Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti, 2019 başından itibaren büyük ölçekli bütün sorunları 31 Mart yerel seçimleri halısının altına süpürmüştü.
Bunların arasında ikisi özellikle öne çıkıyordu. Birincisi, her ne kadar gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerekse seçim ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli “beka” sorununu öne çıkarsa da, seçmenin asıl derdi olan ekonomik sorunlardı. Diğeri de, ABD ile Rus yapımı S-400 savunma füzeleri alımı ve F-35 savaş uçakları teslimatı üzerine yaşanan gerilimdi.
Ekonomik sorunlar ikiye ayrılıyor. Birincisi hayat pahalılığı ve işsizlik gibi geniş seçmen kitlelerini etkileyen sorunlar. İkincisi de özellikle kur ve faiz bakımından dış müdahale ve yönlendirmelere açık olduğu artık şüphe götürmeyen mali piyasalardaki istikrarsızlık.
Birincisi, seçim öncesi gıda tanzim satışları, baskılanan enerji fiyatları ve Ankara’dan banka ve şirket yönetimlerine açılan ikaz telefonlarıyla idare edilmeye çalışıldı. İkincisi ise daha çok Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sık sık vurguladığı üzere, seçim sonrası açıklanacak ekonomik önlemler paketini bekliyordu.
İşin ilginç yanı, Türkiye’nin yatırımcı güvenini kazanmak için atacağı adımların serbest piyasa kuralları ve hukuk devleti gereklerine uygun olması beklentisiyle, ABD ile yaşanan silah geriliminin örtüşüyor olmasıydı.
ABD Başkanı Donald Trump daha önce Türkiye’yi, IŞİD’e karşı işbirliği yaptıkları, yasadışı PKK’nın Suriye kolu PYD’ye saldırması halinde “ekonomisini mahvetmekle” tehdit etmişti. Bu tehdit Türkiye’de piyasaları sarsmış, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna askerî harekât başlatma planı ertelenmişti. ABD’nin, Türkiye Rus füzelerini alma kararından vazgeçmez ise Patriot füzeleri vermeyeceği; dahası, Türkiye’nin ortak üreticisi olduğu F-35 jetlerinin teslimatını durduracağı tehdidi halen devam ediyor.
İlk sesini çıkaran ABD oldu
Son iki aydır ne ABD ne de Rusya bu konuda pek çıkış yapmayarak Erdoğan’ı seçim sonuna dek rahat bırakmayı tercih etmişti. Ancak seçimler geride kaldı. Türkiye’de iç siyaset açısından önem taşıyan İstanbul ve Ankara oy sayımları ile AKP’nin itirazlarıyla gelen belirsizlik ne ABD ne Rusya’yı fazla ilgilendiriyor. Yerel seçimler Cumhurbaşkanlığı ve hükümet makamlarını değiştirmiş değil. Dolayısıyla hükümetler arası anlaşmalar da yerli yerinde duruyor.
Belki de bunu hatırlatmak amacıyla ilk sesini çıkaran ABD oldu. Daha seçimin ertesi günü F-35 teslimatı faaliyetlerinin durdurulduğunu ilan etti. Türkiye’den S-400 anlaşmasının iptali bekleniyordu. Bunu, Rusya’nın 3 Nisan’da kendilerinin S-400 anlaşması hükümlerine sadık oldukları açıklaması izledi. 3-4 Nisan’da Washington’da NATO’nun 70’inci yıldönümü etkinlikleri vardı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun burada buluşup ortamı yumuşatması umuluyordu. Ancak ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence tarafından yapılan bir konuşma ortamı daha da gerdi. Evanjelist oy tabanıyla Rahip Brunson olayında da başrolde yer alan Pence, NATO müttefiki Türkiye’yi Çin ile bir tutup yükleniyordu. Cevap Ankara’dan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’dan geldi; ABD Türkiye hakkında bir tercih yapmalıydı. Pence buna da sert karşılık verdi; asıl tercihi Türkiye yapmalıydı. Bütün bunların üzerine, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yezhov’un Trump’ın nasırına basacak, Erdoğan’ı da zora sokacak açıklaması 5 Nisan’da Hürriyet’te yayınlandı: Rusya S-400 alımı konusunda Erdoğan’a güveniyordu, Vladimir Putin’le 8 Nisan’da bunu konuşacaklardı.
Gözler 8 Nisan haftasına çevrildi
Aslında 8 Nisan başka açılardan da önemli bir sürecin başlangıcı. Hükümet daha önceden ekonomik programın “8 Nisan haftasında” açıklanacağını duyurmuştu. 11-12 Nisan’da Washington’da G-20 ülkeleri Hazine ve Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları toplantısı vardı. 12-13 Nisan’da yine Washington’da IMF ve Dünya Bankası toplantıları, 15-16 Nisan’da da Türk-Amerikan Konseyi toplantıları vardı. Bu toplantılarda ise ağırlığın S-400 ve F-35 konularında olacağı tahmin ediliyordu. Bütün bu toplantılara Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak’ın katılımı öngörülüyordu. Dolayısıyla ekonomik programın, eğer Albayrak tarafından açıklanacaksa, açıklanması için geriye 9 ve 10 Nisan günleri kalıyordu. Bugünlerde, mevcut tabloya bakarak ekonomik programın açıklanmasının bu temasların ardına ertelenebileceği konuşuluyor, ama henüz bu konuda da resmi bir açıklama yok.
Birbirine bağlı haline gelmiş ekonomi ve dış politika sorunları Türkiye’nin yakın geleceği üzerine etkili olacak. AK Parti için İstanbul’daki yenilgiyi geri çevirme atağı devam etse de etmese de, stratejik takvim 8 Nisan Pazartesi günü Erdoğan’ın Rusya seyahati ile başlayacak.
DW Türkçe / 06.04.19