Katar’da ortaya çıkan ekonomik krizin gerçek hikayesi bu - Robert Fisk

Yalnızca Shakespeare’in oyunları -komedyaları- bu tür bir ihaneti açıklamaya yaklaşabilir.

  • Çeviri
  • |
  • Dünya
  • |
  • 10 Haziran 2017
  • 20:17

Katar krizi iki şeyi kanıtlıyor: Arap devletlerinin süregiden geri kalmışlığı ve Donald Trump’ın iki hafta önce absürdce katıldığı Suudi zirve aracılığıyla kurulan Sünni Müslüman birliğin tümden çöküşü.

Şii İran “terörüyle” ölümüne savaşma sözü verdikten sonra Suudi Arabistan ve en yakın dostları, “teröre” kaynaklık etmesinden ötürü en zengin komşuları Katar’a karşı cephe oluşturmuş durumda. Sadece Shakespeare'in oyunları böylesi bir oyunu açıklamaya yaklaşabilir. Tabii ki Shakespeare'in komedyaları.

Öyle ki, bu saçmalıkla ilgili gerçekten çok fantastik bir şey var. Katar vatandaşları kesinlikle IŞİD’e katkıda bulundular. Ancak Suudi Arabistan vatandaşları da.

11 Eylül uçaklarını New York ve Washington'a herhangi bir Katarlı uçurmadı. 19 katilin dördü dışında hepsi Suudi idi. Bin Ladin Katarlı değildi. Bir Suudi idi.

Ama Bin Ladin, kendi kişisel yayınlarıyla Katar’ın El-Cezire kanalını destekledi ve El-Cezire; Suriye’deki El-Kaide/Jabhat El-Nusra liderlerine, kendilerinin ne kadar barışsever, ılımlı bir grup olduklarını açıklamaları için sınırsız yayın imkanı sağlayarak Suriye’deki bu haydutlara sahte bir ahlaki değer kazandırmayı denedi.

Öncelikle, bu hikayenin histerik biçimde komik olan yanlarını bir kenara bırakalım. Yemen’in Katar’a hava bağlantılarını kesmesini anlıyorum. Katar Emiri zavallı Şeyh Tamim bin Hamad al-Thani için büyük bir şok olsa gerek, çünkü Suudi ve Emirliklerdeki eski dostları ile birlikte sürekli bombardımana tuttukları Yemen ile hava bağlantısı kurabileceği ya da kesebileceği, hizmet veren tek bir havayolu bulunmuyor.

Maldivler de Katar ile olan ilişkilerini kopardı. Şüphesiz, bunun; Suudiler’in yakın zamanda Maldivler’e verdiği, 300 milyon dolarlık 5 yıllık borç sözüyle, bir Suudi gayrimenkul şirketinin Maldivler’de 100 milyon dolarlık bir tatil yeri yatırımı teklifiyle ya da Maldivler’e birinci sınıf 10 cami için Suudi İslam alimlerinin verdiği 100 bin dolarlık harcama sözüyle hiçbir ilgisi yok.

Ayrıca, IŞİD’e katılıp savaşmak için Maldivler’den Irak ve Suriye’ye gitmiş çok sayıda IŞİD vb. diğer İslami tarikat üyesinden bahsetmeyelim bile.

Suudiler, Bahreyn Kralını 2011’de ikna ettikleri gibi, şimdi de Katar emirinin, istikrarı sağlama adına Suudi askerlerinin ülkeye girmesi için yardım talebinde bulunmasına karar verseler, emirin ufak ülkesini koruyacak yeterince askeri bulunmuyor. Ancak hiç kuşku yok ki Şeyh Tamim, böylesi bir Suudi bonkörlüğünü Katar’daki devasa ABD askeri hava üssünün caydıracağını umuyor.

Babası Şeyh Hamad’a (daha sonra Tamim tarafından acımasızca görevden alınan) neden Amerikalıları Katar’dan atmadığını sorduğumda, “Çünkü böyle bir şey yapsaydım, Arap kardeşlerim beni işgal edecekti” diye yanıtlamıştı.

Oğlu da aynı babasına çekmiş sanki. Tanrı Amerika’yı korusun.

Bunların hepsi, -inandığımız varsayılarak- Katar Haber Ajansı’nın sözde hacklenmesiyle başladı. Burada, İran’la ilişkilerinin devamlılığının gerekliliği konusunda Katar emirinin eleştirel ama acıklı bir biçimde gerçekçi görüşleri üretildi.

Katar, hikayenin doğruluğunu inkâr etti. Suudiler bunun doğru olduğuna karar verip içeriği, (çok sıkıcı olan) sabit devlet televizyon ağlarında yayınladı. Sonradan görme emir ve mesajı, bu sefer çok ileri gitmişti. Suudiler Körfez'de politika yapmaya karar verdiler, minik Katar değil. Donald Trump'ın ziyaretinin kanıtladığı da bu değil miydi?

Fakat Suudi Arabistan'ın endişelenmesi gereken başka sorunları vardı. Katar ile olan ilişkilerini kesmek bir yana dursun Kuveyt şimdi, Katar, Suudiler ve Emirlikler arasında barış elçisi rolünü oynuyor. Dubai emirliği İran’a oldukça yakın, on binlerce İranlı sürgünü var ve Abu Dabi’nin anti-Katar öfkesini hemen hemen hiç takip etmiyor.

Umman, birkaç ay önce İran'la ortak deniz tatbikatları düzenlemeye bile başlamıştı. Pakistan uzun zaman önce ordusunu Suudilere yardım etmek için Yemen’e göndermeyi reddetmişti; çünkü Suudiler sadece Sünni askerleri istediler, Şiileri değil; Pakistan ordusu ise, askeri personelini Suudi Arabistan’ın mezhepçileştirmeye çalıştığının farkına vardığında anlaşılabilir şekilde öfkelenmişti.

Pakistan’ın önceki ordu komutanı General Raheel Sharif’in, “terörle” savaşmak amacıyla kurulan, Suudi destekli Müslüman ittifakın başındaki görevinden istifanın eşiğinde olduğuna dair söylentiler dolaşıyor.

Mısır’ın mareşal başkanı Sisi, Mısırlı Müslüman Kardeşler’e desteğinden ötürü Katar’a gürleyip duruyordu -ve Katar da, Sisi’nin yanlış bir şekilde IŞİD’in bir parçası olarak adlandırdığı şu an yasaklı olan grubu kesinlikle destekliyordu- ama Mısır belirgin bir şekilde, Suudi milyonlarını alsa da, kendi birliklerini yıkıcı Yemen savaşında Suudilere destek amaçlı yollamayı düşünmüyordu.

Ayrıca Sisi, IŞİD saldırılarını püskürtmek ve İsrail’le birlikte Filistin-Gazze Şeridi’ndeki kuşatmayı sürdürmek için askerlerine Mısır’da ihtiyaç duyuyor.

Ancak biraz daha öteye bakarsak, Suudileri gerçekten neyin endişelendirdiğini görmek zor değil. Katar ayrıca Esad rejimi ile de sessizce bağ kuruyor. Katar, Jabhat al- Nusra’nın elindeki Suriyeli Hristiyan rahibelerin kurtarılmasının güvence altına alınmasına ve Suriye’nin batısında IŞİD’in elinde bulunan Lübnanlı askerlerin salınmasına yardım etti. Rahibeler esaretten kurtulduklarında hem Beşar Esad’a hem de Katar’a teşekkür ettiler.

Ve Katar’ın savaş sonrası Suriye’nin yeniden inşasını finanse etmek gibi daha büyük emelleri olduğuna dair Körfez’de giderek artan kuşkular bulunuyor. Esad devlet başkanı olarak kalsa bile Suriye’nin Katar’a olan borcu, ülkeyi Katar’ın ekonomik kontrolü altına sokacak düzeyde.

Ve bu karşılığı, ufak Katar'a iki altın ödül olacaktır. Bu ona el-Cezire medya imparatorluğunu uydurabileceği bir toprak imparatorluğu verecektir. Ve cömertliğini de birçok petrol şirketinin, Körfez’den Avrupa’ya, Türkiye üzerinden boru hatları ile ya da Suriye limanı Lazkiye’den tankerler ile kullanmayı isteyeceği Suriye topraklarına genişletecektir.

Avrupalılar için böylesi bir rota, variller Hürmüz Körfez’inden geçmek zorunda kalmayacağı için deniz üzerinden giden petrol rotalarının yararlılığını ve Rusya’nın petrol şantajı ihtimalini azaltacaktır.

Katar buranın tatlı meyvesinden faydalanacaktır – ya da iki emirin -Hamad ve Tamim- ABD gücü hakkındaki varsayımları boş çıkarsa bu Suudi Arabistan’a kalacaktır. Katar’daki bir Suudi askerî gücü, emirlikteki tüm sıvılaştırılmış doğal gazı, silip süpürmesi için Riyad’a izin verebilir.

Ama tabii barışsever “terör karşıtı” Suudiler -kafa kesmeyi bir an için unutalım- Arap kardeşleri için asla böyle bir kader düşünmezler.

Şu an için umalım da Katar Havayollarının rotaları, Katar politikasının kafası uçurulacak tek kısmı olsun.

08.06.17
Kaynak: The Independent
Çeviri: Kızıl Bayrak Çeviri Kolektifi