Sudan’da, aniden artırılan ekmek fiyatlarına karşı, 19 Aralık’ta Atbara kentinde kendiliğinden bir protesto gösterisi patlak verdi. Gösteriler hızla diğer kentlere de sıçradı. Ekonomik taleplerle başlayan protesto gösterileri birleşerek, yaygınlaşarak, Beşir’in İslamcı rejimine karşı bir toplumsal harekete dönüştü.
İslamcı Beşir hükümetinin şiddetli tepkisi sonucu, en az 60 kişinin öldüğü, yüzlercesinin yaralandığı, çok sayıda yazar ve gazetecinin, öğrencinin tutuklandığı, işkence gördüğü bildiriliyor. Buna karşın protesto hareketinin, Arap Baharı olaylarını anımsatan bir süreklilik kazanmaya başladığı anlaşılıyor.
Ekonomi ve siyaset
Devlet Başkanı Beşir, 30 yıl önce bir askeri darbeyle ve Siyasal İslamın desteğiyle iktidara gelmişti. Yönetimi sırasında ülkesi ikiye bölündü. Beşir’in rejiminin radikal İslamcı teröristlere verdiği destekten dolayı Sudan uluslararası yaptırımlarla yüz yüze kaldı; Beşir hakkında uluslararası tutuklama kararı çıkarıldı.
Beşir’in 30 yıllık yönetimi boyunca Sudan ekonomisi istikrar kazanamadı; sonuncusu 2013’te olmak üzere sık sık ekmek ayaklanması türü isyanlar patlak verdi. Her seferinde Beşir rejimi bu isyanları şiddetle, “dış güçler”, “üst akıl türü” komplo teorileriyle bastırdı.
Ancak bu kez baskı ve terör isyanları durduramıyor. The Sudan Tribune’de Adeeb Yusuf’un yorumunda belirttiği gibi, hükümetin “Darfurlu İsyancıların, İsrail’in parmağı” gibi komplo teorileri de bir işe yaramıyor.
İsyanların arkasında başlangıçta ekonomik sıkıntılar yatıyordu. Beşir rejimi ABD ile terörizme karşı işbirliği yapmaya başladıktan, Dünya Ticaret Örgütü’ne katılmak için başvurduktan sonra, ülkeye yönelik ekonomik ambargo kalktı. Beşir hükümeti de devlet işletmelerinin özelleştirilmesi, temel mallara verilen fiyat desteklerinin kaldırılması gibi neo-liberal politikalar uygulamaya başladı. Ancak henüz IMF-Dünya Bankası yardımı alamadığından, uluslararası bankalar da Sudan’a kredi verecek kadar güvenmediklerinden, henüz dış kaynak girişi sağlanamadı. Buna karşılık, ticaret serbestleşince, hızla artan ithalat, dövize talep sonucu Sudan parası dolar karşısında yüzde 85 değer kaybetti, enflasyon yüzde 70’e vurdu. Ekonomide döviz kıtlığı ve dövize hücum başladı. Halk bankaların, ATM’lerin önünde uzun kuyruklar oluşturmaya başladı. Günde en fazla 11 dolar çekebiliyorlardı. Sudan halkının yaşam düzeyi hızla aşındı.
Ekmek fiyatlarına, hayat pahalılığına karşı başlayan protesto hareketleri, kısa sürede gelişerek yaygınlaşarak, neo-liberal politikaları, Beşir rejimini hedef alan siyasi bir nitelik kazandı. Çeşitli muhalefet grupları eylemlerini koordine etmeye başladılar.
Beşir’in kaderi
Mali kaynakları tükenen, dağıtacak parası kalmayan, meşruiyetini kaybeden Beşir rejiminin bu kez isyanları bastırmakta büyük zorluk çektiği, gittikçe daha fazla şiddete başvurduğu, sosyal medyayı, interneti kontrol etmeye çalıştığı ancak, artık günlerinin sayılı olduğu söyleniyor.
Kendiliğinden protestolar bir toplumsal harekete dönüştü, meslek örgütleri ayakta.
Hartum’da halk, baskı ve polis şiddetine karşın, sürekli sokaklarda. Beşir’i gitmeye zorlamak için sık sık hükümet binaları yakılıyor. Toplumsal hareketin liderliği, Beşir’in sarayını hedef alan yürüyüşler düzenliyor. Ekmek isyanı olarak başlayan hareket artık açıkça, demokrasi, insan hakları, yönüne bir rejim değişikliği istiyor.
Ancak siyasi partilerin, kendiliğinden gelişen hareketin gerisinde kaldığı görülüyor. Muhalefetin en büyük parçası, Ulusal Ümmet Partisi hâlâ kararsız, protestoları desteklemekten kaçınıyor.
Buna karşılık, The Standard (Kenya) gazetesine konuşan Sudanlı bir gazeteci, Beşir’in “iktidarda kalmak için her şeyi yapmaya, her yola başvurmaya hazır olduğunu” söylüyor.
Defence Blog (Askeri konularda uzman bir Internet dergisi), Beşir rejiminin protesto gösterilerini dağıtmakta, Ukrayna’da kullanılan Rusya kökenli özel savaş şirketlerini de kullanmaya başladığını, bu şirketlerin personelini Hartum sokaklarında tespit eden fotoğraflarla birlikte aktarıyordu.
Cumhuriyet / 07.01.19