Nuh Köklü bıçağın üzerine düşmüş! - Pınar Öğünç

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 07 Ağustos 2015
  • 05:44

Duruşmayı izlemeye gelenlerin bazıları “Nuh Köklü burada bizimlesin” yazan tişörtler giymişti. Tuhaf, hakikaten başka biri böyle bir cinayete kurban gitseydi Nuh orada olurdu. İkinci bir tuhaflık daha var, insanın arkadaşının katilinin yargılandığı duruşmayı yazması. Bu ülke böyle soğukkanlılıklar bahşetti bize zaman içinde. Başından beri “kartopu davası” olarak anılıyor. Bir insan kartopu oynadığı için nasıl canından olabilir? Buna kimse bir akli zemin bulamıyor tabii. Nuh bile gitmezden evvel “bu bir rüya olsa” demiş. Haklı. O kadar saçma.

İşimde gücümdeyim

Aslında hiç saçma değil. Aslında bunun adı kartopu davası falan da değil. Ailesi, dostları, gözlemci avukatlar, yine lüzumundan küçük bir salonda tıklım tıkış iddianameyi dinliyoruz. İfadelere göre bütün kalabalığa basbas “Hepinizi s... Hepinizi öldürürüm, raporum var, anında çıkarım” diyen adam, sanık Serkan Azizoğlu gri takım elbiseleri içinde. Evinden işe, işinden evine giden biri olduğunu söylüyor çocuklarını, ailesini sıkıştırıyor araya. İlk ifadesinde çöpten bulduğu bir metal parçasını savurduğunu söylüyordu, şimdi bıçağı kabul ediyor ama şöyle: Bıçağı ben saplamadım, kendi üzerine düştü.

Salon homurdanıyor.

Kasten insan öldürmek suçundan yargılanan sanık Azizoğlu hiçbir şeyi hatırlamıyor, içeri kaç kez girip çıktığının, bıçağı temizleyip biriyle telefonla konuştuğunun birçok tanığı, hatta görüntüleri varken... Bir de kavga sırasında ayırmaya girdiğini söyleyen ama hareketleriyle Azizoğlu’nun tekrar bıçağa ulaşmasını sağlayan kadın kuaförü Nazım Coşanar var. O da “işimde gücümdeyim” diyor, her esnaf gibi. Bunun yeteceğini onlar da biliyor.

Evet bu hikâyenin içinde kartopu var. Ama olayın tanıkları sesleri titreyerek, küfürleri yinelemekten utanarak konuştukça bunun her mevsimin davası olduğunu anlıyorsunuz bir kez daha. Bir kere Azizoğlu’nun baharatçı dükkânının camına kartopu isabet ettiren bu grubu asla tanımadığı bilgisi doğru değil. Diyelim Nuh’un kediköpek için aldığı kuru mamalar aklında kalmadı. Cinayetin en yakın tanıklarından olan Tamer Doğan, avukat olmasının da etkisiyle çok net ve akılcı detaylarla anlatıyor. O gün kartopu oynayan herkes Gezi sonrası oluşan mahalle inisiyatiflerinden Yeldeğirmeni Dayanışması’nın üyesi ve bir süre önce yerel esnafı desteklemek üzere yapılan “AVM’den alışveriş etme” kampanyasının afişini, koca Yeldeğirmeni’nde camına asmayan birkaç esnaftan biri de sanık. Mahalle takımı için yapılan esnaf ziyaretlerini de ekleyince Doğan, kim olduklarını bilmemesinin imkansız olduğunu söylüyor. Yine şikâyetçi, tanık Elif Kireşçi’nin Ali Ismail Korkmaz Parkı’yla ilgili afişi dükkanının yakınlarına bir direğe asarken sanığın yaptığı itiraz var. Çevresindeki jandarmalar az açıldığında onları dinlerken suratını görüyorum Azizoğlu’nun. Milim kadar dudaklarını oynatarak içinden bir şeyler geçiriyor. Küfür ediyor belki. Belki mi? Bütün bunlar bir mektupla daha da anlamlı olacak.

Cumhurbaşkanım...

17 Şubat tarihli cinayetin ardından 10 Mart’ta aslen Başbakanlık’a şikâyet servisi olan BİMER’e Barış Azizoğlu imzalı fakat Cumhurbaşkanı’na hitaben bir mektup düşüyor. Sanığın abisi, Nuh Köklü’nün “Gezi olayının öncülerinden” olduğunu ve AKP milletvekili Metin Külünk’ün çoktan haberdar edildiği bu davayla onun da ilgilenmesini istiyor. Bağlı olduğu şeyhin adını da anıyor, gönül verdiği Erdoğan’a.

Bu mektubun müdahil avukatlarca bulunduğunu tahmin etmiştim, yanılmışım. Böyle bir rica mektubu, BİMER’den bir yetkili tarafından davayla ilgili dosyaya birden ekleniveriyor. Bu şu mu demek? Gereği yapılsın. Köklü’nün avukatları zaten bu kişi hakkında adil yargıyı etkilemekten suç duyurusunda bulunacaklar. Bir de Azizoğlu’nun bıçaklama sonrası kimi aradığı meselesi var. Gülümsediğini gören var konuşurken.

Yine kafalara takılan bir soru, böyle “kendi halinde” bir aktarın gece yarısı bulduğu ilk avukatı, daha evvel Sedat Peker’in avukatlığını yapmış, AKP’den milletvekili aday adayı olmuş biri, Halil İbrahim Serbest. Şimdi mahkemede “benim ne alakam olur siyasetle” minvalinde konuşuyor.

Tamam insanlar şaşkınlığından ve çağrıştırdığı naiflikten dolayı “kartopu davası” diyor ama bu son yılların en özet, en politik davalarından biri.

Görüntülerin de izleneceği bir sonraki duruşma 21 Ekim’de.

Cumhuriyet / 07.08.15

İLİŞKİLİ HABERLER