İzmir’de ticaret mahkemesinde görülmekte olan bir dava sendikal hakların kullanımını 19. yüzyıla geri götürebilir. Sendikal kamuoyunda pek dikkat çekmeyen bu dava sendikal faaliyet için vahim sonuçlar doğurabilir. Dava SF Leather (Deri) şirketi tarafından Deriteks Sendikasına açıldı.
Deriteks Ocak 2015 tarihinden itibaren İzmir’de kurulu SF Deri’de örgütlenme çalışmaları yürütmeye başladı ve işçiler sendikaya üye oldu. Gerisini sendikanın mahkemeye sunduğu dilekçeden okuyalım: “İşveren tarafından işçilerin sendikaya üye olduğunun tespit edilmesi üzerine önce işveren yetkilileri ve A.G. tüm işçileri toplayarak ‘...burada sendikalı işçi çalışmasına müsaade etmem gerekirse fabrikayı kapatırım...’ diyerek işçileri tehdit etmiş ve işçileri sendikadan istifaya zorlamıştır. Bunda başarı sağlanamayınca 14 işçinin iş sözleşmesi sırf sendikal nedenle feshedilmiştir. Fesih sırasında, personel müdürü tarafından, sendika üyeliğinden istifa etmeleri halinde işe geri alınacakları kendilerine hatırlatılmıştır.”
Şaşırdık mı? Hayır. Türkiye’de işverenlerin pek çoğunun sendikalaşan işçiye karşı bu yasadışı ve hukuksuz tutumu takındığı sır değil. İşverenlerin envaiçeşit sendikasızlaştırma yöntemi kullandığı biliniyor. En bilineni sendikalaşan işçiyi tehdit etmek ve işten atmak. Bu durumda sendikanın yapacağı belli: Bir yandan dava açmak, diğer yandan demokratik protesto hakkını kullanarak konuyu ulusal ve uluslararası kamuoyunun gündemine taşımak. SF Deri lüks bir İngiliz markası olan Mullbery için üretim yaptığından dolayı, sendika SF Deri’yi Mullbery’ninKüresel Satınalma İlkleri’nde yer alan örgütlenme özgürlüğü ilkelerini çiğnediği için şikâyet etti.
“Yavuz hırsız...”
Ancak sendikal hakları ihlal eden SF Leather işvereni, tam bir “yavuz hırsız ev sahibini yakalar” misali sendikaya ve sendika yöneticilerine karşı haksız rekabet davası açtı ve sendikanın SF Leather adını kullanarak sendikal faaliyet yürütmesini engellemek için tedbir kararı istedi. Akıllara durgunluk verecek ve hiçbir hukuki dayanağı olmayan bu talep ticaret mahkemesi (iş mahkemesi değil!) tarafından kabul edildi.
Mahkeme Deriteks Sendikasının, SF Deri şirketinin çalışanlara ilişkin politikalarını, ticari unvan, markalarını afiş, pankart, yazı ve internet ortamından kullanmasını engelleme kararı verdi. Bununla da kalmadı; afişlerin toplantı ve gösterilerde kullanılmasını, internet ve sosyal medyada paylaşılmasını, şirkete ve müşterilerine fiziki ve dijital olarak gönderilmesini de ihtiyati tedbir yoluyla durdurdu. (Bu kadar da olmaz diyenler için, bakınız: İzmir 2. Asliye Tic. Mah. 2015/572 Esas). Şirket bununla da yetinmedi. Sendika yöneticilerinin haksız rekabete yol açtıkları için hapis cezası ile cezalandırılmalarını istedi. Dava halen devam ediyor. Tam bir komedi!
“Bırakınız yapsınlar” hukuku
Sendikal faaliyetin ve çalışma ilişkilerinin ticaret/borçlar hukuku içinde değerlendirilmesi 19. yüzyıl zihniyetidir. Borçlar ve ticaret hukuku işçiyi koruyamadığı için çalışma hukuku ortaya çıkmıştır. Çalışma hukuku iktisaden zayıf işçinin korunması için vardır, bir eşitler hukuku değildir. Çalışma hukukunun düzenlediği haklar temel hak özgürlükler arasındadır. Çalışma hukuku işverenin sevk ve idare yetkisini sınırlar. Çalışma ilişkilerinin borçlar ve ticaret hukuku içinde değil iş hukuku içinde değerlendirilmesi, yüzyıllar süren bir sürecin ve mücadelenin ürünüdür. Bu uyuşmazlık ticaret mahkemelerini ilgilendirmez, sendikal faaliyete ilişkin davalar iş mahkemelerinin yetkisindedir.
Konunun rekabet hukukuyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Sendika şirketin rakibi değil, kâr amacı güden bir kuruluş hiç değil. Deriteks’in bu süreçten ticari bir kazancı yoktur. Ancak mahkemenin yaklaşımına göre bir ürünü, bir şirketi boykot etmek de mümkün olmayacak. Mahkeme sadece anayasa ile güvence altına alınan sendika hakkını değil, ifade özgürlüğünü de hiçe sayıyor.
Patron işçiyi sendikal nedenle atacak ama sendika bunu yazamayacak, patronu teşhir edemeyecek, müşterilerine şikâyet edemeyecek, kamuoyuna duyuramayacak ve bunun adına da hukuk denecek! Hukuku rekabet ve ticarete kurban eden bu “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” kararı sendikal haklar için ciddi tehlikeler içeriyor.
BirGün / 10.09.15