildir. İddianamede bu konuda bir suçlama yoktur. Ancak Veli Küçük’le ilgili bölümlerde, Veli Küçük’ün “Susurluk’un tam göbeğinde” olduğu iddiası sıkça dile getirilmektedir. Bu nedenle duruşmalarda zaman zaman Susurluk’a ilişkin beyanlarda bulunulmaktadır. 30 Ocak 2010 günü 133. celsede Veli Küçük’ün Susurluk hakkında söylediklerini aktaralım:
***
“Balıkesir’in Susurluk ilçesinde bir araba bir kamyona arkadan vurur. Arabanın içindeki beş kişiden üçü ölür. Olaya hemen el konulur.
Kazaya karışan arabadan silahlar çıkar. Soruyorum, o arabadan çıkan silahlar suç ise gerekli cezayı verselerdi.
Bu silahların üzerinde numaraları var mıydı?
Vardı.
Peki, bu silahların nereden geldiğini niye kimse sormadı?
Niye kimse araştırılmadı?
Ancak Veli Küçük, nasıl oluyorsa Susurluk’un tam merkezinde... Daha önce de belirttiğim gibi, kazadan sonra beni Sami Hoştan aradı. Durumu bildirdi. Sedat Bucak’ın yaralı olduğunu söyledi.
Sedat Bucak’ın aşireti, PKK’nin Urfa’ya girmesini engelleyen aşirettir... O Sedat Bucak, benim kardeşim gibi sevdiğim bir insandır.
Haberi alır almaz Balıkesir jandarmasını aradım. Ancak görüşebilecek kimseyi bulamadım. Daha önce beraber çalıştığım Balıkesir Emniyet Müdürü Nihat Camadan’ı aradım. Sedat’ın çok ağır yaralı olduğunu ondan öğrendim. Daha önce belirttiğim şekilde Mehmet Özbay hakkında bilgi verdim.
Abdullah Çatlı’nın Mehmet Özbay kimliğiyle dolaştığı daha önce basında yer almıştır. Kazadan sonra sahte kimlik kullanıyor, denildi. Sahte kimlik değildir. Ben alırım fotoğrafımı size veririm, derim ki ‘Ben Veli Küçük’üm, bana Ali Büyük şeklinde kimlik yap.’ Siz de yaparsınız. O sahtedir. Devlet beni çağırırsa, ‘Veli Küçük gel sana yeni bir kimlik vereceğim’ deyip verirse, bir de pasaport verirse Ali Büyük olarak, bunun nesi sahte olur.
Bu neden incelenmedi?
Şimdi Veli Küçük, Susurluk’un merkezinde deniliyor.
O vakit bu kimlik neden araştırılmadı?
Kim verdi bu kimliği?
Bu pasaport niye verildi?
Nasıl verildi?
Araştırılsaydı. Ama Veli Küçük, Susurluk’un merkezinde... Hâlâ yargılanıyorum. Bu ayıptır.”
***
Veli Küçük’e Susurluk’u tekrar sorunca, şunları söyledi:
“Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay kimliğini, kullandığı pasaportları, tabanca ruhsatını ve araçta çıkan silahları veren veya verenlerin üzerine gidilmedi. Gidilmemesi mi gerekiyordu? Bunlar hâlâ sorulamıyor. Bu nedenle Veli Küçük-Susurluk klasiği oluşturuldu.”
Veli Küçük, Abdullah Çatlı’yı ‘Mehmet Özbay’ olarak tanıdığını söylüyor. Bütün ifadelerinde bunu tekrar ediyor. Gerçekten öyle mi? Kocaeli’de alay komutanı iken Sami Hoştan’ı yemeğe davet ettiğinde, Hoştan’ın yanında kim vardı? ‘Mehmet Özbay’ mı, yoksa Abdullah Çatlı mı? Bu yemeği anlatan Hoştan, “Doğru dürüst yemek yiyemedik, Veli Küçük’e masraf olmasın diye. Çünkü Veli Paşa, hesabı başkalarının ödemesine izin vermez, mutlaka kendisi öderdi” diyor(*).
(*) HİKMET ÇİÇEK’in “Ben Veli Küçük” başlıklı belgesel kitabından alıntıdır (Kaynak Yayınları, 2013)
‘G NOKTASI’
YENİ YIL AVUNTUSU
Arsız misafirler gibi
bıkmadan usanmadan çalar kapıları
bir gün herkese uğrar geçmişin acıları
zamanlardan kocaman denizlerin olur
kıyılarında çocukluğunun limanları
olmayan mendireklerinde
dinmeyen fırtınalar
hep çeyrek depo hayatlarla döner küçük balıkçılar
kim karşılayacak yok ki yarınları
göklerden karlar da yağar
iyilikler kötülükler de
ıssız kasaba gölgelerinde
ölümle kol kola gezer kış ihtiyarları
sen de saklan çıkma sokaklara
yoksa savrulursun yağmurlarla kuşlarla
gene de bu sabah aç bütün pencerelerini
kanatlansın umutların
yeni yılla avunursun.
A. KADRİ ERGİN
“Devletin doğrusu, söylemek gereken gerçeklerle susmak gereken gerçeklerin bileşiminden oluşur.”
RİVAROL
Cumhuriyet / 01.01.14