Ermenek Katliamı’ndan sonra hiçbir şey değişmedi; kanlı sömürü devam ediyor!

Ödenmeyen ücretlerle yaşarken açlığa ve sefalete mahkum edilmeye, alınmayan iş güvenliği önlemleri ve yapılmayan denetlemelerle meydana gelen katliamlara karşı tek bir ses olmalı, rödovansa ve bu kanlı sisteme karşı mücadele etmelidir.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 01 Kasım 2016
  • 17:51

2 yıl önce, 28 Ekim’de Ermenek’te yaşanan maden katliamında, eski ocakta biriken suyun basması sonucu 18 maden işçisi hayatını kaybetmişti. Cenne sahasında bulunan Has Şekerler’e ait ocakta 38 gün süren çalışmanın ardından 18 maden işçisinin cenazelerine farklı zamanlarda ulaşıldı.

Peki Ermenek’te tek sorun eski ocakta biriken suyun basması ve olay bir kaza mıydı? Oysa Ermenek’te sistematik bir sömürü ve bile isteye yapılan bir katliam vardı. Katliamın üzerinden geçen 2 yıla rağmen Ermenek’te hiçbir şey değişmemiş, yargılanan birkaç kişi dışında kanlı sömürü sistemi olduğu gibi kalmış ve hala devam etmektedir.

Ermenek gibi maden havzalarında, havza madenciliği yapılması zorunludur. Bu da devlet kontrolünde olmalı, havzanın bütününü içeren bir planlama ile kontrollü maden çıkarılmalıdır. Madenlerde uygulanan rödovans sistemi, havza madenciliğine vurulan darbedir. Havzanın bütünü ya da bir kısmına verilen ruhsatlar, ruhsat sahiplerinin çalıştırdığı alt taşeronlar ve kaçak çalıştırılan madenlerle, havza parçalanıp bölünmüştür. Her parçanın ayrı işletilmesiyle potansiyel bir katliamın da önü açılmıştır. Nitekim Ermenek havzasında sadece Cenne sahasında 5 ayrı şirket, onlarca alt şirket bulunmaktadır. Havzanın tamamı ise 3 ana sahaya bölünmüştür. Onlarca şirketin, alt taşeronun, kaçak işletilen ocakların ve dayıbaşlarının cirit attığı Ermenek’te her an yeni bir katliamın yaşanması olasıdır.

Katliamdan sonra Ermenek’te değişen tek şey, 18 maden işçisinin geride bıraktığı acılı aileleridir. Katliamın yaşandığı ocakta ruhsat sahibi olan Özbey ailesi ve Uyar ailesi Ermenek havzasının büyük bir bölümünde hala ruhsat sahibidir. Daha fazla üret baskısı devam etmekte, havza madenciliği yapılmamakta, işçi güvenliği hiçe sayılmaktadır. Üstelik devlet denetleme yapmadığı gibi, işçilerin baskısı ile gönderilen müfettişler de patronla kol kola dolaşıp, sözde “denetim” yaptıktan sonra cepleri şişkin bir şekilde havzadan ayrılmaktadır.

Son çıkan yasa ile 2 asgari ücret ödemesi, 6 saat çalışma ve hafta sonları tatilinin olmasının zorunlu hale gelmesine ayak direten maden patronları, Türkiye’de birçok madende olduğu gibi Ermenek’te de ücretleri ödemeyerek, işçinin lokması üzerinden devleti tehdit etmiş ve teşvikleri kapmıştı. Geçtiğimiz Mayıs ayında, ödenmeyen ücretleri ve daha iyi çalışma koşulları için Özbeylere ait, Cenne sahasında bulunan Özkar Madencilik’te üretim durmuş, verilen sözler yerine getirilmeyince de bir kaç ay sonra da işçiler kendilerini madene kapatıp açlık grevine başlamıştı. İşçilere “bin liraya çalışırsanız çalışın, değilse kapı orada” diyen Cenne şirketi patronu Hatem Özbey, açlık grevinden sonra 5 maaştan 3’ünü vermiş, geri kalanını da belirsiz bir tarihe bırakmıştı.

Yine Özbey ve Uyar ailelerinin parsellediği havzada, Turab, Özmerkez gibi birçok ocakta ücretler aylarca yatırılmıyor, yasada belirlenen saatin üstünde işçiler çalıştırılıyor ve “daha fazla üret” baskısı devam ediyor. Ermenek’te kanlı sömürü daha azgın şekilde devam ediyor, sesini çıkarana kapı gösteriliyor. İş imkanının neredeyse hiç olmadığı Ermenek’te, işsizlik korkusuyla işçiler bu kanlı sömürüye boyun eğmek zorunda kalıyor.

“Kader” ve “fıtrat” ile açıklanan maden katliamlarının üzerinden kanlı bir sömürü yükseliyor. Bu sömürü 2004 yılında meşrulaşan ve yaygınlaşan rödovans sistemiyle yürüyor. Devlet, denetleme yapmadığı gibi, kanlı kârlardan sağladığı rant ile yüksek rekolteden başı dönmüş eli kanlı maden patronlarının arkasını kolluyor. Maden işçisine ise kanlı bir sömürü ve “güzel ölüm” düşüyor.

Aradan geçen 2 yıla rağmen Ermenek’te değişen hiçbir şey yok. Katliamın sorumlularına komik cezalar verilirken, katliamı önlemek için herhangi bir çaba gösterilmediği gibi, denetlemeler ise patron kontrolünde işçiyi susturmak için yapılıyor. Ücretlerini alamayan ve ağır çalışma koşullarında, iş güvenliğinden yoksun, uzun saatlerde çalışan maden işçisi, her an ölümle yüz yüze. İşçinin emeği üzerinden semiren Hatem Özbey, Özbey ve Uyar ailesi gibi katil patronlar ise istediği gibi at koşturuyor, sömürüye devam ediyor, işçinin kanı üzerinden yarattıkları servetlerle sefa sürüyor.

Ermenek, Soma ve daha birçok maden katliamının nedeni rödovans sistemidir, havza madenciliğinin yapılmamasıdır. Bizzat hükümet tarafından korunan eli kanlı patronların yüksek rekoltelerle gelen kâr hırsı, azgın sömürüsüdür. Katili açıktır bu katliamların: İşçiyi bile isteye ölüme gönderen maden patronları... Müsebbibi ise onları koruyup kollayan, sömürüye göz yuman ve katliamlara “kader” diyen hükümet ve bakanlardır.

Bu kanlı sömürüyü durdurmanın tek yolu ise maden işçisinin, şu veya bu ocak, şu veya bu havza demeden birliğini yaratmak, tıpkı Mayıs ayı ve sonrasında yapılan eylemler gibi sömürüye karşı birlikte karşı koymaktır. Ödenmeyen ücretlerle yaşarken açlığa ve sefalete mahkum edilmeye, alınmayan iş güvenliği önlemleri ve yapılmayan denetlemelerle meydana gelen katliamlara karşı tek bir ses olmalı, rödovansa ve bu kanlı sisteme karşı mücadele etmelidir. Ermenek işçisi birlikten gelen gücünü, Özkar, Özmerkez gibi birçok ocakta göstermiştir. Ermenek Katliamı’nın sorumlularından hesabı bizzat Ermenek işçisi soracak, bu kanlı sömürü çarkını parçalayacaktır!

Yeraltından Sesler