Devletin eski (ve yeni) gözdelerinin sosyal medyadan yayımladıkları fotoğrafla “Biz buradayız” demesiyle, suç işleyen kamu görevlilerine bakanlıktan “Arkanız sağlam” mesajının verilmesi aynı günlere denk geldi.
İçişleri Bakanlığı geçen hafta, “terörle mücadelede görev almış” herkesin bundan sonra istediği avukatı seçip hatta üç avukatla kendisine bir savunma kalkanı oluşturup ücretini dert etmemesi için yönetmelik değişikliğine gitti. (Bu işten suçlular kadar tek davadan milyonlar kazanan ceza avukatlarının da memnun olacağı malum.)
Yönetmelikte geçen tanımlama asker ve polisleri düşündürtse de onun da kapsamı genişletildi. Vali ve kaymakam gibi mülki idare amirleri de “terörle mücadele etmiş” sayılacak. Yargının savcı ve hâkimleri fiilen bu kapsama aldığını zaten biliyoruz.
Tecavüz ve cinayet gibi aslında “görev suçu” olmayan suçların, bu görevliler söz konusu olduğunda görev suçu sayılarak devlet güvencesi altına alındığını da...
Yani koruma şemsiyesi maddi ve manevi anlamda genişledi. Üstelik sadece suç işleyenleri değil, şikâyetçileri de kapsıyor.
Hatta yukarıda bahsettiğim fotoğraftaki gibi emekli emniyet müdürünü ve emekli gardiyanı da muhbiri de korucuyu da…
Tüm bu görevlerin kıyısından dahi geçmiş olanların herhangi bir yargı sürecini dert etmesine zaten gerek yoktu, şimdi bir de ödüllendirildiler: “Rahatça vurun, öldürün, işkence yapın, tecavüz edin, gerisini bize bırakın. Eskiden olduğu gibi beş sanığa bir kurum avukatının düştüğü, dilekçelerle geçiştirilen savunmalara mahkûm değilsiniz artık.”
Eskisi dediğim, Ankara’da görülen, Mehmet Ağar’ın da sanığı olduğu faili meçhuller davası örneğin. Sanık dediysem tabii ki mağdur aileler ve biz gazeteciler Ağar’ı mahkeme salonunda görmedik, kendisine özel duruşma açıldı savunma vermesi için. Duruşma da dediğime bakmayın, daha çok “ağırlamaydı”. Ve tabii ki tüm sanıklar beraat etti.
Engin Çeber’in gözaltında ve hapishanede gördüğü işkence sonucu hayatını kaybetmesinin ardından açılan ve avukatlarının insanüstü çabasıyla faillerin ceza aldığı davada katillerin avukatı kamu avukatıydı.
Ha keza Hayata Dönüş Operasyonu davasının rütbeli asker sanıkları da Berkin Elvan davasının sanığı polis de halen devlet güvencesinin rahatlığıyla oturuyor duruşma salonunda.
Bahsettiğim fotoğrafta Susurluk “mahkûmu”, eski bakan ve emniyet müdürü Mehmet Ağar ile yıllardır yan yana olduğu, yine Susurluk davası mahkûmu emekli Albay Korkut Eken ve daha çok Devlet Bahçeli fotoğraflarıyla gündem olan organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile Balyoz davasından beraat eden emekli Korgeneral Engin Alan var.
Özgeçmişleri buraya sığmayacak kadar uzun olan dört meşhur isim, memleket tarihinin çeşitli dönüm noktalarında hep karşımızdaydı. Bugün de o dönem noktalarından birinden geçiyoruz ve bu fotoğrafın yayımlanması sürpriz olmadı.
Dönemden geleceğe kalacak olanlardan bir başka sanık ise Musa Orhan. O da yukarıdaki isimler gibi tutuksuz yargılandı/yargılanıyor. Hem de dosyadaki delillere ve suçlamalara rağmen: Kendisini destekleyen kurum ve kişilerin nüfuzunu kullanarak tanıklar üzerinde hâkimiyet kurabileceği ihtimali, delilleri daha önce de karartma girişiminde bulunması, cinsel saldırının katalog suçlardan olması, suçun cezasının alt haddinin 12 yıl olması, kuvvetli suç şüphesi, bilirkişi raporları…
Bu gidişat davanın sonucuna dair bilgi veriyor.
Faili meçhullerle ilgili davada da kimse Ağar’ın mahkûm edileceğini düşünmüyordu.
O davanın müştekilerinden Eren Baskın babasının katillerinin beraata şaşırmamıştı. Fotoğrafa yaptığı yorum her şeyi özetliyor:
“İsimlerinin yan yana geçtiği her yerde mutlaka karanlık işlerin döndüğü bilinen bu eli kanlıların, ülke üzerinde bu kadar rahat hareket edebilmeleri maalesef ki bu ideolojiyi koruyan, kollayan yetkililerin sayesindedir.”
BirGün / 20.10.20