Suriye’de; arkasında Batı ile ‘Vahhabi/ Selefi’ Körfez’in aklının bulunduğu, adına en naif haliyle ‘siyasal İslam eliyle demokrasi götürme’ denilebilecek rejim değişikliği projesi, Halep’in doğusunun yıllar sonra ilk kez cihatçı gruplardan temizlenmesiyle tabutuna konuldu. Çivisi, mümkün olabilirse eğer, Astana’da çakılacak. Rusya’nın öncülüğünde, bölgenin iki önemli gücü Türkiye ve İran’ın garantörlüğünde…
Elbette bu pilav daha çok su kaldırır. Lakin Suriye ordusunun Halep zaferiyle önemli bir eşik aşıldı. Bunun sosyal psikolojik görüntüsü her kesimden Suriyelinin nüfusun yüzde 70’ten fazlasının yaşadığı büyük kentlerde ‘Noel vesilesiyle’ ilk kez ulusal bayrakları eşliğinde göbek atmasıdır. Batı medyası karalar bağlayıp ‘Halep düştü’ diyedursun, Suriyelilerin ezici kısmı için ‘Halep özgürleştirildi’. Halep’in doğusundan çıkartılan hakiki sivillerin anlattıkları da ibret vesikası.
***
Velhasıl Suriye’nin modernleşme sürecini hiç anlamamış olan Batı, ipleri elinden fena kaçırdı. Telafisi de kolay değil. Aslına bakılırsa Obama yönetimi gidişatı görmüştü. Rusya’nın son bir yıldır uluslararası hukuk çerçevesinde kalarak ABD ile işbirliği için harcadığı çabanın haddi hesabı yok. Nitekim Obama/Kerry yıl sonuna doğru Putin/Lavrov ile anlaşmayı da kotardı. Ancak Pentagon, Deyr ez Zor’da Suriye ordusunu vurarak bunu sabote etti. ABD Hava Kuvvetleri göstere göstere IŞİD’in Hava Kuvvetleri kılındı.
Ve Rusya için iş bitti. Moskova stratejisini değiştirip bölgesel güçlere yöneldi. Özellikle Suriye politikası iflas etmiş Türkiye’ye… Halep’ten Nusra Cephesi başta olmak üzere cihatçı grupların tahliyesi Türkiye sayesinde kotarıldı. Ardından Putin, Astana uzlaşmasını duyurdu. Besbelli ki pazarlıklar sürüyor. ‘Suriye’nin laik karakterine güçlü vurgu’ yapan mutabakat eşliğinde hakikaten başarılırsa Ortadoğu’da bir ‘Pax Rusya’ fikri bile doğabilir; ki bu ayrı yazının konusu. Kısa vadede belki İdlib’e doluşturulan Nusra Cephesi ve diğer cihatçı gruplarla büyük bir yıkım daha yaşanmadan çözüm çıkabilecek. Mümkün mü? Çok zor. Ama mutabakat sonrası hiç olmazsa ‘imkânsız’ demeyelim.
***
Şimdi Donald Trump’ın 20 Ocak’taki yemin törenine kadar ‘geçiş süreci’ yaşanıldığı için ‘devre dışı kalmış’ görünen ABD’nin elinde kala kala Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri kaldı. Bu konuda Trump yönetimiyle nasıl pazarlık yapılacağı meçhul.
***
Bölgede kendilerini Batı destekli bu siyasal İslamcı projelerin sac ayakları görenler için ise tablo çoktandır ibretlik. En ‘ucuz atlatanı’ Tunus’ta, İhvan’ın kolu Ennahda’nın lideri Raşit Gannuşi’den son olarak ‘laik güçlere karşı taviz gerektiği’ ve ‘Suriye ve Irak’ta siyasi çözüm istedikleri’ mesajını işittik. Ennahda yazılıp çizilenin aksine hiç de ‘ılımlı’ değil. Sırf laik direnişe tosladığı için diyaloğu seçmek zorunda kaldı. Ellerinde olsa Tunus’a şeriat anayasası giydireceklerini detaylarıyla yazmıştım.
***
Asıl İhvancı projeyi ‘yeni Osmanlı’ başlığıyla sunan Türkiye’nin mesajları mühim. Ankara’nın, Astana sürecinde Rusya ve İran ile birlikte garantör olmaya hazır olduğunu duyururken, “Altı yıldır devam eden modern dönemin en kanlı savaşını artık bir şekilde durdurmak zorundayız” vurgusu esaslı bir trajedinin tezahürü. Suriye’nin ‘toprak bütünlüğüne’ dikkat çekilmesi, Şam ile muhalefet temsilcileri arasında ‘kolaylaştırıcı ve pozitif rol oynamaktan’ söz edilmesi, siyasi geçiş süreci için ‘çoğulculuk, kapsayıcılık’ denilmesi de öyle. En başta “siyasal İslamcı aklın Batı tipinde kurumsal demokrasi ile var olamayacağının dünyada bugün en somut gösteren ülke hangisi”, diye sorulsa yeridir.
***
Peki bu iflas üzerinde düşünürler mi? Zannetmiyorum. Tıpkı proje önce Libya, ardından Mısır’da çöktüğünde düşünmedikleri gibi…
İhvan projesi çökse de enkazı üzerinde çok tepinilecek. Bunun memleketin enkazına dönüşmemesi için Suriye’de girişilen askeri maceranın sorgulanması şart. Peki hâlâ akıllarının bir kenarında ABD ile pazarlıklarla Rakka’ya ÖSO ile girmek bulunanlarla nasıl olacak?
Cumhuriyet / 28.12.16