Sınır tanımayan gerçekler örgütü - Güray Öz

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 03 Haziran 2016
  • 06:26

Biliyorum şimdi “iç faktör dış faktör” diye tartışmaya başlayacak, derin bir analizin kuyusuna dalacağız. Ama oralara gelmeden New York Savcısı Bharara’nın mahkemeye sunduğu son bilgilerin “içeriden” çıktığını, çok önemli bir siyasi tartışmaya da katkıda bulunduğunu söyleyelim. Bharara diyor ki; “Türkiye’de yargı bağımsız değildir. Bağımsız olmadığının kanıtı da, ‘17 Aralık 4 bakana rüşvet’soruşturmasının yukarıdan gelen baskıyla kapatılması, olayı soruşturansavcıların görevden alınması hatta hapsedilmesidir.”

***

Tamam işte; Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş da yüksek yargı organlarının Cumhurbaşkanı ile birlikte çay hasadına gitmesi nedeniyle yaptığı açıklamada sonradan “aman sürçülisandır” dese de bu gerçeğin altını çizmişti. Bizim ana akım medyanın cevval kalemlerinin “tamam öyleyse, lisanı sürçmüş canım adamın”demesi suç ortaklığının itirafıdır ki, Bharara bir sonraki raporuna bunları da eklese,“gerçeklerin üstünü kapatmakta bunların üstüne yoktur” dese yeridir.

***

Esasa gelelim; Bharara artık iç faktördür! Bizim içeride zoraki kapattığımız rüşvet dosyasını bir başka nedenle, yine bizim devlet katından bulaştığımız iddia edilen“İran’a ambargoyu deldiler” bahanesiyle açmıştır. “Emperyalist ABD’nin İran’aambargo koyup bizi de zarara uğratmasına evet mi diyecektik, yaşasın Sarraf ve arkadaşları” diyen olursa, aslında Başkan olan Cumhurbaşkanı onları da bir sonraki çay hasadına çağırmalıdır.

***

17-25 Aralık günlerini hatırlarsınız; devletlilerimiz meydanlara çıkıp ortaya çıkan gerçeklere; belgelere, kanıtlara, kutulara, saatlere aldırmadan ortalığı velveleye vermişlerdi. Şimdi Sarraf’ın avukatı, “Bu rüşvet hikâyeleri Türkiye’nin koskocaMeclis’inde aklandı. Bakanlar her ne kadar bakanlıktan oldularsa da yargılanmalarına gerek duyulmadı” deyince, Bharara da “İşte şimdiyakalandınız, aradığım kanıt tam da buydu” diye yanıtladı. Öyleyse “içtir dıştır”karıştırmayalım, “Sınır Tanımayan Gerçekler Örgütü”nün değerli bir armağanı olarak bakalım.

***

Biliyorum şimdi kimi okurlarım “şakanın sırası mı” diyor. Sırasıdır; çünkü biz tarih boyunca ağlanacak hallerimize hep gülmüşüzdür. Şimdiki halimiz de tamı tamına böyledir. Devletin üst katlarında oturanlar “yargı bize bağlıdır” diyor; bizim medyamızın sünepe habercisi, kalemi eğri yazarı “Yahu adam öyle dememiş, yoksa ne olmuş ki, adalet bakanları hâkimlere, savcılara telefon mu etmiş, işleri karıştıran yargıçlar, savcılar sürülmüş, görevden mi alınmış” diye görmezi, duymazı oynuyor; biz de gülüyoruz.

***

Peki, biz gülmeyelim de ne yapalım? Baskıdan, zorbalıktan, artan vergilerden bunalan halk zil takıp oynamaya başlayınca “işte şimdi yandık” diyen despot padişahı bilirsiniz; o zamanlardayız sanki. Gerçek asgari ücret 1000 liraya indi inecek, “elektriğe yüzde yüz zam var” diyorlar; adamın biri “yargı da, yasama da, yürütme de bizdedir, oğlan bizim kız bizim” demekte. Katılıyoruz gülmekten, içimiz dışımıza çıktı...
İyidir yani gülmek...

Cumhuriyet / 03.06.16