Korkuya dair korku: Rusya ve bugünkü dünya-sistem – Immanuel Wallerstein

Bugün Rusya’da politik yelpazeye dahil olan hemen herkes, halkının kendi ulusal çıkarlarının meşru savunması olarak gördüğü şeyin peşini bırakmaması yüzünden itham edildiği suçlar ve eylemlerden ötürü Batı’nın, özellikle de ABD’nin, Rusya ‘yı cezalandırmak için başka ülkelerle ( prensip olarak Suudi Arabistan ve İsrail) ile işbirliği yaptığına inanıyor.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 23 Şubat 2015
  • 12:44

Yakın zamanda yaptığım Rusya ziyareti, Küresel Kuzey’den gelen birine göre ilginç bir deneyim sayılır. Bilindiği üzere Rusların çoğu, Küresel Kuzeydeki insanlardan tamamen farklı bir yakın tarih bilgisine sahip. Ancak yine de Ruslar, Rusya’yı ziyaret edenlerin kendilerinden ilgilenmelerini bekledikleri şeylerden daha başka şeylere ilgi duyuyorlar.

Bu farklılıkların ötesindeki tek ortak varsayım, Rusya’daki bazı ülkeler tarafından dayatılmış olan ambargoyla birlikte dünya petrol ve gaz fiyatlarındaki sert düşüşün, Rus devlet harcamaları ve bireysel tüketimler üzerinde yarattığı ekonomik sıkıntı olgusudur.

Bugün Rusya’da politik yelpazeye dahil olan hemen herkes, halkının kendi ulusal çıkarlarının meşru savunması olarak gördüğü şeyin peşini bırakmaması yüzünden itham edildiği suçlar ve eylemlerden ötürü Batı’nın, özellikle de ABD’nin, Rusya ‘yı cezalandırmak için başka ülkelerle ( prensip olarak Suudi Arabistan ve İsrail) ile işbirliği yaptığına inanıyor. Daha düşük düzeyde de olsa Suriye ve İran’ı da kapsayan müzakere, merkezine öncelikle Ukrayna’yı alıyor. Bu komplo teorisi muhtemelen biraz abartılıyor çünkü ABD, OPEC fiyat artışına tepki olarak günümüzün dünya arz fazlasında önemli bir faktör olan kaya petrolünü geliştirmeye daha 1973’te başlamıştı.

Ancak  Rusya ‘da bu tür dış politika konularının çok fazla tartışıldığı görülmez. Başkan Putin’i diğer konularda çok fazla eleştiren kişiler ve gruplar olsa da, bu durum büyük ihtimalle ülkenin resmi dış politika konumu ile ilgili Rusya içinde çok fazla muhalefetin olmamasından kaynaklanıyor. Bunun yerine, Rus devletinin yüzleştiği ciddi bütçe açığıyla en iyi nasıl başa çıkacağı tartışması ortaya çıkmış durumda.

Bu tartışmada üç temel tutum var. Birincisi, devlet harcamalarını büyük oranda azaltmak. Bunu neoliberal seçenek olarak adlandırabiliriz. Bu tutum Maliye Bakanı tarafından da destekleniyor. İkincisi, Rus Devletindeki mevcut rezervleri kullanmak, dolayısıyla vakit kaybetmeden harcamaları kısıtlama ihtiyacını en aza indirmek. Bunu da sosyal-demokratik seçenek olarak adlandırabiliriz. Bu tutum da Ekonomik Kalkınma Bakanı tarafından destekleniyor. Üçüncü tutum ise iki rezervden birini kullanmak, diğerini değil. Bunu orta yollu seçenek olarak adlandırabiliriz. Bu muhtemelen on sekiz ay boyunca istikrarı sağlayacaktır ve bir şekilde dünya petrol ve doğal gaz fiyatının o zamana kadar tekrar yükselmeye başlayacağı ve/veya yaptırımların feshedileceği ya da büyük ölçüde atlatılabileceği beklentisine dayanır.

Dikkat çeken husus ise bu üç tutumun başkan Putin’e yakın, oldukça küçük bir karar mekanizması olan grup içerisinde kabul görüyor olmasıdır. Şu ana kadar Putin’in orta yollu seçeneği destekleyen menzilde olduğu görülüyor. Dikkat çeken diğer bir husus da, bu tartışmayı kamuoyunun kısmen bilmesidir. En azından liderlerin resmi beyanatını ve Batıdaki eleştirmenlerin çoğunlukla önerdiğinden daha muhtelif olan basına sızan haberleri takip eden herhangi bir Rus için bunların hiçbiri sır değildir.

Öte yandan; kamuoyunun kısmen bildiği bu tartışmanın neden olduğu gizli bir tehlike söz konusu. O da, korktukları şeyin başlarına gelmesine ve dolayısıyla kaynakların büyük çapta feshedilmesinin, bankalar ve büyük enflasyon için bir telaş yaratacağına inanan Rus girişimcilerin ve kamu genelinin(özellikle daha varlıklı kişiler) paniğe kapılmasıdır. Eğer bu türden bir panik ortaya çıkarsa o zaman seçeneklerin hiçbiri, devletin mali kısıtlamalara gitme çabasını başarılı kılamaz.

Bu nedenle, 14 Ocak’ta Gaydar Forumunda başbakan Dmitri Medvedev tarafından verilen beyan büyük dikkat çekti. Medvedev, devletin orta yollu seçeneği izleyeceğini açıkladı. Paniği tamamen etkisiz hale getirmek için herkesten bu seçenek etrafında birleşmesini istedi. Konuşmasını başkan Franklin Roosevelt ‘in 1993’teki şu sözleriyle  bitirdi : ‘’ Korkmamız gereken tek şey, korkunun kendisidir .’’ Medvedev, Rus hükümetinin korkmadığını söyledi.

Ancak böyle bir ifade herhangi bir korku durumunun yaşanmayacağını garanti etmek konusunda yeterli olacak mı? Medvedev’in konuşması ise kesinlikle korku hissiyatı vermiyor. Medvedev ‘in konuşması üzerine yapılan tartışmalar, birçok kişinin ve grubun panik olmayacakları konusunda ikna olmadıklarını gösterdi. Korkuya dair korku dediğim şey işte tam olarak bu.

Putin ‘in korkuya dair korku içeren tavrı, dış politikayla ilgili kesin ve net biçimde iyice ölçüp biçtiği şeyin peşinden gitmek olarak görülebilir. Güney Akım’ını (yaptırımlar nedeniyle Bulgaristan’ın artık izin vermeyeceği Rusya-Bulgaristan arası Karadeniz petrol ve gaz boru hattı) Türk Akımı (Rusya’dan Türkiye ‘ye giden farklı bir boru hattı ) ile değiştirme kararı bu yöndeki ilk adımdır. Her iki akım da, Rusya ‘ya gaz ve petrolü Ukrayna aracılığıyla göndermeyerek ve böylece Ukrayna ‘nın transit geçiş ücretlerini ortadan kaldırarak Ukrayna’ya zarar verecekti. Ancak Türk Akımı, yaptırımın (Bulgaristan’ın pozisyon değişikliğine neden olan) sonuçlarının önüne geçmeyi ve şu anda giderek Rusya’nın müttefiki haline gelen Türkiye‘yi ödüllendirmeyi amaçlamaktadır.

İkinci adım, döviz işlemlerinde kendi para birimiyle işlem yapmak ve  böylece dolar dalgalanmalarını önlemek için Çin ve diğer ülkelerle uzlaşmaya gitme kararı olmuştur. Projelerden doğan sonuçlardan biri, çoğunlukla Çin tarafından finanse edilen Sibirya-Kuzeydoğu Asya üzerindeki  boru hattı olacaktır. Bu, yaptırımları engellemenin bir yoludur.

Üçüncü adım ise S-300 hava savunma füze sisteminin İran’a gönderilmesini açıklar niteliktedir. Söz verilen süre içerisinde Rusya, Batı’nın baskısı sonucu 2010 yılında anlaşmayı iptal etmişti. Şimdi ise başlangıçta verdiği sözü yerine getirmiş olacak. Bu, Batı Asya süreçlerinde karar almada İran’ın da yaptırımlarının olması için Rus desteğini güçlendirme yönünde fayda sağlamaktadır. Bu hem ABD üzerinde baskı oluşturmakta hem de Suudi Arabistan’ın kendisini Sünni Arap devletinin kilit noktası olarak koruma çabasını kontrol etmeye yardımcı olmaktadır. Kral Salman’ın tahta çıkmasıyla basın, daha şimdiden Suudi Arabistan’ın konumuyla ilgili tartışmalarla dolu.

Nihayet Ruslar, Ukrayna ‘da titiz bir politika izliyor. Donetsk- Luhansk otonomistleri üzerinde tamamen kontrol sağlamasa da, Rusya yine de otonomistlerin askeri açıdan bertaraf edilemez olduğundan emin gözüküyor.  Esas barış için Rusya’nın ödediği bedel, Ukrayna’nın potansiyel bir üye olmadığı NATO tarafından taahhüt edilmektedir, zira bu konuda NATO içerisinde farklı görüşler bulunmaktadır. Herkes Rusya ‘da yüksek riskli bir oyun oynuyor.  Benim tahminim, ki bu büyük bir tahmin, mantık galip gelecek ve politik anlaşmaya gidilecektir. Bana kalırsa Alman seçimlerinden sonra gözünüz Angela Merkel’de olsun. Merkel (ve Almanya) bir anlaşma istiyor ancak henüz bunun peşinden koşacak kadar serbest değil.

Kaynak: iwallerstein.com

Çeviri: Desen Kurtoğlu

AlternatifSiyaset.Net / 23.02.15