Bu defa Tunus’ta yapılan Dünya Sosyal Forumu’nun iki yılda bir yapılan toplantısı yeni sona erdi. Dünyanın anaakım medyaları tarafından büyük ölçüde göz ardı edildi. İkinci DSF’den sonra her yıl zuhur eden bir adet olduğu üzere Forum’un geçersizliğini dile getiren birçok şüpheci de Forum’a katıldı. Forum kendi yapısı ile ilgili tartışmalarla parçalandı. Forum dünya solu için doğru politik strateji ile ilgili tartışmalarla doluydu. Ve bütün bunlara rağmen, çok büyük bir başarıydı.
Forumun başarısını ölçmenin bir yolu en son 2011’de Dakar’da toplanan önceki DSF’nin son gününde neler yaşandığını hatırlamak. O gün, Hüsnü Mübarek Mısır başkanlığından çekilmesi için zorlandı. DSF’deki herkes takdir edildi. Fakat çoğu bu hareketin DSF’nin geçersizliğinin kanıtı olduğunu söyledi. Tunus’taki veya Mısır’daki devrimcilerinden herhangi biri ilhamını DSF’den almış olabilir mi? Hatta daha önce DSF’yi duymuşlar mıydı?
Ancak iki yıl sonra, devrimi ehlileştirmeye çalıştıkları ve yeni bir tür baskıcı, anti-laik, denetimci yönetim kurmak istedikleri düşünülen güçlere karşı devrimin kazanımlarını korumak için yaptıkları içsel mücadelerine büyük bir destek olacağı düşüncesiyle Tunus’taki devrimi başlatan gruplar tarafından davet edilen DSF, Tunus’ta toplandı.
DSF’nin uzun dönemli sloganı “Başka bir dünya mümkün” idi. Tunuslular toplantıda eşit saygınlık sergileyerek yeni bir slogan daha eklemekte ısrar ettiler. Slogan herkesin kimlik kartında yer alan yedi dilde “saygınlık” idi. Birçok yoldan, bu eklenen slogan, örgütleri ve bireyleri Forum’da bir araya getiren esas elementi (her yerde herkesin saygınlığına saygı duyan ve büyüten gerçek eşitlik arayışı) vurgulamakta.
Bu, Forum’da tam bir uyumun olduğu anlamına gelmiyor. Uyumdan çok uzakta! Farklılıkları analiz etmenin bir yolu onları, umuda ve korkuya yaptıkları vurgu arasındaki zıtlığının yansıması olarak görmek. Yapısı gereği, Forum her zaman aşırı soldan merkez-sola kadar değişen katılımcılarının geniş ve kapsamlı arenası olmuştur. Kimine göre bu, Forum’un güçlü yanını oluşturmakta, çeşitli eğilimlerin ve çeşitli birincil kaygı alanlarının karşılıklı eğitimine imkan veren, mevcut kapitalist sistemin dönüşümü için ortak eyleme öncülük edebilecek olan karşılıklı bir eğitim. Bu diğerleri için, mevcut eşitsizlikleri temel değişiklikler yapmadan gözardı etmeyi amaçlayanlar tarafından seçilmenin yolu gibi görünmekte. Umuda karşı korku.
Süregelen tartışmanın diğer bir kaynağı ise dönüşüm sürecinde sol partilerin rolüydü. Bazılarına göre ne kısa ne de orta vadede, sol partiler iktidarda olmadığı sürece kayda değer değişiklikler yapılamaz. Ve bir kez iktidar elde edildiğinde, bu insanlar sol partilerin iktidarı elinde tutmalarının şart olduğunu hisseder. Diğerleri bu düşünceye karşı. Bu partilerin iktidara gelmelerine yardım edilse bile, bu partilerin pratikte yaptıkları kendi vaatlerinden daha az olacağı için bu partiler üzerinde eleştirel kontrolü sağlamak için sosyal hareketlerin dışarıda kalmaları gerektiğini hissetmekteler. Bir kez daha umuda karşı korku.
Yeni ortaya çıkan ülkelere karşı olan tutum -sözümona BRICS ve diğerleri- bölünmenin bir diğer kaynağı. Bazılarına göre BRICS, klasik Kuzey’e (ABD, batı Avrupa ve Japonya) bir karşı-gücü temsil etmekte. Bazılarına göre ise, yeni bir emperyalist güç grubuyla ilgili şüpheleri beslemekte. Bugün Çin’in Asya’da, Afrika’da ve Latin Amerika’daki rolü bilhassa tartışmalı. Umuda karşı korku.
Dünya solunun esas programı iç tartışmanın bir diğer kaynağı. Bazıları için DSF emperyalizme ve neoliberalizme karşı negatif-karşıtlıkta iyiydi. Fakat ne yazık ki belirli alternatifler sunmaktan yoksun. Bu insanlar dünya solu için somut program niteliğindeki amaçların gelişimini istemekte. Fakat bazısı için ise, böyle bir girişim birincil olarak DSF’de bir araya gelmiş olan güçlerin bölünmesine ve zayıflamasına hizmet eder. Umuda karşı korku.
Tartışmanın süregelen diğer ekseni ise DSF’nin dekolonizasyon (Avrupa sömürgelerinin bağımsızlaşma süreci) “bağımsızlaşması” olarak adlandırılan süreç. Bazılarına göre, DSF başından beri çok fazla pan-Avrupa dünyasından kişilerin, erkeklerin, yaşlı insanların ve dünyanın ayrıcalıklı nüfusu olarak tanımlanan diğerlerinin ellerindeydi. DSF’nin yapısı gereği, kendini coğrafi olarak genişleterek, tabandan gelen taleplerin yapıları tarafından daha fazla yansıtılmasının yollarını arayarak, başlangıçtaki temelinden daha ileriye götürmesi gerekir. Bu devam eden bir çaba; bu bağlamda, başarılı her bir Forum’a bakıldığında DSF gittikçe kapsayıcı olmakta. Occupy (İşgal et), Indignados (Öfkeliler) gibi her türden “yeni” organizasyonun Tunus’taki varlığı buna bir kanıt. Diğerlerine göre bu hedef başarılmış olandan oldukça uzak, bazılarına göre ise bu amacı gerçekleştirmek için gerçek bir hedef yok. Umuda karşı korku.
DSF direnişin alanı olarak kuruldu. Yirmi yıl sonra, bütün tarafların tartışmaya devam etmek için bir araya geldikleri tek alan olmaya da devam ediyor. Süregelen aynı tartışmalardan bıkmış olanlar var mı? Evet tabii ki. Fakat aynı zamanda etkili bir dünya solunun oluşumuna katılmak ve katkıda bulunmak isteyen yeni insanlar ve gruplar her zaman var olacak gibi. Dünya Sosyal Forumu ayakta ve iyi.
[Binghamton.edu adresindeki İngilizce orijinalinden Pınar Atalay tarafından çevrilmiştir]
sendika.org / 20.04.2013