YDH- Stratejik çalışmalar araştırmacısı Muhammed Hasan Sweidan, The Cradle'da yer bulan analizinde, bölgede, İsrail rejimi ile kurdukları ontolojik ve ekonomi-politik ilişkilere göre sınıflandırılan Direniş Ekseni ve Ilımlılar Ekseni arasındaki farkın hiç bu kadar belirgin olmadığını, Filistin'de silahlı direnişi destekleyen İran, Lübnan ve Suriye'nin emeklerinin Arap ve Müslüman dünyasının ortak hafızasına kazınacağını öne sürüyor.
Yemen, İsrail'e ait malların Kızıldeniz ve diğer bölgesel su yollarından geçişini engelleyerek işgal devleti üzerinde ekonomik baskı kurmaya çalışan az sayıdaki Arap devletinden biri konumunda.
Ancak Yemen deniz ablukalarını ilerletirken, diğer Arap devletleri İsrail'in savaş odaklı ekonomisine can simidi olmaya devam ediyor.
Bu yılki veriler, Tel Aviv ile normalleşen BAE, Bahreyn, Ürdün, Mısır ve Fas gibi ülkelerin, Yemen'in çabalarını bypass eden kritik ticaret yolları sağlayarak İsrail'in ablukayı aşmasına yardımcı olduğunu gösteriyor.
Bu arada, cumhurbaşkanı kamuoyu önünde İsrail karşıtı söylemini sertleştiren Türkiye, İsrail ile doğrudan ticaretinin boyutunu saklamak için malları Filistin gümrüklerinden - ve Yunanistan'dan - geçirerek daha aldatıcı bir yaklaşım izliyor.
Arapların İsrail ile ticari ilişkileri
The Cradle daha önce Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ticari ilişkileri ve bu ülkelerin soykırımın finansmanında nasıl suç ortağı olduklarını raporlamıştı. İsrail'in Gazze'ye yönelik imha savaşından sonra bu devletlerin İsrail ile ilişkilerini keseceği beklentilerine rağmen gerçeklerin anlattığı hikaye çok farklı.
Ensarullah'a bağlı Sana'a hükümeti yönetimindeki Yemen, İsrail limanlarına deniz ablukası uygularken çoğu Arap hükümeti bu adımları atmadı. Bunun yerine, Tel Aviv ile ilişkilerini resmen kesen ancak perde arkasında gizli işbirliğini sürdüren Kolombiya gibi, İsrail'i alenen kınarken ekonomik bağlarını sessizce sürdürerek ikili bir oyun oynamaya devam ediyorlar.
2024 yılına ait ticaret rakamları, özellikle Bahreyn ve İsrail arasındaki ilişkilerde önemli bir değişim olduğunu ortaya koyuyor. Bahreyn parlamentosunun İsrail'i kınayan açıklamalar yapmasına rağmen İsrail'in Bahreyn'den ithalatı Ocak-Temmuz 2024 arasında 2023'ün aynı dönemine kıyasla yüzde 1161,8 gibi şaşırtıcı bir oranda arttı.
Kamuoyu önünde ise iki devlet çok farklı bir oyun oynadı: İsrail Büyükelçisi Bahreyn'den ayrıldı, Manama Tel Aviv'deki elçisini geri çağırdı ve ekonomik ilişkileri askıya aldı.
Bu eylemler büyük ölçüde göstermelikti ve gerçek politika değişikliklerini yansıtmaktan ziyade İsrail ile normalleşmeye ezici bir çoğunlukla karşı çıkan Bahreynlileri yatıştırmayı amaçlıyordu.
BAE ve Mısır: Ekonomik desteğin temel direkleri
ABD arabuluculuğundaki 2020 İbrahim Anlaşması'nın kilit oyuncularından biri olan BAE'nin İsrail'den ithalatı 2024 yılında yüzde 14,2 oranında arttı. Bölgede Tel Aviv'le normalleşmenin öncüsü olan Abu Dabi, savaş sonrası dönemde ABD-İsrail'in Gazze planlarında stratejik bir rol oynamaya devam ediyor.
Temmuz ayında İsrail, ABD ve BAE yetkilileri arasında Gazze'deki herhangi bir direnişi bastırmayı amaçlayan “gizli toplantılar”, Abu Dabi'nin İsrail'in gelecekteki siyasi projelerini desteklemedeki kritik rolünü vurgulamaktadır.
Bahreyn ve BAE'den yapılan ithalattaki artışın, İsrail'in Kızıldeniz'deki Yemen saldırılarını atlatmak amacıyla Batı Asya'dan gelen malları Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden karayoluyla taşımak için bu ülkelerin limanlarına giderek daha fazla güvenmesinden kaynaklandığını belirtmek önemlidir. Bu taraflar, The Cradle ve diğer medya kuruluşlarının uzun süredir ifşa ettiği bu kara yolunun varlığını inkar etmektedir.
Daha önceki haberler, bu kara koridorunun benimsenmesinin İsrail'in daha önce hava veya deniz yoluyla taşınması maliyetli olan tüketim mallarının ihracatını arttırmasını sağladığını göstermektedir.
Benzer şekilde, 1978 Camp David Anlaşması'nda Tel Aviv ile ilişkilerini normalleştiren ilk Arap devleti olan Mısır, ithalatın yüzde 16, ihracatın ise yaklaşık yüzde 130 artmasıyla İsrail ticareti için giderek daha kritik hale geldi. Mısır'ın Akdeniz'deki altı limanı İsrail'e giren ve çıkan mallar için kilit transit merkezleri haline geldi: Port Said, el-Ariş, Ebu Qir, İskenderiye, Dimyat.
Açık kaynaklı denizcilik verileri kullanılarak önceki üç ay boyunca 19 geminin izlenmesine dayanan Ağustos haberlerı, bu gemilerin yalnızca İsrail ve Mısır limanları arasında gidiş-dönüş seferleri yaptığını ortaya koydu.
Özellikle altı gemi, inşaat projelerini desteklemek üzere bu limanlar arasında devam eden çimento taşımacılığına tahsis edilmiştir. Bu faaliyet İsrail'in yatırım ürünleri ithalatındaki kayda değer artışa katkıda bulunmuştur.
Mısır limanları, özellikle Gazze'den sadece 29 kilometre uzaklıktaki Aşdod limanına ve stratejik Hayfa limanına yakınlıkları nedeniyle İsrail ticareti için hayati önem taşıyan merkezler olarak hizmet veriyor. Bu coğrafi avantaj nakliye maliyetlerini düşürerek deniz yoluyla taşınan malların fiyatlarını azaltmaktadır.
Buna ek olarak, İsrail'in Fas'a ihracatı Gazze'deki savaştan etkilenmeden artmaya devam etti. İki ülke arasındaki ticaret 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 81,42 oranında artarak çatışmadan önce başlayan bir modeli devam ettirdi.
Türkiye'nin aldatıcı ticaret taktikleri
Türkiye daha karmaşık bir durum arz etmektedir. Mayıs ayında İsrail ile doğrudan ticaretin durdurulmasının ardından Türkiye'nin İsrail'e ihracatı düştü. Ancak Ankara, malları Filistin gümrüklerinden geçirerek ambargoyu delmenin yollarını buldu ve ticaret perde arkasında devam ederken bağlar kopmuş görüntüsü verdi.
Türkiye İhracatçılar Birliği, 2024 yılının ilk sekiz ayında işgal altındaki Filistin topraklarına yapılan ihracatta yüzde 423'lük bir artış olduğunu ve geçen yılın aynı döneminde 77 milyon dolar olan ihracatın bu yıl 403 milyon dolara yükseldiğini bildirdi. Özellikle, Türkiye'nin Filistin'e ihracatı sadece Ağustos ayında yüzde 1156 artarak 2023'te 10 milyon dolardan 2024'te 127 milyon dolara yükseldi.
Ankara'nın Filistin'e ihracatı arttırdığı iddiasının en can sıkıcı yanı, İsrail hükümetinin işgal altındaki Batı Şeria makamlarına fon aktarımını durdurmuş olması: Filistinlilerin ithalatlarını artıracak mali imkânları yok.
Bu durum sadece Türk yetkililerin ikiyüzlülüğünü değil aynı zamanda Filistin Yönetimi'nin Gazze'deki halkına karşı daha fazla ihanet içinde olduğunu da göstermektedir. Ayrıca, daha önceki haberler Ankara ve Tel Aviv arasındaki ticaretin Yunanistan gibi üçüncü ülkeler üzerinden devam ettiğini göstermektedir.
Gazze'deki savaş Arap devletleri arasındaki ekonomik uçurumu daha da derinleştirdi. Yemen İsrail'e ekonomik baskı uygulamaya çalışırken, Mısır, BAE ve Bahreyn gibi ülkeler İsrail'in ticaret yollarını güçlendiriyor ve işgal devletinin ekonomisini desteklemeye yardımcı oluyor. Türkiye'nin ikiyüzlülüğü ve Filistin Yönetimi'nin suç ortaklığı da İsrail'in çıkarlarına hizmet ediyor.
Tarih ilerledikçe, bu satılmış devletlerin eylemleri -daha doğrusu eylemsizlikleri- unutulacak gibi görünmüyor. Bu devletlerin savaşı destekleme ya da savaşa karşı çıkma rolleri Arap ve Müslüman dünyasının ortak hafızasına kazınacak ve Gazze'yi savunanlar ile sadece 360 kilometrekarelik bir alanda on binlerce sivilin soykırımına destek verenler arasında net bir çizgi çizecektir.
Batı Asya'daki Direniş Ekseni ile Ilımlılar Ekseni arasındaki ayrım hiç bu kadar belirgin olmamıştı.
Çeviri: YDH
Yakın Doğu Haber / 12.09.24