Felaketler, psikopatlar, komedyenler... - Ergin Yıldızoğlu

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 25 Nisan 2019
  • 07:38

Kapitalist uygarlığın krizinin içinde, ekonomik, ekolojik, insani felaketler, ülkesini kendi malı sanan psikopat­lar, hiçbir program açıklamadan devlet başkanı seçilen komedyenlerle aynı ek­ranları paylaşıyor. Ve çoğumuz, dünyada ve Türkiye’de değişemediği için hızla canavarlaşan düzenin çırpınışlarını, pa­ranoyak şizofrenlerin canımıza kastetmiş hezeyanlarını, düşünceyle eylem arasın­daki yapışkan yerden, kocaman gözlerle seyrediyoruz.

 

‘Milyarderler kaygılı’

Yine bir küresel resesyon beklentisi var, mali kriz riski artıyor. Liberal demok­rasi, bir taraftan dünyanın toplam serveti­nin yüzde 85’ini biriktirmiş yüzde 9’unun açgözlülüğü, diğer taraftan milliyetçi ırkçı dinci akımların saldırısı altında ağır hasta. Muhafazakâr Daily Telegraph’tan Am­borse Evans Pritchard “bir mali krizlik canı kaldı” diyordu...
Washington Post’a göre “Kapitalizm krizde: ABD’li milyarderler, kendilerini zengin eden sistemin geleceğinden kaygı duyuyorlar”. Üstelik bunlar Fordist dönemin mirası, şimdilerde aşırı üretim altında ezilen sermayenin değil, dijital­leşmenin, “büyük-veri-kitlesel gözetleme kapitalizminin” öncü temsilcileri.
Haksız da değiller. Vasıfsız işçileri ro­botlarla değiştiren süreç, algoritmaların beyaz yakalıların işlerini tasfiye etmeye başlamasıyla yoluna devam ediyor. Her­kesi “bir işte çalışmaktan”, abuk sabuk “Adamların” despotizminden kurtaracak eşitlikçi, özgürlükçü bir düzene geçerek barışı, refahı, kültürel gelişmeyi teşvik et­meyi düşünmek varken, düzenin entelek­tüelleri, her şeye sahip yüzde 1 ile işini, aşını, sağlığını kaybetmekte olan yüzde 99 arasındaki gerginlikte “Kapitalizmi na­sıl yaşatırız” sorusuyla meşgul.
Bu sırada, “kâr makinesi” doğayı, insa­nın yaşam enerjisini tükettikçe, gereksiz mallarla ekranları doldurdukça gezegenin iklimi, ekolojik dengesi bozuluyor. Hayvan türlerini, yaşam alanlarını tüketerek ilerle­yen süreç kapitalist uygarlığın merkezle­rine ulaşmaya başlıyor. İnsanlar, özellikle gençler, tek ve ortak bir gezegende ya­şadıklarının bilinciyle başkaldırıyorlar. Bir haftadan daha uzun bir süredir Londra’nın merkezinde “Tükeniş İsyanı (Extinction Rebellion” günlük yaşamı aksatıyor. İsya­nın liderlerinden birinin dediği gibi, “doğ­rudan eylem dışında ekranlara çıkmanın, sesini duyurmanın başka yolu kalmadı”. Ancak artan sayıda Londralı “eylemleri anlayışla karşılıyor, hatta destekliyor”.

İki saçmalığın ikisi birden

Irkçı, milliyetçi akımlar, insanların tek ve ortak bir dünyada, tek bir kapitalist uygarlık içinde yaşadıklarını görmelerini engelliyor. Bu akımların cazibesine kapı­lanlar, gerçekte “yüzde 99’un” malı iken, hâlâ kendi ülkeleri sandıkları toprak par­çası üzerinde korunabileceklerini sanıyor­lar. Dinci akımlar, insanları bu dünyadan umudu kesip, öbür dünyadaki bir kurtuluş fantezisi adına birbirlerinin boğazına atla­maya teşvik ediyorlar.
Türkiye, bu iki saçmalığın ikisini de bir­leştiren siyasi akımların elinde çırpınıyor. Bu akımların gerçeklikle bağı kopmuş sözcüleri, tam bir paranoyak şizofreni içinde çırpınıyorlar. Yeni Zelanda’da bir dinci-faşist camiye saldırıyor, onlarca insanı katlediyor, bunlar “saldırı aslında bizi hedef alıyordu” diyorlar. Sudan’da diktatör ve soykırımcı Beşir devriliyor, paranoyak şizofreni yine nüksediyor: “Darbe bize yapıldı.” Sri Lanka’da kendi akımlarının bir kanadı, dinci fanatik grup­lar 8 kilise ve oteli bombalayıp 350 insanı katlediyorlar, paranoyak şizofreni, tavan yapıyor: “Bizi doğudan kuşatıyorlar.”
Hâlâ, görüntüyü kurtarmak için yapmak zorunda kaldıkları seçimlerde, beklen­medik biçimde altın yumurtlayan tavuğu kaybedince “arızaya” geçtiler. Tam bir histeri krizi içinde oyları yeniden ve ye­niden saydılar olmadı. Maske tamamen düştü, altındaki karanlık, gözler önüne serildi: Seçimin tekrarı beka meselesi­dir; sandıktan çıktılar diye ahlaki kabul edemeyiz.” Paranoyak şizofreni giderek, doğrudan sokak şiddetine, ana muhalefet partisinin liderine yönelik linç girişimine dönüşüyor. Ve çoğunluk, düşünceyle eylem arasındaki yapışkan yerden, ko­caman gözlerle seyrediyor.

Cumhuriyet / 25.04.19