Siyasilerin dokunulmazlığı (ve sorumsuzluğu) meselesi ne çok tartışıldı yıllar yılı. Sadece kürsü kalsın, o da olmasın… Çok laf geldi gitti, çok taslak, tasarı, teklif eskidi, sonuç: HDP’li vekiller (Anayasal ilkelere –‘eşitlik’ ve ‘aleyhteki cezai hükümler geriye yürümez’ sadece iki ilke- aykırı yürütülen işlemler sonucu) hapiste, eş genel başkanlar dahil. Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete.
Cumhurbaşkanlığının yargılanması da çok tartışıldı. Mevcut cumhurbaşkanı “vatana ihanet” dışında bir nedenle yargılanamıyor. Birçok yönden tartışmalı bir hüküm idi bu (Vatana ihanet hangi suçları kapsar, bunlar dışındaki suçlarda ne olacak, görevdeyken mi korur görevden sonra mı korur, nasıl, nereye kadar?) ama artık o tartışmalar tarih oluyor. Tarihi dönem geliyor.
Yeni, icracı cumhurbaşkanı “yargılanabiliyor.” Hükümler berrak. Sade. Net. Fakat durum hem karışık, hem vahim.
400 VEKİLLE YÜCE DİVANA SEVK
Durum teklifin 10’uncu maddesinde düzenlenmiş; kabul edilirse bu Anayasa’nın 105’inci maddesi olacak.
Görevdeki cumhurbaşkanının yargılanabilmesi için (600 kişilik) Meclis’te iki oylama yapılıyor: İlki, suçlama önergesinin kabulü, ikincisi Yüce Divan’a sevk. İlkinde Meclis’in beşte üçü, ikincide üçte ikisi suçla derse Yüce Divan yargılama yapıyor. Görevdeyken böyle. İlkinde 360, ikincide 400 milletvekili oyuyla.
Peki suç, görevi bittikten sonra ortaya çıkarsa? Usul yine aynı. Görevdeki cumhurbaşkanının mahkemelerde süründürülmesi (o sadece vatandaşa mahsus bir hak!) doğru değil diyelim ki, peki görev bittikten sonra niye aynı usul? Üstelik bu “bütün suçlar” için geçerli, geleneksel dokunulmazlık rejiminde “göreviyle ilgili suçlar” ve “göreviyle ilgili olmayan suçlar” diye bir ayrım var. Ayrıca “Yasama dokunulmazlığı”ndaki gibi “suçüstü hali” diye bir mesele de var. Görevdeyken suçüstü halinde bile prosedür değişmeyecekse ve görevden ayrıldıktan sonra bir suç ortaya çıktığında tıpkı görevdeymiş gibi özel yargılama usulüne tabi olacaksa, bunun ömür boyu ve mutlak dokunulmazlık olduğunu söyleyebiliriz.
BAKANLAR VE YARDIMCILAR
İki dokunulmazlık daha var teklifte. Kıyaslama durumu daha da netleştirecek.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, aynı soruşturma rejimine tabi. Fakat onlar hakkında, cumhurbaşkanının aksine, ikili bir ayrım öngörülmüş. (Teklifin 11’inci maddesi, Anayasa’nın 106’ını maddesi.) Ayrıma göre yardımcılar ve bakanlar a) görevleriyle ilgili suçlar ve b) görevleriyle ilgili olmayan suçlarda farklı soruşturma usullerine tabi.
Bu ayrıma bakarsak, yardımcılarla bakanların hiç değilse normal insanlar olacağını düşünerek sevinebiliriz, züğürt tesellisi babından.
Görevleriyle ilgili suçlarda usul, cumhurbaşkanınkiyle kabaca aynı. Sadece bu iki makamdaki kişilerin Meclis’teki karar oranları hep beşte üç. Bu iki makamdakiler de görevden ayrıldıktan sonra aynı cumhurbaşkanı gibi aynı usulle yargılanabilecek.
YASAMA DOKUNULMAZLIĞI (KÜRTLER HARİÇ OLAN)
Bu iki figürün bir dokunulmazlığı daha var: Görevleriyle ilgili olmayan suçlarda “yasama dokunulmazlığı” hükümleri geçerli. Onu da hatırlatalım:
Anayasa’nın 83’üncü maddesinde düzenlenen dokunulmazlık aslında iki bölümdür. Birinci fıkrada, “yasama sorumsuzluğu” ya da “kürsü dokunulmazlığı” denilen prensip düzenlenmektedir: “Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir kararı alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.”
Bir de “diğer suçlar” meselesi var, o hüküm (ikinci fıkra) şöyle:
“Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.” (Bu hükümler, HDP milletvekillerini hapsedebilmek için yok sayıldı, sözde bir anayasa değişikliğiyle…)
*
Şimdi, bu nedir? Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanlar için “görevdeyken getirilen suçlamalar” ya da “sonradan ortaya çıkan suçlar” açısından, aynı usul ömür boyu geçerli. Bakanlar için görevle ilgili-ilgisiz ayrımı varken, cumhurbaşkanı için yok. Yani, hangi suç olursa olsun, görevdeyken de görevi bıraktıktan sonra da hep aynı korumaya tabi. Yüce Divan’da seçilmeye engel bir suçtan mahkûm olursa, cumhurbaşkanlığı düşüyor, fakat bu durumda bile kalan suçlar için aynı usul işletilir. Bu nedir sahi? Ömür boyu bu ölçekte bir güvence hangi demokratik figür için var olabilir? Bu türden Türk hukukunda ünlü ömür boyu koruma girişimi, 12 Eylül Anayasası’nın referandumla değiştirilen “geçici 15’inci” maddesiydi, hani Kenan Evren ve arkadaşlarını koruyan madde. O da kaldırıldı bir gün ama yıllar yılı meşgul etti memleketi. Bir farkı belirtelim, görüntüyü demokratikleştiren bir fark, belirtelim: Yeni cumhurbaşkanının koruması, her durumda Meclis oyuyla sağlanıyor; 400 vekili bulan yargılar! Görevdeyken de görevde değilken de.
İki not:
1) Dokunulmazlık-sorumsuzluk meselesinde internette bulunabilecek Kemal Gözler imzalı, doyurucu ve karşılaştırmalı bir makale var, işte adres: http://www.anayasa.gen.tr/dokunulmazlik.htm
2) Şunu da belirtelim cumhurbaşkanı ile yardımcılarının dokunulmazlıklarını düzenleyen hükümlerin “gerekçe”si aslında gerekçe filan değil, sadece maddelerin kötü bir özeti. Esasen, “gerekçe” bölümü tümüyle bir felaket, bir anayasa metni olarak hem, hem de herhangi bir metin olarak.
Eşelemeye devam edeceğim. Özellikle koalisyon alerjisi ve istikrar vurgusunun hiper sağ gramerdeki yerini eşelemeye çalışacağım.
Gazete Duvar / 15.12.16