Rojava'da direniş ve emperyalist planlar

Ortadoğu'nun kadim ezilen halkları direnişlerini ortaklaştıramadığı, emperyalist/Siyonist planları bozamadığı koşullarda sözün ağırlığı da azalıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 07 Ocak 2025
  • 19:00

Suriye artık bir devlet değil; son olayların ardından emperyalist/Siyonist güçlerle bölgesel gericiliğin oyun hamuruna çevrilmiş durumda. Gelişmelerin hızına yetişmenin imkansızlığı da buradan kaynaklanıyor. Düşünün ki, Şam düşeli dört hafta olmuşken terör listesinde olan HTŞ ile görüşmeye gitmeyen devlet erkanı kalmadı. Sözde çevreci/feminist Alman Yeşiller partisinden Dışişleri Bakanı bile askeri uçakla gittiği Suriye'de, kendisiyle el bile sıkışmayan HTŞ şefiyle görüştü. Her ne kadar onlar “insani yardım fırsatı” deseler de biz esasta bunun Suriye'nin emperyalist-kapitalist sisteme entegrasyonunda rol çalma girişimi olduğunu biliyoruz. HTŞ ise bir cihatçı çete, emperyalist/Siyonist güçlerle bir derdi yok; kim daha çok para/güç/koruma sağlarsa onunla yol yürümeye hazır. Bundan dolayı yağmadan pay kapmaya çalışan taraflar acele ediyor.

Suriye'nin bu durumundan dolaysız bir şekilde etkilenenlerin başında Kürt halkı geliyor. Esad yönetiminin kısa sürede düşmesi herkesi yeniden pozisyon almaya iterken, elbette Rojava da bu boğucu gerici atmosferden nasibini aldı. Özellikle Türk sermaye devletinin desteği ile SMO (Suriye Milli Ordusu) çeteleri iki bölgede ilerlemeye çalışıyor. Yaklaşık bir ayı bulan saldırılar karşısında direniş de sürüyor.

Nerden nereye?

Suriye'ye yönelik emperyalist saldırganlık kapsamında çeteler beslenip ülkeyi kan gölüne çevirdiğinde, Kürt halkı da inisiyatif gösterip Rojava'da önemli kazanımlar/mevziler elde etmişti. Kanton yönetimleri olarak başlayan bu süreç diğer bölgelere genişledikçe Rojava’nın sınırlarını aşıp kuzey ve doğu Suriye'yi de kapsamıştı.

Emperyalist/Siyonist güçlerin, Türkiye ve Körfez şeyhlerinin desteğini alan cihatçı çetelerin Şam'ı düşürmek için gerçekleştirdiği saldırılar Hizbullah, İran ve Rusya'nın desteği ile engellendi. Türk sermaye devletinin himaye ettiği cihatçı çeteler İdlib’de şeriatçı bir rejim kurarken, Rojava'da özerk yönetimin inşası sürüyordu. Bölge halklarını gerici-feodal atmosferden bir nebze çıkaran, aşiret ve tarikat etkisine karşı demokratik kazanımlar yaratan alanlar açıldı. Özellikle kadınlar için daha ileri bir ortam yaratıldı. Elbette ekonomik bağımsızlığı olmayan, kendi öz kaynaklarına dayanma şansı olmayan kuşatılmış bir yönetimin sınırları vardı. Bu da Kürt özerk yönetiminin etkisini daraltıyordu. Zira varlığı Arap aşiretlerine, “kanaat önderleri” denilen tarikat-cemaat şeyhlerinin de katılımına bağlanmıştı.

Cihatçıları Kobani’ye saldırtan ABD’nin, peşi sıra Rojava'ya “IŞİD'e karşı koalisyon” adı altında asker yerleştirmesi, Kürt direnişçilere eğitim ve lojistik destek sağlaması denklemi daha da karmaşıklaştırdı. Fiili yönetimin durumu üzerine tüm emperyalistler plan kuruyor, ABD yeni hamleleri devreye sokarken Rusya da öbür yandan Esad ve Kürtler arasında pazarlık yürütüyordu. Tüm bu bulanık tablo yıllarca sürdü. HTŞ, Siyonistlerin saldırıları ile zayıflayan direniş hareketinden faydalanıp Şam’a ilerlemese, süreç bir o kadar daha sürebilirdi. Şam'ın kolay düşüşü belirsizlik yaratsa da hızla gözler kuzeye çevirdi. Erdoğan, ABD'de Trump başa gelene kadar bölgede işbirlikçi çetelerin işgallerini genişletmek istiyor. Bunun için sadece SMO çetelerini değil bizzat TSK'nın askeri gücünü de kullanıyor. Her ne kadar çatışmalarda SMO çeteleri rol alsa da SİHA vb. ile bölge bombalanarak çetelere alan açmaya çalışıyorlar.

Kürt halkı direniyor

Suriye Demokratik Güçleri (SDG), SMO çetelerinin yoğun saldırılarına karşı kararlı bir direniş sergiliyor. Her ne kadar Menbic’ten çekilse de ne Tişrin barajını ne de Karakozak köprüsünü çetelere bıraktı. Dün IŞİD'in Kobani’ye ilerleyişini durdurdukları gibi bugün de büyük kayıplar verilmesine rağmen direniyorlar. Geçtiğimiz haftalar içerisinde birçok SDG’linin yaşamını yitirmesine rağmen direniş sürüyor. Cephe gerisinde ise kitlesel eylemler ve cenaze törenleriyle Kürt halkı da direniş kararlılığını gösteriyor. Gerici çetelere ve Türk ordusuna karşı etkili eylemler gerçekleştiriyorlar, bundan dolayı işgalci TSK-SMO güçleri ilerleyemiyorlar. Ancak buna rağmen Rojava üzerinde hesapları olan güçlerin bölge halklarının durumunu gözetmediği de ortada yerde duruyor.

Bu noktada Kürtler sahada sergiledikleri direnişin yanı sıra diğer yolları da deniyorlar. YPG komutanı Mazlum Kobani anlaşma sağlanması durumunda Rojava’yı askersizleştirmeyi kabul ediyor, “yabancı savaşçıların” tasfiyesi konusunda vaat veriyor. SDG, cihatçıların üç yıldızlı Suriye bayrağını kabul edip HTŞ ile diyalog kuruyor.

Öte yandan, ABD’de başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Donald Trump ile Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres’e Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin tanınması için ortak bir mektup kaleme aldılar. SDG güçleri bu ve benzeri hamlelerle kendisine alan açmaya çalışılsa da bugün boğucu kuşatmanın daralmasını engelleyen esas şey direniş gerçeğidir. Kürt halkı, bu sayede çetelerin teknolojik ve niceliksel üstünlük avantajlarına karşı durabilmekte, işgalci girişimleri direniş iradesiyle kırmayı başarmaktadır.

Bugünden yarına konuşmanın zor olduğu anlardayız. Kürt halkı yine fedakarlık ve bedel yüklü bir direnişle ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak dünya bundan on yıl önceki durumdan farklı. Zira emperyalistler küresel ölçekte doğrudan savaşa girişebilecek duruma gelmiş bulunuor, Ukrayna ve Filistin'de savaş sürüyor, Çin'in yükselişi ise baltalanamıyor. Demek oluyor ki Suriye’deki gidişat, hepsi birbirine bağlı ancak birbiriyle çatışan tarafların etkisiyle belirlenecek.

Trump’ın Kürt hareketinin mektupta yazdıklarını umursaması beklenmiyor. Kürt halkının tarih boyunca yaşadığı acıların daha fazlasını başka halklara yaşatmak için başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Trump, “Rojava'yı koruma kararını” kendi çıkarlarına uyduğu sürece uygulayacaktır. Kobani'de 4 yeni askeri üs inşasına dair haberler de verili koşullarda net bir anlam taşımıyor. Üsler inşa edilir, yarın bir gecede varılan anlaşmayla Türk ordusuna ya da başka bir taşerona bırakılabilir.

Direnişe rağmen Kürt halkını zor günler bekliyor. Trump'ın Suriye’den asker çekip çekmeyeceği meçhul. AB, HTŞ ile temas kuruyor, lakin Kürt bölgelerine saldırıları durdurmak için Erdoğan'a baskıyı tartışmıyor bile. Onlar daha büyük pastaların peşinde ve Erdoğan'ın elinin güçlü olduğunun farkındalar. Ortadoğu'nun kadim ezilen halkları direnişlerini ortaklaştıramadığı, emperyalist/Siyonist planları bozamadığı koşullarda sözün ağırlığı da azalıyor.