ABD'deki Biden yönetimi 'Büyük Güç rekabeti' stratejisi icabı iki cephede çok tehlikeli militarist politikaları zorluyor. Biden'ın Amerika'yı doğrudan savaşlardan çıkartıp krizleri gönüllü vekil güçlere devretme çizgisiyle tutarlı işletilen bir dinamik söz konusu.
Malum, iki önemli hasım güç Çin ve Rusya. İlki ABD'yi ekonomi cephesinde, ikincisi askeri cephede 'zorlayıcı' olarak algılanıyor. Stratejinin Çin ile 'Tayvan' ayağı ayrı yazı konusu. Rusya ayağı ise Ukrayna ve Karadeniz üzerinden Türkiye'yi daha yakından ilgilendiriyor. Hele de ABD ile ilişkilerin pek çok alanında sorun yaşanırkenn, 'Doğu Avrupa ve Karadeniz' üzerinden yeni başlık açıldığı bir sırada, Karadeniz üzerinde toplanan kara bulutları yakından izlemekte fayda var.
Buruk meydan zaferinin rövanşı
Amerikan 'woke medyası', akademi ve düşünce kuruluşlarının şu sıralar en gözde teması 'Moskova'nın Ukrayna saldırganlığı'. Trump döneminde 'Ukrayna' başlığı ABD'de daha ziyade Cumhuriyetçiler ile Demokratların iç siyasi bilek güreşinin 'mezesiydi', artık dış politikanın 'ana yemeği' haline geldi. Esasen ABD'nin 2014 Meydan darbesiyle Kiev'de devşirilen neo-nazi Banderist rejimi silahlandırma politikaları Obama döneminden bu yana devamlılık içeriyor. Farklı olan Biden yönetiminin Kiev'in gönüllü savaşçı olma arzuları üzerinden daha büyük oyun kurmasında. Ana hedef 2014'te Ukrayna'yı Kırım'ı yitirmesine yol açan, Donbass'ı da yitirmenin eşiğine getiren buruk Meydan zaferinin rövanşı
Biden yönetimi bu yolda giderek Karadeniz'i 'ulusal güvenlik stratejisine' dahil ederek ilerliyor. Son bir yıla yakın dönemde Karadeniz bölgesinde NATO'lu NATO'suz, planlı/plansız tatbikatlar, stratejik bombardıman uçakları uçurtma eşliğinde Rusya'yı 'çevreleme' siyasetine hız verildi. Son dönemde Ukrayna ile 'stratejik işbirliği anlaşması' imzalanırken, Belarus'la 'göçmen' temalı kriz eşliğinde Doğu Avrupa'da Rusya sınırlarına askeri yığınak zemini yaratıldı. Moskova'nın Avrupa'da orta ve kısa menzilli füzelerin yerleştirilmesine yönelik moratoryum önerisini reddeden NATO'nun Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, son olarak Doğu Avrupa'ya nükleer füze konuşlandırmayı açıkça andı.
Putin'in uyarıları
Moskova ise bu açık çatışma dinamiğine dair uyarılarını artırıyor. Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçen ay Valday Klübünde, yakın zamanda Rossiya-1 televizyonunda ve son olarak Rusya Dışişleri'nin toplantısında her zamanki gibi kısa ve nokta atışlı mesajlar verdi:
• "Kiev'e ölümcül modern silahlar sağlayarak, Karadeniz'de üstelik sınırlarımınız yakınında provokatif askeri tatbikatlar gerçekleştirerek durumu tırmandırıyorlar"
• "NATO hareketleriyle Rusya ile tüm diyalog mekanizmalarını çalışmaz hale getirdi"
• "NATO'nun Stratejik bombardıman uçakları Rusya sınırlarının 20 km yakınında uçuşları izin verilebilecek tüm sınırları aştı."
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Putin'i yankılayan sözleri arasında en dikkat çekicisi 'asimetrik yanıt verilmesinden' söz etmesidir.
Diğer yandan Putin'in "Rusya Batı sınırında çatışma istemiyor" vurgusu eşliğinde Moskova, yıl sonuna kadar, geçenlerde Biden'ın Çin lideri ile video konferanslı zirvesinin benzerine kapı açık tutuluyor. Moskova umudunu kesmekle birlikte Ukrayna'nın güneydoğusundaki Rus etnik nüfus alanları olan Donbass'taki Donetsk ve Lugansk bölgelerinde çözüm için Almanya ve Fransa'nın dahil olduğu Normandiya formatlı görüşmelere atıf yapıyor.
Abd, Minsk ve etnik duyarlılık temelli özerklik
Açıkçası 2014'te ABD'nin 'renkli devrim' kaosunun arkasını Minsk anlaşmalarıyla toplamaya çalışmış Almanya ve Fransa'nın bu krizde bir hükmü yok. Rusya ve Ukrayna ile Normandiya Dörtlüsünün ortağı olan bu iki ülke, Kiev'e dönüp 'Minsk'i uygulayın' bile diyemiyorlar. Kiev'in 2014 sonrasında altına imza koymak zorunda kaldığı Minsk anlaşmaları Donetsk ve Lugansk bölgelerine özerklik verilmesini içerirken, Ukronaziler, Rusça konuşan nüfusu yerli saymayan, dillerini konuşmalarını yasaklayan açıkça Banderistlerin baskın olduğu bir yapı. Dolayısıyla Minsk'i resmi olarak da buruşturup atmayı hedefliyorlar. Amerikalılar dünya çapında 'demokrasi' temasını işleyip diktatörlerle, sultanlarla çalışmakta sakınca görmedikleri gibi Ukronazilerle çalışmakta da görmüyorlar. Tıpkı belirli ulus devletler içindeki etnik unsurlar için çok duyarlı olup özerklik talep edebilirken, meseleyi 'Rusya nüfuz dünyası' için ilkeselliğe vurmamalarındaki çifte standartta olduğu gibi...
Washıngton'daki risk analizleri...
Putin'in çıkışları hiç olmazsa ABD başkentinde kaygılı analizleri tetiklemiş görünüyor. Dikkat çekici bir uyarı Politico Magazine'de RAND uzmanı Samuel Charap'ın yazısı. Charap, 'ABD'nin sınır savaşı yaklaşımının işe yaramadığı' tespitli yazısında, salt Moskova değil Kiev'in Minsk anlaşmalarındaki yükümlülüklerinin yerine getirmeye zorlanması gerektiğini belirtmiş. Charap aksi halde Moskova'ya geri adım attırmanın mümkün olmadığını vurgulamış.
Washington Post, 'Rusya'nın çizgiyi aşacak şekilde kışkırtılması' riskine karşı Beyaz Saray'ın Avrupa'daki askeri tatbikatlarını mercek altına aldığı haberini geçti. Bu yolla 'provokasyonların Rusya'yı ne kadar provoke ettiğini' anlayacaklar.
Şu batmaz uçak gemileri
Ukrayna askeri istihbaratının başı Budanov, Amerikan Military Times'a Rusya'nın ocak sonu-şubat başında Belarus'u da kullanarak yeni bir saldırı başlatmayı planladığını iddia etmiş. Umduğu olur mu bilmek güç. Fakat Biden yönetiminin hibrit savaşı, Rusya'yı Ukronazilerle açık savaşa zorluyor. Bu ABD'nin kayıp vereceği bir savaş da olmaz fakat bedelini Ukraynalıların yanı sıra en başta enerji kriziyle boğuşan Avrupa öder. Washington'daki 'stratejik aklın' doğrusu umurunda olduğunu hiç zannetmiyorum. 2008 Gürcistan yahut 2014 Ukrayna sonucunun daha beter tekrarlanacağı kısa bir sıcak savaşta 'fayda' bile görüyor olabilirler.
Amerikan başkentindeki risk analizcilerine bir katkıyı da Carnegie Moskova'dan Dimitri Trenin yapmış. 'Rus dış politikası: Vites değiştirmek' başlıklı makalesinde, "Ukrayna'nın Moskova'dan sadece birkaç yüz mil uzakta Rusya sınırında park etmiş ABD kontrolündeki batırılamaz bir uçak gemisine dönüştüğünü görmek, Kremlin için, Beyaz Saray'ın 60 sene önce Küba'da bir başka batmaz uçak gemisi park edildiğini görmesinden daha fazla kabul edilebilir değil. Herhangi bir Rusya lideri böyle bir demirlemeyi elindeki tüm araçları kullanarak önlemeye çalışacaktır."
'Lavrov'u dinlemeyen Şoygu'yla iştigal eder'
Krizin Rusya'yı zorlayan kısmı açık. Moskova 'Donbass'ı alıp bir zamanlar aynı devlet ve birliğin parçası oldukları Ukrayna'yı tümden kaybetmek istemiyor'. Ancak Trenin'in, son dönemdeki popüler bir Rus şakasına atfen aktardığı 'kaçınılmazlık' ortada: "Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'u dinlemek istemeyenler, Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile iştigal etmek zorunda kalacaklar."
ABD'nin 'büyük güç rekabeti' Ukrayna'da kontrol edilememe riski taşıyan bir çatışmayı içeriyor. Türkiye'yi NATO güvenlik mimarisinin göbeğine koyan siyasi heyet, Ukrayna'ya SİHA'lar satıp neşe içinde birlikte üretmeye soyunarak ABD stratejisinde rol kapmak bir yana, ülkenin jeopolitiği icabı bu krizden ne kadar uzak durursa, o kadar hayırlı.
BirGün / 22.11.21