Kavga asıl şimdi başlamalı!

İşçi sınıfı ile dalga geçen bu pervasızlığa hak ettiği yanıtı vermek boynumuzun borcu olmalıdır. İşyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda “insanca yaşamaya yeten ücret” mücadelesini her koşulda ve her biçimde devam ettirmeliyiz. İşçi sınıfı ve kapitalistler arasındaki kavganın politik bir mücadele olduğunu unutmadan Ocak zamlarına toplu sözleşme süreçlerine bu bakışla hazırlanmalı ek zam talebini her zaman gündemde tutmalı sefalet zammı dayatmalarına üretimden gelen gücümüzü kullanarak yanıt vermeyi hedeflemeliyiz.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 05 Ocak 2025
  • 08:00

Kapitalistler ve onların sözcülüğünü yapan AKP iktidarı bu sefer bir orta oyununa bile ihtiyaç duymadı. Bakan Işıkhan 11 işçinin iş cinayetine kurban gittiği Balıkesir’den apar topar çağırıldı. Bir oldu bitti açıklaması ile 2025 yılı için geçerli olacak sefalet ücreti ilan edildi. AKP’nin büyük reisi Erdoğan hemen ardından yine bir sosyal medya açıklaması ile “Hayırlı olsun!” dileklerini iletti! Kameraların karşısına geçtiğinde de yine aynı masalı anlatarak, “Asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik!” seremonisine devam etti.

Oysa gerçekler tüm çıplaklığı ile ortada. Yalancı TÜİK’in bile enflasyon rakamları hala yüzde 47 civarında seyrederken, işçiyi enflasyona ezdirmediklerinden dem vuruyorlar. Tek bir işçinin bile bu pervasız yalana yüz vermeyeceği açık ama bir yalanı kırk defa tekrarlayınca gerçek olacağını umuyor olmalılar. Yaşananlar ve ortaya çıkan sonuç gerçekte kimin hizmetinde olduklarını, kimi üzmek istemediklerini ortaya seriyor. Hizmetinde oldukları bir bütün olarak kapitalistler sınıfıdır. Üzmek istemedikleri IMF ve uluslararası tekellerdir.

Tayyip Erdoğan onlardan icazet almadan gemiye kaptanlık yapmaya devam edemeyeceğini çok iyi biliyor. O yüzden bir dediklerini ikiletmemek için varını yoğunu veriyor. Hatta o kadar cömert ki, yüzde 30’luk zam ile işçi ve emekçilerle adeta dalga geçerken, araya patronlara bin liralık destek sıkıştırmayı da ihmal etmiyor. Oysa daha birkaç hafta önce Kasımpaşalı edası ile konuşuyor, “ellerinden tutan yok, daha fazlasını verebilirler” diyordu. Hatta birkaç yıl öncesine gidersek, ejder meyvelerinden kısıp cebinden veriyormuş edasıyla “1000 lira da benden” arsızlığını sergiliyordu.

O yüzden bakmayın anlattıkları enflasyonla mücadele safsatalarına. Onlar enflasyonla mücadele etmiyorlar. Kapitalist patronlarla kol kola verip, sırtlarını IMF’ye dayayıp, işçi ile kavga ediyorlar. Resmen “vur ensesine, al ekmeğini” diyorlar.

Peki kapitalistler ve AKP suçlu da sendikaların tepesine çöreklenen ihanetçi takımı suçsuz mu? Asgari ücretin açıklandığı toplantıya katılmamak, sanki bu tiyatro ilk defa oynanıyormuş gibi bundan sonra bu oyunun parçası olmayacaklarını ilan etmek bu hain takımını kurtarıyor mu? Daha iki ay önce Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda 150 bin işçinin karşısında esip gürleyen aynı Ergün Atalay değil miydi?

Türk-İş, DİSK, Hak-İş fark etmiyor. Ağa takımının hepsi o masaya otursun ya da oturmasın bu oyunun figüranıdır. Asgari ücret sürecinin bu ülkenin en büyük toplu sözleşmesi olarak görüp ona göre hazırlanmayanların, işçi sınıfının üretimden gelen gücünü harekete geçirmeyi aklının ucundan dahi geçirmeyenlerin hepsi suçludur. Ve bu konfederasyonlara bağlı sendikalara üye her bir işçi bu iflah olmaz anlayışın hesabını sormak için vakit kaybetmeden harekete geçmelidir.

AKP, kapitalist patronlar ve sendika ağaları işçi sınıfının dayatılan sefaleti sineye çekeceğini düşüyor olmalılar. Sırf patronların kasaları dolmaya devam etsin diye, sırf birileri oturdukları koltuklarda keyif çatsın diye işçi sınıfı sefalet içinde bir yaşamı kabul edemez, etmemelidir.

İşçi sınıfı ile dalga geçen bu pervasızlığa hak ettiği yanıtı vermek boynumuzun borcu olmalıdır. İşyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda “insanca yaşamaya yeten ücret” mücadelesini her koşulda ve her biçimde devam ettirmeliyiz. İşçi sınıfı ve kapitalistler arasındaki kavganın politik bir mücadele olduğunu unutmadan Ocak zamlarına, toplu sözleşme süreçlerine bu bakışla hazırlanmalı, ek zam talebini her zaman gündemde tutmalı, sefalet zammı dayatmalarına üretimden gelen gücümüzü kullanarak yanıt vermeyi hedeflemeliyiz. Şimdi fabrikalarımızda, işyerlerimizde insanca bir yaşam mücadelesi için seferber olma zamanı!

Emeğin Kurtuluşu’nun 47. sayısından alınmıştır…